GenelMektuplara Cevap

Beşeri Sistemlere Nasıl Bakmalıyız?

Din, fert ve toplum hayatını düzenleyen bir yaşam biçimidir. Bu yaşam tarzının bir insan tarafından belirlenmesi veya toplumsal bir konsensüs sonucu ortaya çıkması, yada  kaynağının  beşeri olması, eğri veya doğru olması din olmasına mani değildir. Allah Kur’an’da bir insanın hevasının ürettiğini din olarak nitelediği gibi(Furkan 25/43) ,

Nuh Kaya /Osmaniye

Soru: Demokrasi, Laiklik ve Kapitalizm gibi kavramlar bir sistem veya yaşam tarzı açısından bizim için ne anlam ifade etmektedir?

Cevap: Önce bu Kavramların kelime anlamlarını henüz kavramsallaşmadan önce bulunduğu dilde, çıktığı tarihte ne anlama geldiğine bakalım sonra da kavram olarak o gün ve bu gün ne ifade ettiğini anlamaya çalışalım.

Demokrasi:

Demokrasi, Yunanca “dimokratia” sözcüğünden gelmektedir.  Dimos halk, kratos iktidar sözcüklerinin birleşmesinden elde edilmiş halkların kendi kendini yönetmesi anlamında bir siyasi sistemi ifade etmektedir. Türkçeye Fransızca demoscratie sözcüğünden geçmiştir. Genelde devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmektedir.

Ana yurdu Eski Yunan’daki filozoflar Aristo ve Eflatun tarafından eleştirilmiş, halk içinde “ayak takımının yönetimi” gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak, antik çağdan günümüze kadar izlediği seyir çizgisiyle en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir.

Demokrasi bu süreç içinde üzerinde çalışılarak çeşitlendirilmelerden de nasibini almıştır. Klasik, kalkınmacı, Liberal ve sosyal demokrasi gibi çeşitleri de üretilmiştir.

Demokrasinin olmazsa olmaz şartı egemenliğin/hâkimiyetin halka dayanmasıdır. Demokraside çoğunluğun iradesi belirleyicidir. Diğer ifadeyle sayıların elli birin kırk dokuza galibiyetidir. Hüküm koymada doğru ve yanlışı belirlemede bu yöntem kullanılır. Her görüş muhteremdir. Ancak kişi düşüncesini dinin esaslarına dayandırmamak kaydıyla. Niçin derseniz, unutmayalım ki bu düşünceler bulunduğu dönemde dine tepki olarak doğmuş düşüncelerdir.

Laiklik:

Laiklik veya laisizm (Fransızca: Laïcisme); devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensip.Fransızca’dan Türkçe’ye geçmiş olan “laik” sözcüğü, “din adamı olmayan kimse; din adamı dışında kalan halk” anlamına gelen Latince “laicus” sözcüğünden gelmektedir.

Roma döneminde din adamlarına “Clerici” din adamı olmayanlara da “Laici” adı veriliyordu. Aynı terimin İngilizce karşılığı ise secularity olup, din ve devlet işlerinin ayrı tutulması anlamına gelir.

Latince bir kelime olan çağ anlamına gelen “saeculum” kelimesinden geçmiştir. Sekülerizm Türkçeye lâiklik, çağdaşlaşma veya dünyevileşme  olarak üç farklı terimle çevrilebilmektedir. Fransa’da lâiklik için Laïcité (Laicisme) terimleri kullanılmaktadır. Kavramlar, her iki biçimde de cismi ve bilimsel olan ile soyut ve dinsel olanın birbirine karıştırılmamasını ifade etmektedir.  Laiklik, Türkçede din ve devlet işlerinin ayrı tutulması ve bilhassa devlet işlerinin, toplum idari yapısının ve hukuk aygıtının dinsel ahkâmdan tümüyle bağımsız biçimde akıl ve bilime dayandırılması olarak terim anlamı kazanmıştır. Genel anlayış ve uygulama da bu doğrultuda yapılarak dinin ilkeleri devletin kamuya ait uygulamalarına ve hukukuna karıştırılmamıştır.  Din sadece bireysel hayatta kişilerin vicdani kanaatleri olarak kabul edilmiştir. Kamusal alana ve toplumsal hayata asla karıştırılmaz. Laiklik demokrasinin hayata ve din anlayışına damgasını vuran bir kavramdır.

Kapitalizim:

Kapitalizm, özel mülkiyetin, üretim müesseslerinin ve istihsal araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir

dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının arz ve talebin buluştuğu  piyasa ekonomisi tarafından belirlendiği sosyal ve ekonomik sistemdir. Bu sistemde genellikle bireylerin ya da grupların oluşturduğu tüzel kişiliklerin ya da şirketlerin yer, üretim aracı ve para ticareti yapabilmeye hakkı vardır.

Kapitalist ekonomi pratiği Avrupa’da 16. ve 19. yüzyıllar arasında kurumsallaşmıştır ama bazı niteliklerine İlk Çağ’da da rastlanabilir, Orta Çağ döneminde de tüccar kapitalizminin erken biçimleri ortaya çıkmıştır.  Feodalizm sona erdiğinden beri kapitalizm Batı dünyasındaki egemen sistemdir, bütün dünyaya da İngiltere başta olmak üzere  Avrupa’dan yayılmıştır.

Kapitalizm tanım özellikleri açısından iki farklı özelliktedir. Bunlardan birincisi, üretimin salt kâr amacı güdülerek yapıldığı ve bu artı değerin de pazarda satıldığı büyük bir ekonomik sistemin adıdır. Diğer tanımı ise kapitalizmin ürettiği emeğe dayalı bir ekonomik sistem, bir üretim tarzı olduğu vurgulanır.

Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu (1904-1905) isimli kitabında kapitalizmin, geleneksel ekonomik hareketleri nasıl değiştirdiğinin izini arar. Rasyonel aktivitenin ruhu, kapitalist değişimi önleyen geleneksel kısıtlamaları ortadan kaldırmış ve modern kapitalizmin gelişmesini sağlamıştır.

Kapitalizmin kökeni, politik ve kültürel dünyada ortaya çıkan yeni  girişimcilik  ruhunun yükselmesinde yatar. Protestan Ahlakı`nda, bu ruhun doğuşunun da Protestanlığın, özellikle Kalvinizmin yükselişiyle ilgili olduğunu söyler.

Weber’e göre kapitalizm, insanlık tarihinin en gelişmiş ve karmaşık ekonomik sistemidir. İlerlemiş iş ortaklıkları, kamu kredisi ve modern dünya bürokrasisi kapitalizmle yakından ilişkilidir. Gene de Weber kapitalizmin rasyonelleşmiş eğilimlerinin, kültürel değerler ve kurumlar için potansiyel bir tehdit oluşturduğunu ve insan özgürlüğünü bir “demir kafes(stahlhartes Gehäuse)” içine sıkıştırabileceğini söyler.

Yukarıda özelliklerini vermeye çalıştığımız üçlü kavram birbirinin tamamlayıcısı olarak bir dünya görüşünü, bir yaşam tarzını ve İslam penceresinden bakıldığında bir “dini” ortaya koyduğunu görüyoruz. Bu dinin siyasal sistemini demokrasi; İnanca ve inançlara bakışını Laiklik; ekenomik ayağını da Kapitalizim oluşturmaktadır.  Bu nedenle demokratik bir sistemde laiklik ve demokrasi ayrılmaz ikilidir. Bir sistem için ekonomi de öyledir. Ekonomisi olmayan bir sistem hayata tutunup yaşayamaz.  Dinin genel tanımını yaparken hak –batıl tümünü içine alacak şekilde şöyle tanımlamıştık:

Din, fert ve toplum hayatını düzenleyen bir yaşam biçimidir. Bu yaşam tarzının bir insan tarafından belirlenmesi veya toplumsal bir konsensüs sonucu ortaya çıkması, yada  kaynağının  beşeri olması, eğri veya doğru olması din olmasına mani değildir. Allah Kur’an’da bir insanın hevasının ürettiğini din olarak nitelediği gibi(Furkan 25/43) , Rahiplerin ve bilginlerin ortaya koymuş oldukları yaşam tarzına (Tevbe 9/31), toplumun seçkinlerinin ürettiği yaşam tarzına (Ali İmran 3/64), Kureyş’in putperestliğine de(Kafirun 109/1-6) “Din” ifadesini kullanmaktadır. Bir sistemin din olması onun doğru olduğu ve Allah tarafından kabul edildiği anlamına gelmiyor. Çünkü “Allah indinde din İslam’dır(Ali İmran 3/19). Kim İslam dan başka bir din ararsa /edinirse o ondan asla kabul edilmez”(Ali İmran 3/85) ayeti ile hükmü belirlenmiştir. Burada akla İslam nedir sorusu gelmektedir. İslam da Allah Teâlâ’nın insanlık için hudutlarını vahiylerle belirleyip Peygamberleri ile göndermiş olduğu yaşam biçimidir. İnancından ibadetine, Hukukundan ahlakına, ferdi hayattan toplumsal hayata, savaştan barışa, Üretimden tüketime, dünya hayatından ahiret hayatına varana kadar hepsini kuşatan bir yaşam biçimidir. Tüm insanlık kabul etmese de bu gerçek asla değişmez değiştirilemez. Çünkü “Allah’ın ayetlerini değiştirecek yoktur” (Enam 6/115) hükmü rabbimize ait bir ültimatomdur. Tüm insanlığı da, ister kabul etsin  ister etmesin buna göre hesaba çekeceğini bildirmektedir.(Zuhruf 43/44) Bu gerçeği kabullenmeyenlerin insan kaynaklı uydurmuş oldukları tüm izimler ve sistemler de bu anlamda dindir. Ancak Allah tarafından asla kabul edilmeyecek olan bir din.

 Toplum nezdinde birer ideoloji olarak bilinen Kapitalizim, Sosyalizim, faşizim… ve benzeri isimleri bilinen ve bilinmeyen tüm izimler ve sistemler de dindir. Çünkü bunların hepsi insan hayatını tanzim etmek için insan ve ya insanlar tarafından üretilmişlerdir.  İnsanların onlara din gözüyle bakmamaları onların tabiatını ve Allah indindeki gerçeği değiştiremez. Bu sistemleri benimseyen insanların, yeniden -yeniden bu gerçeği düşünmeleri gerekmektedir. Tevhidi anlayışta bir gönülde iki ilaha asla yer yoktur. Bu nedenle tevhidin tabiatı gerçek ilaha, yalnızca Allaha kul olmayı gerektirmektedir. Allaha kulluk ise hayatın her safhasında onun ilkelerinden başkasına rağbet etmeden daima ona bağlılığı eliyle, diliyle ve gönlüyle sürdürmekle mümkündür. Bu nedenle din yaşarken hayatın içinde her anlayış ve hareketimizi onun ilkelerine uygun olarak icra ederek yaşanır. İmamın kayığına bindikten sonra yapılacak merasimlerle değil…

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Din, fert ve toplum hayatını düzenleyen bir yaşam biçimidir. Bu yaşam tarzının bir insan tarafından belirlenmesi veya toplumsal bir konsensüs sonucu ortaya çıkması, yada kaynağının beşeri olması, eğri veya doğru olması din olmasına mani değildir. Allah Kur’an’da bir insanın hevasının ürettiğini din olarak nitelediği gibi(Furkan 25/43) , Rahiplerin ve bilginlerin ortaya koymuş oldukları yaşam tarzına (Tevbe 9/31), toplumun seçkinlerinin ürettiği yaşam tarzına (Ali İmran 3/64), Kureyş’in putperestliğine de(Kafirun 109/1-6) “Din” ifadesini kullanmaktadır. Bir sistemin din olması onun doğru olduğu ve Allah tarafından kabul edildiği anlamına gelmiyor. Çünkü “Allah indinde din İslam’dır(Ali İmran 3/19). Kim İslam dan başka bir din ararsa /edinirse o ondan asla kabul edilmez”(Ali İmran 3/85) ayeti ile hükmü belirlenmiştir. Burada akla İslam nedir sorusu gelmektedir. İslam da Allah Teâlâ’nın insanlık için hudutlarını vahiylerle belirleyip Peygamberleri ile göndermiş olduğu yaşam biçimidir. İnancından ibadetine, Hukukundan ahlakına, ferdi hayattan toplumsal hayata, savaştan barışa, Üretimden tüketime, dünya hayatından ahiret hayatına varana kadar hepsini kuşatan bir yaşam biçimidir. Tüm insanlık kabul etmese de bu gerçek asla değişmez değiştirilemez. Çünkü “Allah’ın ayetlerini değiştirecek yoktur” (Enam 6/115) hükmü rabbimize ait bir ültimatomdur. Tüm insanlığı da, ister kabul etsin ister etmesin buna göre hesaba çekeceğini bildirmektedir.(Zuhruf 43/44) Bu gerçeği kabullenmeyenlerin insan kaynaklı uydurmuş oldukları tüm izimler ve sistemler de bu anlamda dindir. Ancak Allah tarafından asla kabul edilmeyecek olan bir din.
    *********************************
    “Allah indinde din İslam’dır(Ali İmran 3/19). Sözünün kesin isbatı ,delili ancak eşyadaki özelliklere bakmakla elde edilir.
    http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir