Genel

Bir dünya problemi olarak ırkçılık

Prof.Dr. Bilal Sambur Akademisyen/Şarkul avsat

George Floyd’un ırkçı beyaz polisler tarafından öldürülmesi, Amerika’nın birçok yerinde protestolara ve tepkilere neden olmaktadır. Irkçılık karşıtı tepkiler, bugün Amerika sınırlarını aşmış, Avrupa başta olmak üzere bütün kıtalara yayılmış durumdadır.

Korona zamanlarında ırkçılığa karşı küresel bir tepkinin oluşması, çok önemli bir gelişmedir. İnsanlığı yıkıma götüren asli virüsün Kovid-19 değil, ırkçılık olduğunun anlaşılması, büyük önem taşımaktadır.

Irkçılık virüsü, dışarıdan değil, içeriden insanlığımızı tüketmekte, nefesimizi daraltmakta ve boğmaktadır.

Siyah toplumlara karşı Batı toplumlarında kök salan ve gelişen ırkçılık, bugünün problemi değildir. Avrupa’nın, Avustralya’nın ve Amerika’nın bir bütün olarak ‘beyaz ırkçılık’ olarak ifade edilen derin bir ırkçılık hastalığı vardır.

Kölecilik ve kolonyalizm, Batı’da siyah toplumlara karşı gelişen beyaz ırkçılığının iki ana köklü nedenidir.

Amerika başta olmak üzere Batı toplumlarında siyahlara karşı bakışı normalleştiren ve insanileştiren radikal bir değişimin ve gelişimin olmaması, George Floyd cinayetinde olduğu gibi ırkçı vahşetin düzenli ve yapısal olarak ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Floyd cinayeti, ırkçılığın Amerika başta olmak üzere Batı toplumlarında bir münferit olay olduğunu göstermemektedir.

Irkçılık, Batı toplumlarında bir münferit bir sorun değil, yapısal sistemik bir sorundur. Batı dünyası, bir bütün olarak ontolojik bir kriz olarak ırkçılıkla yüzleşmek ihtiyacındadır.

Irkçılık, sadece Batı’nın problem değildir. Dünyanın bütün ülkelerinde toplumları ırkçılık virüsü kemirmektedir. Bütün toplumlarda ırkçılık konusunda büyük bir gaflet söz konusudur.

Birçok ülkede başka toplumlar tarihi düşman olarak gösterilmektedir. Bütün kötülüklerin düşman görülen toplumlardan kaynaklandığı saplantısı, eğitim yoluyla erken yaşlardan itibaren insanların beyinlerine kazınmaktadır.

Her gün farklı toplumlara kolaylıkla küfredildiğini ve aşağılandığını medyadan okuyoruz. Irkçılığa kendini teslim etmiş kişiler, günlük hayatlarında değişik toplumlara karşı her türlü aşağılayıcı hakareti ve ifadeyi kullanmayı kendilerine hak olarak görebilmektedirler.

Irkçılık, insanların hayatında sıradan günlük faaliyet olarak devam etmektedir. Eğitim programları, ırkçılığa karşı olmak yerine, çoğu zaman ırkçılığı besleyen bir içerikle hazırlanmaktadır. Tarih eğitimi, özellikle ırkçılığın beslendiği alanların başında gelmektedir.

Irkçılık, kötülüğün sıradanlaşmasının en asli biçimi olarak bütün dünyayı yozlaştırmaya devam etmektedir.

Irkçılık, çoğu zaman kültür veya din olarak kendi gizlemektedir. Irkçılık, din veya kültür değildir. Irkçılığı meşrulaştıran ve yaygınlaştıran bütün kültürel ve dini unsurlar, ilahi ve insani olanı birlikte inkar etmektedirler.

Irkçılığa karşı kültür ve dinin içeriği konusunda uyanık, duyarlı, akıllı ve ahlaklı bir duruşa ihtiyaç vardır. İçinde yaşadığımız kültürün ve mensubu olduğumuz dinin, ırkçılığın kölesi ve aracı olmaması için akla, adalete ve ahlaka dayalı bir dini ve kültürel duruşun gelişmesi için gayret gösterilmelidir.

Irkçılık problemi konusunda en büyük sorun, ırkçılığın ve ırkçıların çoğu zaman kendilerini gizlemeyi başarmalarıdır. Hiç kimse ırkçı olduğunu kabul etmediği gibi, hiçbir toplumda kendi içinde ırkçılığın var olduğunu kabul etmemektedir.

Irkçılığı inkar etmek, ırkçılık sorunuyla yüzleşmenin ve onu etkisizleştirmenin önünde en büyük engeli oluşturmaktadır.

Etrafımızda her gün farklı dili konuştuğu için, farklı etnik kimliğe sahip olduğu için, farklı inanca sahip olduğu için ırkçı tutumlara, davranışlara ve saldırılara maruz kalan birçok insanla karşılaşıyoruz.

Kirli, karanlık ve kanlı ırkçılık virüsünün bünyemizde olmadığını söyleyerek, kendimizi kandırdığımız gibi, ırkçılığı inkar etmek suretiyle de hala iyi insanlar olduğumuza kendimizi inandırmaya çalışıyoruz.

Irkçılık, her toplumda vardır. Irkçılıkla mücadelede en önemli  adım, ırkçılığın varlığını kabul etmek, ırkçılıkla yüzleşme ve hesaplaşma cesareti göstermektir.

Irkçılık konusunda iki yüzlü davranıldığı sürece, ırkçılık en güçlü virüs olarak insanlığı çürütmeye devam edecektir.

Irkçılığın varlığını kabul etmek kadar ırkçı saldırılara maruz kalan mağdur kalan insanları dinlemeyi öğrenmek de önemlidir.

Avustralya’da Aborijinlere yönelik sistematik ırkçılık uygulanmasına rağmen, hiç kimse Aborijinleri dinlememektedir. Amerika’da siyahlar, beyaz ırkçılığın kurbanı olmalarına rağmen, hiç kimse siyahların söylediklerini dinlememektedir.

Dünyanın birçok yerinde egemen güçler,  ırkçılık mağduru kesimlerin konuşmasını istememektedirler. Siyahlar, dinlenmediklerini gördükleri için Amerika’da kontrol edilmez şekilde şiddet ve protestolarda bulunmak suretiyle kendilerini dinletmeye çalışmaktadırlar.

Çok geç olmadan ırkçılığın bir dünya problemi olduğu gerçeğiyle yüzleşilmesi ve ırkçılık kurbanı toplumların kendilerini ifade edebileceği kanalların oluşturulması gerekmektedir.

Irkçılığın hedefindeki insanlar ve toplumlar, sahici anlamda dinlenilmelidir. Irkçılık virüsünü etkisizleştirmek için dünya, Amerika’da yaşanılanlardan  dersler çıkarmalıdır.

Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı