GenelYazarlardanYazılar

İlkeli Olmak

Günlük konuşmalarımızda, zaman zaman kullandığımız, bazen de en ilkesiz davranışları ifadeleme anlamında dillendirilen ilke  kavramının üzerinde bir hasbihal etmektir meramım.

Kavramın içerik anlamıyla alakalı pek birşey söylemeyeceğim. Daha çok önemine binaen bir serzeniş olacak bu yazı.

Kavramın önce bir lügat anlamını verdikten sonra düşüncelerimi yapabildiğim kadarıyla ifadelendirmeye çalışacağım.

İlke: Temel prensip, mebde, umde, ilk sebep, prensip gibi anlamlara gelmektedir. Tariftende anlaşılacağı üzere birşeyin olabilmesini sağlayan, temel pirensiplerin belirlenmesi ve bu temel prensiplerden   hareket edilmesi gerekmektedir. Temel umdelerin fikrin yapısına, kendisiyle uyumluluk arzettiği oranda doğrudur ve fikrin tabiatına uygundur.

Davası batıl da olsa, davasından neşet eden ilkelerine bağlı olanlar, herzaman insanlar nezninde takdire şayan kılınmışlardır. Bu ilkeli duruşları insanların kendilerine öykünmesini sağlamıştır. Örneğin Türkiye’de Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, Yusuf Aslanlar…bu duruşu sergilediklerinden dolayıdır ki, Türkiye’de Marksizme ilgi artmıştır. İnsanların uğrunda kafa verecek kadar değerli bir dava olarak görülüp dikkat çekmiştir.

İlke fikrin kendisinden neşet eder. Ciddi sağlam, erkil fikirler ilkelerini kendileri doğurur, fikrin doğası gereği bu gerçekleşir çünkü. İlke fikrin disipline olmasını sağlar, fikrin gelişip inkişaf olmasını da düzenler, dolaysıyla bağlılarınıda disipline eder. Yeryüzünde neşet eden/edebilen  her fikrin ilkeleri vardır. Bu ilkelerin sayısı fazlada değildir. Bazı fikirlerde üç, bazısında beştir, ama istisnasız ilkelidir. İlkeli oluşlarıdır insanlar tarafından kabul görmeleri. İlkeli olan, ilkesine bağlılık gösterenler herzaman, heryerde ciddiye alınmış, fikirleri kabullenmese dahi insanlarda saygı uyandırmış, çekici olmuşlardır.

İlkesine bağlılık gösteren aynı  fikrin müntesibleri dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, mutlaka aynı davranış biçimini göstereceklerdir. Rengi, coğrafyası, ırkı ne olursa olsun. Aynı özden akan çeşmenin suyu gibidirler onlar. Tadı, kokusu, rengi…aynıdır.  Çünkü ilkeli olmak bunu gerektirir. Tıpkı aynı şarkıyı birden fazla insanın koro halinde söylemesi gibi. Şef belli, şarkı belli, koro belli…Dinleyen de ahenk, huşu uyandırdığı gibi, söyleyene de güven verir. Bir de bunu tersini düşünün. Şefi takan yok, şarkı sözünü doğru düzgün bilen yok, koronun herbiri bir makam tutturmuş…Allah aşkına kim dinler böyle bir şarkıyı? Dinleyene huzur verir mi?  İlkesizlik; silik kişiliği, disiplinsizliği, başkalarını taklidi beraberinde getireceği gibi kişiyi düşünsel ve eylemsel anlamda yevm`luk kılar, köksüzleştirir, rüzgar nereden kuvvetli eserse estiği yöne doğru eğer/eğilim gösterir. Başkalarından ödünç alınmış ilkelerle de yol alınmaz, ‘alındığı zannedilse’ dahi eğreti durur, çünkü ödünçtür, çünkü elindir. Dolaysıyla başarı/fatura ödünç alınan fikre çıkar.

İlkeli olanlara, ilkelerine sahiplenen `adamlara` her fikrin ihtiyacı vardır. İlkelerine değer verip sahiplenenler, ‘ilkeli olanlar’ diğer insanlar nezninde de kendilerini değerli kılacaktır. İlkeli olmak elbette zor iştir, her babayiğidin altından kalkacağı, kolay dayanabileceği şey değildir. İlkeli olmak bedel ödemeyi gerektirir aynı zamanda. Adam dediğin adam da bu deneme anında belli olur. “İnsanlar, inandık demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler” (29/2) Zor anlarda çark etmeyen, yalpalamayan, ayakları üzerinde dimdik duran “Bünyan-ı mersus” (61/4) başarıya erecektir, ipi göğüsleyecektir. İlkeli olmak, iddialı olmak demektir. İddia sahibi iddiasını ispatlamaya mecburdur.

Hele, hele insanların kahir ekseriyetinin seküler hayatı benimsediği, bireyselleşip, egoistleştiği, toplumun dejenerasyona uğradığı, ilişkilerin soysuzlaştığı şu günlerde ‘Ben de Mü`min`lerdenim’ diyen bizlerin ilkeli olmaya ve ilkelerimize sımsıkı sarılmaya o kadar çok ihtiyacımız var ki…

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı