GenelYazarlardanYazılar

Biraz Nostalji

Kur’ân-ı Kerim’de akıl, akıl yürütmek, şuur, anlamak, tefekkür, tedebbür, muhakeme, mukayese ve düşünmek ile ilgili ayetlerin dökümünü merak edip okumayan insan’a.

“Lübnanlı şair Halil Cibran’ın hitabı;
Ey kavmim!

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.

Dönüp de bakmazsın ölülerine.

Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvın.

Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın.

Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını.

Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına.

Tanrı’ya yakarır ama firavunlara taparsın.

Musa Kızıl denizi açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.

Ey kavmim!

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.

Korkarsın kendinden olmayan herkesten.

Ve sen kendinden bile korkarsın.

Hazreti İbrahim olsan, sana gönderilen kurbanı sen pazarda satarsın.

Hazreti İsa’yı gözünün önünde çarmıha gerseler, sen başka şeylere ağlarsın.

Gündüzleri Maria Magdalena’yı ‘fahişe’ diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın.

Zebur’u, Tevrat’ı, İncil’i, Kuran’ı bilirsin.

Hazreti Davut için üzülür ama Golyat’ı tutarsın.

Ey kavmim..!

Sen ki peygamberlerinin dediklerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.

Dönüp de bakmazsın ölülerine.

Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvın.

Ama sen kendi acına da yabancısın.

Kadınların siyah giyer, kederle solar tenleri ama onları görmezsin.

Her kuytulukta bir çocuğun vurulur, aldırmazsın.

Merhamet dilenir, şefkat dilenir, para dilenirsin.

Ve nefret edersin dilencilerden.

Utancı bilir ama utanmazsın.

Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın.

Bütün seslerin arasında yalnızca kırbaç sesini dinlersin sen.

Ey kavmim!

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.

Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın.

Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın.

Örümcek olsan Hazreti Muhammed’in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin.

Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin.

Hazreti Hüseyin’in kellesini vurmaz ama vuranı alkışlarsın.

Muaviye’ye kızar ama ayaklanmazsın.

Hazreti Ömer’i bıçaklayan ele sen bıçak olursun.

Ey kavmim!

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.

Ölülerine dönüp de bakmazsın.

Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvın.

Ama arkana baktığın için taş kesileceksin.

Ve sen kendine bile ağlamayacaksın.

Komşun aç yatarken sen tok olmaktan hayâ etmezsin.

Musa önünde Kızıldeniz’i açsa o denizden geçemezsin.

Tanrı’ya inanır ama firavunlara taparsın.

Ey kavmim!

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.
Diyorken Halil Cibran.

-Ne kadar anlamlı değil mi?
Bu sözlerden olarak; Erozyon, aşınma İnsan aklını vahiyden kopardığından beridir ki; Son sürat, Ondan uzaklaşmaktadır.

Şeytanın iyi niyet taşları süreç içinde putlaşmaktadır..Vahiy yerine Rasyonalize akıl..Batı felsefesinden mülhem yorumlar ve Tasavvufun tahribatları ile..

Kuran bir ırkın kültürünü değil. İnsanlık ırkının kültürünü dizayn eder, etmiştir. Mekke cahiliye ortamı İbrahim’i gelenek ve Musa’nın, İsa’nın taraftarlarından kalan kadim kültürün yaşandığı mekândır.

Bu gün hakiki anlamda Mekki ayetlerin ışığında salim akılla anlama gayretine girenler bunu çok net olarak görebilirler..

Vahyin mucizevî atmosferinde okumalarla ortaya çıkacak ortamda değişimin dönüşünün o kadar köklü bir geleneği nasıl refüze ettiği görülecektir.

Lakin.
Tarih ve rivayet düşmanlığı liberalleşmiş insanın, literal okumaları! Kuranın icazına (mucize) ligine değil de insanın rasyonel (salt aklın verileri) aklına feda edilmektedir.

Bu aynı zamanda şu anlama da gelmektedir.Kuranın beşeri sosyal siyasal sistemler karşısında onun sözde taraftarlarınca Tuş edilmesidir.!!

Ve “Ramazan Yaman’dan alıntıda bakın neler diyor?

DİNE YAPILAN DARBE

Sen gel İslam’ın Tevhit çağrısına darbe yap!

“Allah’ın yeryüzü şubeleri” olarak tanımladığın şeyhleri gavsları Allah ile aramıza koy!

Sen gel peygamberlik kurumuna darbe yap!

Peygamberi insanlık ve elçilik makamından “ilahlık” makamına yükselt, göklere çıkar, onun bir ömür mücadele ettiği insan putlarını hem de onun bilmediklerini bilen yeteneklerle donatıp onun yerine yerleştir!

Sen gel Fatiha suresine darbe yap!

“Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım isteriz” ayetini
“Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır!” diyerek, “Şeyhin karşısında bir an durmak bin yıl ihlâsla Allah’a ibadet etmekten daha evladır!” diyerek değiştir!

Sen gel İhlâs suresine darbe yap!

“O doğurmamıştır ve doğrulmamıştır. O yarattıklarından hiçbir şeye benzemez. O zamandan ve mekândan münezzehtir” ayetlerini,
“Ete kemiğe büründüm falan gibi göründüm!” diyerek değiştir!

Sen gel Yasin suresine darbe yap!

“Sen ancak dirilere işittirebilirsin, ölülere işittiremezsin! Bu kitap ölüler için değil diriler içindir” ayetlerini,

“Parayı bastırıp, bu etrafına miskler sürülmüş kefenden alırsanız kabir azabından kurtulursunuz!” diye değiştir!

Sen gel Nisa suresine darbe yap!

“Bir işte anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah ve peygambere götürün” ayetini,
“Bir müşküle düştüğünüzde ölülerden yardım isteyin!” diye değiştir!

Sen gel Allah’ın imandan daha fazla yer verdiği “Akletmezmisiniz? Düşünmez misiniz? Aklınızı kullanmaz mısınız?”

Dediği Kuran’ın sözlerinin yerine, “Aklını iptal etmeyen, aklını kapıda bırakmayan kişi bizim kapımızdan içeri giremez!” diyerek darbe yap!

Sen gel Allah’ın, yalnızca Allah’ın kabul edebileceği tövbeleri onun vekili olarak kabul et!

Sen gel “Biz insanların kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” ayetini,

“bir şeyhin eteklerine tutunan cennete gider! Falan tarikatın filan kolundan olan cehennemden kurtulur!” diyerek değiştir!

Kaderi şeyhinin eteklerine monte et ve bir adam devşirme aracına dönüştür!

Sen gel ellerinle yazdığın kitabı Allah’ın kitabının yanına hatta önüne koy!

Sen gel Allah’ın Bedi ismini kendisine layık gören üstadını onayla!

Sen gel Allah’ın Mevlâ ismini kendisine layık gören şeyhini gerçekten Mevla bil!

Sen gel Allah’ın sıfatlarıyla donattığın adamlardan yarı ilahlar yap!

Sen gel Allah’ın peygamberine bildirmediklerini sizin şeyh efendiye bildirdiğini iddia et!

Sen gel Hint’ten, Yemenden, Yunandan, Şamandan devşirdiğin masalları İslam’ın orta yerine boca et!

Sen gel Hıristiyanlıktan Yahudilikten çaldığın mehdiciliği, Mesihçiliği dinin tam merkezine yerleştir!

Sen gel peygamberin 23 yıllık mücadelesini sidiğe sümüğe indirge!

Sen gel Arap kültürünü din diye anlat!

Sen gel peygamberin duymadığı, sahabenin işitmediği ritüelleri Allah’ın kullarına din diye sat!

Sen gel dinin tek kaynağı olan Kuran’ın yanına hadisler uydurmak suretiyle konumunu güçlendirecek nas’lar ekle!

Tüm bunlar “dini muhafaza etmek!” olsun!

Senin bu yaptıklarının Kuran’a uyup uymadığını sorgulayanlarda “reformist” olsun öyle mi?

Eğer senin yaptıkların dine darbeyse ki, darbelerin en lanetidir!

Senin darbene karşılık bırak “reform” yapmayı en şiddetli darbeyi vurmak elinde imkân olanlara ve tüm müminlere farzdır!

Tüm peygamberler Allah’ın dinine darbe yapan şirk ehline karşı darbe yapmak için gönderilmiştir!

Ebu Cehil’in üstüne yürüyerek “Ben senin gibileri kahretmek için gönderildim!” diyen son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) bu anlamda “darbecilerin” en güzeli ve en büyüğüdür!

Şirk ehlinin çıkarlarına alet etmek için darbeyle gasp ettikleri dini geri almak ve yalnızca Allah’a has kılmak için bütün müminlere şirke karşı darbeci olmak farz kılınmıştır!

Unutmayın; Hz. Muhammed (s.a.v) gelmeden önce din gasp edilmişti! Onun yaptığı tevhit darbesiyle Allah’a has kılındı.

Boşuna suret-i haktan görünmeye çalışmayın! Kaygınız İslam değil, üzerinden geçinmek için adına “İslam” dediğiniz üretilmiş dininizdir!

O dine darbeyi biz yapmasak da Allah yapacaktır! Kimi kullanacağını da kendisi bilir!

Ve son söz olarak derim ki; “ Bir yanlışı (hata, kusur, günah, şirk ) tekrar ediyorsan; artık o bir yanlış değil, karardır, tercihtir ve kararlar değil, yanlışlar (sehven) yapılanlar affedilir.”

Vesselam

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı