GenelYazarlardanYazılar

İhtilafta Gerçekten Rahmet mi Vardır?

Böyle bir soruya Kuran perspektifinden baktığımız zaman vereceğimiz cevap el betteki kocaman bir hayır olacaktır. Çünkü ümmetin hiçbir ihtilafında rahmet olmamış her türlü fırka ve farklı cemaatlere bölünmeleri onlara zahmet olarak geri dönmüştür. Rahmetin ve bereketin birlikte olduğunu söyler iken her türlü zahmetin ve bereketsizliğin ise ayrılmada, bölünmede olduğunu söylemeye bilmiyorum gerek var mı?

Evet âlemlerin rabbi olan Allah Hz. Adem (as)ın oğulları Habil ile Kabil’in arasındaki ihtilaftan ve ayrılmadan bahseder iken şeytanın misyonundan sürekli bahsetmektedir. Ayrılma ve parçalanma birinci dereceden kişinin kendisi ile alakalı olmasına rağmen ona bu duygu ve düşünceleri pompalayan ve harekete geçiren şeytanın rolünü asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Bunun insanlardan ve görünmeyen varlıklardan olması hiç fark etmez. Allah’ın iman edenlerden istediği davranış biçimlerinin başında onların Tevhit ilkesi üzerinde birleşmeleri ve muvahhit bir ümmet olarak yaşamlarını sürdürmeleridir. Müslüman toplumunu yıllarca “Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır!” diyerek bölüp parçaladılar. Kuran’ın kendisine indirildiği Peygamber Kuran da ki onca bölünmeyin parçalanmayın ayetlerini bildiği halde Kuran’ın ruhuna ve özüne aykırı olan bu sözü nasıl söyler. O böyle bir sözü söylemekten Rabbi olan Allah’a sığınır. Zira rabbinin söylemediği bir sözü şayet ona isnat ederek söylemiş olsa bakın rabbimiz onu nasıl ikaz ediyor: “Kuran âlemlerin rabbinden indirilmedir. Eğer Muhammed, bize karşı, ona bazı sözler katmış olsa idi, biz onu kuvvetle yakalar idik, sonra onun şah damarını koparırdık. Hiç biriniz de onu koruyamazdınız. Doğrusu Kuran Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.” ( Hakka- 43 ile 48 arası)

Geriye tek bir ihtimal kalıyor o da birileri peygamber (as.) ın ağzından onun söylemediği bir sözü söyledi diyerek resule iftirada bulunmuştur. Zaten onun adına rivayet edilen ve adına da hadis denilen kültür bire bir peygamberin ağzından çıkan sözler olmayıp onun söylediği zannedilen sözlerden ibarettir. Bu tür sözlerin gerçekten peygambere ait olup olmadığını Kuran ile test ederek kabul veya reddederiz. Yukarıda ki sözün peygambere ait olmadığı kesin iken bunun bir iftira olduğu ayan beyan ortadadır. Böyle olunca hiçbir müfterinin iflah olması ve kurtulmasında mümkün değildir. Olan olmuştur tarihi yargılayıp hüküm verme gibi bir görevimizde yoktur. “Allah’ın elimizi karıştırmadığı bir işe bizler dilimizi bulaştırmaktan Allah’a sığınırız.” (Ömer bin Abdülaziz)

Bizler: “Onlar geçmiş birer ümmettir. Kazandıkları kendilerine, kazandıklarımız da bizedir. Onların yapmış olduklarından sorumlu değiliz.” (Bakara-134)Allah’ın bu ayetine göre herkes yaptığının hesabını Allah’a verecek. Bizler kendimizin hesabının nasıl olacağını düşünelim. Kuran şu an bize yeni nazil oluyor ve şu ayeti okuyoruz: “Ey inananlar! Allah’tan sakınılması gerektiği gibi sakının. Sizler ancak Müslüman olarak can verin. Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın, Allah’ın size olan nimetini anın: Düşmandınız kalplerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz sizi oradan kurtardı. Allah doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar.”(Al-i İmran-102-103)

Allah’ın bu ayetini okuduktan sonra tavrımız bizden öncekilerin durumunu tartışmak ve konuşmak mı olacak yoksa şu an Müslüman âleminin içerisin de bulunduğu içler acısı ve zilletimi konuşacağız. Elbette ki bizlerinde içinde bulunduğu şu hali konuşup bölünüp parçalanmamak ve düşmanların işlerini basitleştirmemek için gerekli gayret ve çabanın içerisine girmenin gerekliliğinden ve acili yetinden bahsetmek olmalıdır. Ayağımızda ki topu taca atmanın bir anlamı yok. Tek amaç ve gayesi Allah’ı razı etmek onun yaşanılmasını istediği hayat nizamını yeryüzüne hâkim kılmak olan tevhidi hareketlerin bölünüp parçalanmadan birlikte hareket etmeleri İslam’ın üstünlüğüne inanan herkes için uyulması gereken bir farzdır, bir gereklilik ve zorunluluktur.

Hiç kimse böyle bir sorumluluktan kaçamaz, kaçmamalıdır. Aksi halde hesabımızın çok zor alacağını söylemeye gerek bile yok. Şayet bu gün Müslüman âlemi bölünüp parçalanmaya devam ediyor ise Allah’ın şu ayeti bunun nedenlerini çok net olarak açıklamaktadır: “İnsanlar bir tek ümmetti. Allah peygamberlerini müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; İnsanların ayrılığa düşecekleri hususlarda aralarında hüküm vermek için onlar ile birlikte hak kitaplar gönderdi. Ancak kitap verilinler, kendilerine belgeler geldikten sonra, sırf aralarındaki ihtiras, çekememezlik, haset ve kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah, inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi. Allah dileyeni, isteyeni doğru yola eriştirir.” (Bakara-213) Evet, Kuran’a şaşı bakmanın ortaya çıkardığı bir sonuç olarak efendim bu ayet ehli kitap ile alakalıdır. Bizim ile ne ilgi ve alakası olabilir? Müslüman âlemi her ne kadar bölünmüş ve parçalanmış olsalar da hep aynı şeyi düşünmüyorlar mı, efendim herkes Allah, Kuran ve peygamber demiyor mu diye kendini savuna bilir. Ancak bu düşüncesinden dolayı Allah bilir ama hesabı çok zor olur.

Bu gün ehli kitap diye bildiğimiz insan toplulukları küfür üzerin dede olsa bir tek millet olmuşlar, Müslüman âlemine karşı her türlü teşkilatlanmayı yapmışlar, Birleşmiş milletler örgütü, NATO, Avrupa birliği vb, örgütlenmeleri ile bir asırdır Müslüman âlemine bu gün de dâhil kan kusturup zülüm ediyorlar. Ülkelerinden binler ce mil uzaktan gelip Müslüman beldelerini işgal etmektedirler. Demokrasi ve insan hakları! getireceklerini söyledikleri, Irak, Afganistan, Filistin, Myanmar, Sudan, Suriye vb. ülkelere kan, irin, gözyaşı ve katliamdan başka sorarım sizlere ne getirdiler bizler hala bu Allah ve inananların düşmanlarının uyutmalarına ve avutmalarına kanacak mıyız? Müslümanların donarak ölümüne sebep oldukları katliamlarının adını da(Arap baharı !!) koymuşlar. Çektiğimiz acılar yetmedi mi? Bu ayetler bizi ilgilendirmiyor veya bizim ile doğrudan alakalı değildir demeye hala devam edecek miyiz? Bütün ihtilaf ve ayrılmaların hiç biri İslam’ın hayrına olmamıştır.

Sorarım sizlere Hz. Osman ile Hz. Ali Allah kendilerinden razı olsun Ali ile Muaviye, Hz Ayşe ile Hz Ali vb. olayları isim isim sayıp dökmenin eski yaraları kaşımak anlamına geleceğinden bu kadarının yeterli olduğunu düşünerek bu durumların sonucun da ümmetin ihtilafında rahmet mi olmuştur yoksa bu güne kadar ümmetin bir daha belini doğrultup içinden çıkamadığı zahmetlere mi dönüşmüştür? Hala ders almayacak mıyız? Madem hep aynı şeyleri düşünüyor ve aynı idealleri gerçekleştirmek için çaba sarf ediyor isek bu ayrılık ve bölünmüşlük niye?

Bu sorunun cevabını yukarıdaki mevzumuza konu olan Bakara suresinin iki yüz on üçüncü ayetinde :”Sırf aralarında ki ihtiras, çekememezlik, kıskançlık ve haset yüzünden” ayrılığa düştüler ayetinde bahsedilen kişilerden olmaz mıyız? Bunun hesabını nasıl vereceğiz? Bu hal üzere devam eder isek İslam’ın iktidar olup hayatı yönlendirip yönetmesini beklemek Müslüman âlemince bir hayal olmaz mı? Yok, eğer zaten İslam’ın iktidar talebi yok diye bir düşünce sahibi iseniz o zaman size diyecek bir sözümüz zaten yok. Allah bölünmeyin parçalanmayın diyecek Müslüman âlemi olarak “yetmiş üç fırkaya” bölüneceksiniz sonrada Allah’ın yardımı ve sizleri kâfirlere karşı üstün kılmasını bekleyeceksiniz. Bu eşyanın fıtratına aykırıdır ve asla olmayacak bir şeydir. Bizler bölünüp parçalandıkça  kafirlerin işini daha da kolaylaştırdığımızın farkında mıyız. Yıllarca “böl parçala yut” politikası uygulayan kâfirler çok güçlü olduklarından değil bizlerin bölünmüşlüğünden ve parça parça oluşumuzdan istifade ediyorlar. Aziz İslam’ın bu gün küfür milleti karşısında kutsalı adına neyi var neyi yok zülüm, baskı hatta yok edilmeye çalışılması ve bunun bir program dâhilinde etnik temizliğe dönüşmüş olması ne Allah’ın Müslüman âlemi için bir kaderi nede bir iradesidir. Allah kullarına asla zulüm etmez. Bizler Allah’ın ve onun resulünün uygulamalarına aykırı davranmaya devam ettiğimiz sürece bu olumsuz durumların başımıza gelmesi mukadderdir. Bir ve beraber olma ümidi ile Allah’a emanet olunuz.

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir