GenelHaberlerYazılar

Kalbler Birleşmeden Olmaz

İman ettim veya inandım dedikten sonra iman ettiğiniz ilahınızın her şeye gücünün yeteceğine ve sizin üzerinizde yüzde yüz tasarruf sahibi olduğuna kesin olarak inanmanız veya inanmamız gerekmektedir. Öyle ki gözlerimize yani bakışlarımıza hükmü geçmeyen daha doğrusu gücü yetmeyen bir inancın sahibi isek ilahımızın kalblerimize hükmetmesini beklemek ham hayal olur. Buradaki kalbten maksadım düşüncenin doğrulandığı veya merkezi olan kalbi kastettiğimiz kesinlikle unutulmamalıdır. Bizler İslam dışı düşüncelerin mesela İslam’dan ayrı bir din olan tasavvuf ve erbabının kalbe yükledikleri manaları kabul etmediğimizi daha önceki yazılarımız da ifade etmiştik. Ali-imran suresinin 103. Ayeti ve diğer Kuran ayetlerinde geçen kalb ifadelerinden anlaşılması gereken mananında iman edenlerin fikren ve kalben tevhidi noktada birleşmelerinin kasdedildiğini unutmayalım.

Sizlerle bu yazımız da paylaşmak istediğim konu şuanda İslam dünyasında yaşanılan savrulmalar, bölünmeler, parçalanmalar ve hiziplerdir. Halkı Müslüman olan coğrafyanın hemen hemen tamamına bakarsanız bütün bir iman edenlerin desteğini almış birtek tevhidi veya nebevi harekete rastlamanız mümkün değildir. Adeta tabela islamcılığı hareketine dönüşmüş aynı şehirde hatta aynı semtlerde İslam adına çalıştıklarını söyleyen bir grubun diğer bir grupla hiç mi hiç irtibatı yok. Hatta birbirlerini sevmek şöyle dursun birbirlerini tekfir ederek bir grup diğer bir grubu küfürle itham bile edebilmektedirler. Şunu unutmayalım ki İslam ben merkezli bir düşünce yerine biz veya bizler merkezli bir anlayışı esas almaktadır. Yani İslam ile benliğimi kazanacağım sonra bunu İslam’ın biz merkezli potasında eriteceğim. İslam mensuplarından ayrılmayı veya ayrışmayı bir tarafa bırakarak toptan hep birlikte Allah’ın ipi olan Kuran ‘a sarılmayı asla bölünüp parçalanmamayı ve her grubun kendi ellerindeki ile öğünmesi durumunda Allah ve Resul’unün onlar la bir ilişkisinin olamayacağını değişik Kuran ayetlerinde sürekli dillendirmektedir.

Günümüz dünyasında İslam’ın hâkim olamamasının önündeki en büyük engel Müslümanların sayısının azlığı değil aksine içi boş ve günümüze ve geleceğe ayit çareler üretmeyen bir din anlayı- şının bu dini kabul edip temsil ettiğini söyleyenler de hâkim olmasıdır. Kısacası sorun kemiyet değil keyfiyet sorunudur. Nüfusu yedi milyara yaklaşan dünyamızda yaklaşık iki milyar civarında İslam’ın mensubu olduğunu bizler biliyoruz. Ama ne yazıkki bu iki milyar insan ne hikmetse dünya siyasetinde, ekonomisinde ve diğer konularda gündem oluşturmada çok küçük azınlıkların mesala bir İsrail in veya bir Ermenistan’ının dünya siyasetine yaptıkları kadar bir etki yapamamaktadırlar. Bu durum sizce üzücü ve düşündürücü değil mi?

İslam kendisini kabul edenlerden birlik ve dirlik içersinde hayatlarını devam ettirmelerini onlardan isteyerek en güzel örnekleri ortaya koyan son elçisinden Medine ye varır varmaz inananları bir arada toplayacak bir mekan olan peygamber mescidini inşa etmesini temin ederek günlük beş vakit namazlarını birlikte kılarak günlük olarak verilebilecek bir birlikteliğin en güzel örneklerini ortaya koymuştur. Peygamber mescidinde bir araya gelen Müslümanlar elçinin denetim ve gözetimin de kalarak her türlü zararlı düşünceden uzak kalabilmişlerdir. Günümüz camilerinde ise böyle bir birliktelikten ve tevhidi düşünceyi esas alan bir oluşum veya hareketten bahsetmek ise asla mümkün değildir. Kuru kalabalıktan öteye geçmeyen ve sadece yirmi yedi derece sevap almak için! bir araya gelinen birliktelikler kesinlikle kalbleri birleştirmemektedir. Yine Allah’ın kendilerinde Kâbe yi ziyaret edebilecek imkânı olan iman edenlerden istediği Hac ibadetide asıl gaye ve amaçlarından uzaklaştıralarak sadece bedenlerin birleştiği ancak kalblerin paramparça olduğu bir görüntü vermekten başka bir işe yaramamaktadır. Bu yıl Hac mevsiminde Kâbe yi şu kadar insan ziyaret etti diye sayısal çokluktan bahsedilirken keyfiyet konusu hiç gündeme getirilmemekte.

Dünyanın hiç bir ülkesinde bu kadar insanı bir araya getirmek mümkün değilken Allah ın bir lütfu olarak sunduğu bu ibadeti de diğer islami hükümler gibi içi boşaltılmış ve esas amacından saptırılmıştır. Merhum Ali Şeriatiının “hac edenler çok ama Hacı yok.” Sözünü haklı çıkaran bir durum ortaya çıkarmıştır.

Bütün bunları sizlerle niçin paylaştım derseniz öncelikle onu size açıklamaya çalışayım. İman eden bir mümin olarak islam coğrafyasında yaşayan kardeşlerimizin şuandaki savrulmuşlukları ve paramparça olan halleri sizleri üzdüğü gibi beni de derinden üzmektedir. Örnek olması açısından yanı başımızdaki Suriye’de savaştan önce irili ufaklı bin beş yüz gruptan bahsedilmektedir. Savaş sonrası bunlardan birçoğu Allah adını kullanarak birbirinin boğazını kestiler.

.Allah ın verdiği ömrü şuana kadar yaşadık yarının hiç bir garantisi yok. Ama inanın böyle bir gidişat ve durumdan da ümit var olduğumuzu söylememiz pek de mümkün gözükmemektedir. İnananların bu zaafını fırsata dönüştürüp kendileri için alan açan Allah ve iman edenlerin düşmanları inananlar arasındaki bu bölünüp parçalanmaları sürekli desteklemektedirler. Diğer bir ifade ile vucutların birleşmesine müsaade edenler kalblerin birleşmesine kesinlikle karşı çıkmaktadırlar. İnananlar olarak daha önce sahnelenen bu tür filmleri tekrar seyretmek için ne zamanımız ne de geçerli bir nedenimiz yok. Çünkü bir delikten iki defa ısırılmamamız gerektiğini çoktan anlammış olmamız lazım.

Şunu unutmayalım ki kalplerimizin Kuran la birleşme ve titreme zamanı gelip geçmektedir. Yarın çok geç olabilir. Son pişmanlık fayda vermez. İsterseniz şimdi konumuzla ilgili ayeti sizler ile paylaşalım: “Hep birlikte Allah’ın ipi olan Kuran’a sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlardınız da o sizin kalblerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola erişesiniz.” (Al-i İmran 103) Düşman iki topluluğun kalblerini birleştiren Allah ve onun kitabı niçin iman ettiklerini söyleyenlerin kalblerini birleştirememektedir. Ne dersiniz sorun Allah ve Kitabında mı yoksa ona inandığını söyleyen bizlerde mi? Ben sorunun bizlerde olduğunu söylüyor ve kabul ediyorum. Kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra sırf kıskançlıkları yüzünden ayrılığa düşenlerden bölünüp parçalananlardan olamamalıyız. Şunu unutmayalım ki ortaya koyduğumuz tutum ve davranışlarımız şayet İslam’ın yararına değil ise bilelim ki düşmanlarımızın faydasınadır ve onlar adına hareket etmekten kendimizi kurtarmalıyız. Aksi bir davranışın Allah katında hesabını zor verenlerden olduğumuzu önce kendime daha sonrada bütün tevhidi düşünceyi taşıyan kardeşlerime hatırlatırım. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Hocam Allah razı olsun güzel özetlemişsiniz hali pür melalimizi. Hocam nerde yaşıyorsunuz tam olarak kestiremiyorum ama sizin oralarda da hizipçilik varmı? Varsa siz şahsen onlarla irtibata geçiyormusunuz? Yazınızdan anlıyorum ki kaygılısınız. Allah razı olsun.

    1. Ehlibeyt
      Anlıyorum ki aziz kardeşim sizde benim kadar kaygılısınız. Hizipçilik bu ümmetin bünyesine giren zararlı bir virüstür.Allah hepimizi bu hastslıktan uzak tutsun. Kayseri

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı