GenelYazarlardanYazılar

Günümüz Beşli Çetesi ve Rahd İlişkisi

Kur’an’ı kerimdeki ayetlerin neredeyse yarısı geçmiş kavimlerden bahsetmektedir. Onlara gönderilen elçiler, davet şekilleri, gönderildikleri kavimlerin onlara karşı tutumları, kurdukları medeniyetler, yaşam tarzları, yükseliş ve helak oluş süreçleri ile ilgili başka hiçbir yerde ulaşamayacağımız veya bulamayacağımız en sağlam bilgileri biz Kur’an’ı kerimden öğreniyoruz. Zira gereği gibi iman edenlerin üzerin de ihtilaf etmeyip ittifak ettikleri tek ve sağlam kaynak kurandır.

Kur’an’ın bu anlatım şekline bizler yaygın olarak kıssa diyoruz. Peki, kıssa nedir? O zaman kıssayı tarif edelim. Kıssa; maksadı ve mesajı muhataba ulaştırmak için makaslayarak, sadece lazım olduğu kadar, teferruata dalmadan, ayrıntıya boğulmadan anlatmaktır. Kuran’ı kerimde anlatılan kıssalardan biride Allah’ın kendisine elçi olarak seçtiği Salih As.ın gönderildiği Semud kavmidir. Hz. Salih as.ın ismi dört surede toplam dokuz kez geçmektedir bu sureler( Araf-73,75,77; Hud- 61,62,  89;Şuara 142; Neml-45;) ayetleridir. Semud kavminin ismi ise yirmi altı yerde geçmiş, geri kalanında yalnızca ismen bahsedilmiştir. Semud kavmi o zamanın şartlarında oluşturula bilecek ve bu gün bile ulaşılması oldukça zor bir medeniyet ve hayat standardı yakalayarak hayatlarını devam ettirmişlerdir.

Semud kelimesi sözlüklerde “az su” anlamına gelmektedir. Yaşadıkları bölgede su kaynaklarının az olmasına ve yağmurun da az yağmasına rağmen kurdukları sistem sayesinde yere düşen hiçbir yağmur damlası boşa gitmemiş, kayalara oydukları sarnıçlar ve yaptıkları su arkları ile bu suların tamamı depolanarak hem günlük ihtiyaçlarını karşılamışlar hem de tarım alanlarını sulamada kullanmışlardır. Az bir su ile muhteşem bir su medeniyeti meydana getirmişlerdir.

Semud kıssası bize şehircilik konusunda da önemli mesajlar vermektedir. Bu kavimden bahseder iken Kuran “Ashabul Hicir” demektedir. Semud kavmi,  Ad kavminin devamı olarak yerleştirildikleri yerlerin düzlüklerinde köşkler inşa edip, dağlardaki kayalardan evler oymuş bu evlerden o günün şartlarında metrepol şehirler diyebileceğimiz şehirler meydana getirmişlerdi. Kayalardan evler oymak içinde taş oymacılığının da nasıl ileri bir düzeyde olduğunu tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Maddi açıdan zirveyi yakalayan bu kavim ne yazık ki manevi açıdan tam bir çürümeyi ve kokuşmayı yaşamakta idi. Onlarda milli gelirlerinin fert başına bilmem kaç dolara fırladığını övüne övüne anlatırlar iken manevi gelirlerinin eksinin altına düştüğünü ve toplumun manevi olarak yok oluşunu görmezlikten geliyorlardı. Bu halleriyle günümüz kapitalist toplumlara ne kadar da benzemekteler. Bütün gücü ve kuvveti kendilerine has kılan aslında o gücü vereni unutan bu toplum kendilerine uyarıcı olarak gönderilen Salih as.mı da ciddiye almadılar ve onun aracılığıyla da gönderilen Allah’ın devesini de ne yazık ki öldürdüler.

Peki, sebep ne? Şunu unutmayalım ki iyilerin çok olduğu toplumlar da kötüler yine doğruların çok olduğu toplumlarda yalancılar rahatsız olurlar. Bu rahatsızlıklarını Allah ve onun gönderdiklerine savaş açarak mücadele ederler. İşte Salih peygamberin toplumu da bunu yaptı. Allah ve onun gönderdiklerinden uzak her tolumun tetikçisi veya çeteleri o toplumun olmazsa olmazlarıdır. Bu tür toplumların mele ve mütrefleri kirli ve pis işlerini bu çete veya cinayet şebekelerine yaptırırlar. Kendileri her zaman sahnenin arkasındadırlar. Salih peygamberin mesajına karşı çıkan toplumu kendi içerisinde bir çete oluşturmuş. Bu durum Neml suresi kırk sekizinci ayette şöyle anlatılmaktadır: “ Şehirde dokuz kişilik bir çete (rahd) vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı”

Şimdi konu başlığımızda geçen Rahd kelimesinin ne anlama geldiğini açıklayalım: Surede başka bir yerde geçmeyen “rahd”dan söz edilir. Rahd  sayıları genellikle dokuzu aşmayan gruplar için kullanılır. Bunlar Salih peygamberin şehrinde yaşayan dokuzlu çeteyi ifade etmektedir. Bu çetenin varlığından bahseden kırk sekizinci ayetten hemen sonra gelen kırk dokuzuncu ayette ise bu çetenin misyonu, vizyonu ve kuruluş gerekçesi anlatılmaktadır.

“Onlar şöyle devam ediyorlar; “Allah adına yemin ederek dediler ki: “Ona ve yakınlarına geceleyin baskın yapıp ortadan kaldıralım ardından da kanını dava edecek olanlara  “Biz onun ailesinin ortadan kaldırılmasına asla karışmadık; çünkü biz özü sözü doğru insanlarız” diyelim demişlerdi.

Burada geçen rahd çetenin en belirgin üç özelliğinden bahsedilmektedir:

1-Yeryüzünü fesada boğarlar

2-İslah edici hiçbir şey yapmazlar

3-Bütün bu özelliklerine rağmen, Allah adına yemin ederler.

Bu çetenin gözünü kan bürümüştü bundan dolayı da tasavvurları o kadar yamulmuştu ki  Salih as.ı öldürme planı yapıyorlar, hem de bunu Allah adına yemin ederek planlıyorlardı. İşi bitirdikten sonrada yalan söyleyerek toplumu yanıltabileceklerini sanıyorlardı. Allah’ın devesini hunharca öldüren çete, suç işlemeyi hayat tarzı haline getirince Allah’ın kulu Salih peygambere de merhamet etmeyeceklerdi. Çünkü yaptıklarından ötürü Allah onların merhamet kanallarını tamamen kapatmıştı. Allah’ın değişmez yasası olarak bütün elçiler ve o elçilere inanan müminler sayıları bir ile dokuz arasında değişen çeteler ile mücadele etmekle sınanmışlardır.

Bu ayette uyarılanlar aslında Salih peygamberin kavminin şehir eşkıyası üzerinden, Mekke’de Kur’an’a karşı savaşan Ebu Leheb  ve Ebu Cehil çetesini tarif ediyordu. Bu ayetler Hz. Peygambere Mekke’de kurulan tuzakları ve suikast planlarını kıssa üzerinden son elçi ve ona iman edenlere haber vermektedir. Bu üslup sayesin de elçilerinde bi nevi değişmeyen mücadele şekilleri de belirlenmiş olmaktadır.

Şimdi ister iseniz bizi böyle bir yazı yazmaya yönelten sebep üzerinde duralım: Kur’an’ın alemlerin rabbi olan Allah tarafından gönderildiğine kesin olarak iman eden müminler hemen peşinden gönderilen bu mesajın sadece indirildiği zaman ve toplum ile sınırlı olmayıp kıyamete ramak kalıncaya kadar mesajlarının her zaman dilimi ve her topluluk içinde geçerli olacağına kesin olarak iman etmek zorundadır. Moda tabir ile! Kuran sadece indirildiği toplumun problemlerini çözen kutsal bir metin değildir. Bunu bu şekilde söyleyip bu şekilde inanıp dillendirmek en hafif tabir ile ihanet değil ise gaflettir.

O zaman günümüz şartlarında bu dokuzlu çete nasıl anlaşılmalıdır? Bu sorunun net cevabı bu gün bütün bir dünyayı istisnasız yaşanmaz hale getiren züccaciye dükkânına giren fil misali affınıza sığınıyorum bu arada file hakaret etmek istemiyorum kan, gözyaşı, ölüm, acı ve ıstıraptan başka bir şey götürmeyen ve bütün bir insanlığın başına bela olan ve adına birleşmiş milletler! Denen kafir örgütün beş daimi ülkesi ki beş tanesinin kurula gelen konuları gündeme almadan veto hakları vardır. Bu beşli çete A.B.D, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa dır. Bütün dünyada olup bitenlerin sorumlusu bu beşli çete ve bunlara kayıtsız şartsız itaat eden ahmak topluluklardır. A.B.D nin yeryüzünde müstekbirce işlediği cürümler ve yaptığı zulümler bu katil sürülerince aklanmaktadır. Bunların orta doğuya gelip oraları zorla gasp eden İsrail kafirinin Filistinli Müslümanlara yaptığı zulümleri bir kez olsun gündemlerine alıp kınadıkları na  şahit olunmuş mudur? Büyük şeytan Amerika ile bir olup Müslümanlara kılıç sallayan Suud yönetiminin bu gücünü nerden aldığını bilmeyen kalmamıştır. Kendi konsolosluğuna bir evrak almak için giren bir insanı öldürüp cesedini yakan bir anlayışın İslam ile nasıl bir alakası olabilir? Günümüz bu beşli çetesi bu olayın araştırılıp aydınlatılması için en ufak bir girişimde bile bulunmadı. Zira Suud ile yapılan milyar dolarlık anlaşmalar bir insanın hayatından daha önemli. Bunların yaptıkları gece karanlığın da çobanın koyunlarını çalıp sabah olunca da çobanla birlikte ağıt yakan arsız ve aynı zamanda yüzsüz hırsızın haline benzemektedir.

Şimdi sıra halkı Müslüman olan bu coğrafya insanının bu hırsızları, bu yüzsüzleri tanıma vaktidir. Bu konuda Allah’ın koyduğu kanun ve kuralları kendimize ölçü edinerek gece koyunumuzu çalan gündüz ise bizimle birlikte ağıt yakan hırsızları Allah’ın izni ve yardımı ile tanıma becerisini diğer bir ifade ile hikmetini yakalamış olacağız. Aksi halde bu durum böyle devam edecektir. Zira bu gününüz dünden farksız ise yarınınızda bu günün tekrarı olacaktır. “Bir kavim veya topluluk kendi nefislerinde olanı Allah’ın indirdikleriyle değiştirmedikçe Allah onların halini değiştirmez” emri fermanı bizler içinde geçerlidir. Haydi, varmısınız nefislerimizde olanı Allah’ın indirdikleriyle değiştirip sonrada bu çeteleri tanımaya ne dersiniz? Başka bir yazıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

Not: Bu yazının hazırlanmasında Kuran konuları çalış tayı 2018 isimli çalışmanın Hz. Salih bölümünden faydalanılmıştır.

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı