Genelİz Bırakanlar

Takiyyuddin En Nebhani (1909-1977)

Türkiye’de çok fazla tanınmamasına rağmen Nebhani, hayatı boyunca daima İslami mücadelenin içinde olmuş bir mütefekkir ve dava adamıdır. Nebhani’yi yakinen tanımak isteyenler, daha önce üyesi bulunduğu İhvanı Müslümin Teşkilatı/Müslüman Kardeşler Örgütü’nün birçok boyutuyla ilerisinde bir Nebhani portresiyle karşılaşacaklarını söylememiz yanlış olmaz. Nitekim İhvan’dan “cemaat” boyutunun baskın olduğu ve “siyasi parti” niteliğine sahip olmadığı gerekçesiyle 1952 yılında ayrılarak Hizbut Tahrir’i kurar ve Nebhani liderliğindeki bu partinin iki temel hedefi vardır: Birincisi, İslam devleti kurmak, ikincisi ise Filistin’in özgürlüğüne kavuşması için çalışmak…
Nebhani’ye göre planlı ve programlı çalışmalarla İslam devletinin yeniden oluşumunu sağlayacak ve İslam devrimi’nin gerçekleşmesine öncülük edecek İslami bir partiye ihtiyaç vardır. Yine onun bakış açısına göre, İslami bir devlet olmaksızın İslami bir düzenin kurulabilmesi imkânsızdır ve Müslümanların İslam anlayışının İslam devleti aracılığıyla yeniden inşası gerekmektedir. İslam’ı bütüncül olarak algılayan Nebhani, tüm boyutlarıyla İslam’ın hayata hâkim olması bu dinin niteliğinin bir gereğidir, düşüncesindedir. Bu nedenle İslam’ın bir yaşam biçimi olduğuna sık sık vurgu yapar. Ona göre, İslam devleti’nin kurulmasının önündeki en büyük engel, Müslüman toplumlara Batı düşüncesinin egemen olması, İslam ile siyasetin ayrı tutulmasıdır. Bu konuda, yani İslam ile devlet/siyaset arasındaki her türlü bağlantıyı inkar eden Ali Adurrazık’ın 1925 yılında yazdığı, “İslam ve Yönetim İlkeleri” adlı kitabındaki görüşlerin ne kadar tahrip edici olduğunu, bu tür anlayışların Müslümanların yaşadığı coğrafyada yaygınlaşmasının emperyalizmin önünü açtığına dikkat çeker.
Nebhani, sahih bir dünya görüşü ve sağlam bir metodolojiyi çok önemsemektedir. İslami hareketin yönünü tayin ederken doğru bir ideoloji eksenine oturtulmuş bir İslam partisinde doğru bir yöntemin ne kadar önem taşıdığına vurgu yapar ve siyasi süreçte başarı elde etmek için her konuda en güzel örnek olan “Peygamberin Sünneti”nin esas alınmasının önemine dikkat çeker.
Kur’an ve sünnet çizgisini öne çıkaran Nebhani’de özellikle sünnete bakışta bazı müphemliklerin, sünnet ile hadis kavramları arasındaki farkın net bir şekilde belirginleşmediğini ifade etmek mümkündür. Bu nedenle diğer bazı konulardaki farklılığına rağmen hadis usulü konusunda, zaman zaman geleneksel çizgiye yakın bir anlayışın Nebhani’de de mevcut olduğu eleştirisi yapılmaktadır.
Fikir/düşünce konusu Nebhani’nin üzerinde ciddiyetle ve önemle durduğu konulardan biridir. “Aydın düşünce”nin hayatın ekseni olduğuna, insanlığın yükselmesi ve alçalmasında toplumları sürükleyen fikirlerin niteliğinin belirleyici olduğuna inanır. İslami harekette toplumun dönüştürülmesini esas alan yapılarda, yöntemin gereği; kadrolaşma, kitleleşme ve devletleşme aşamalarına dikkat çeken Nebhani, özellikle İslami partinin toplumun bilinçlendirilmesindeki önemine vurgu yapar. Ancak Parti nin kaçınması gereken önemli bir tehlikeye de dikkat çeker. Bu tehlikenin geniş kitleleri elde etme amacıyla fikirlerin değiştirilmesi ve ilkelerden vazgeçilmesi olduğuna işaret eden Nabhani, partinin ideolojik netliğinin mutlaka korunması gerektiğine inanır. Bu sağlanamazsa partinin amacına ulaşmasını mümkün görmez; sisteme eklemlenebileceğine inanır. Nebhani bu ilkesel yaklaşımına rağmen dönemsel şartların etkisiyle, (tanımlama için kullandığımız kavram amacımızı tam ifade etmese de) ihtilalci bir yaklaşıma yöneldiği, 1960’lı yıllarda bu yönde bir tecrübe yaşadığı bilinmektedir. Böyle bir yola başvurmasında onun devlete yüklediği stratejik anlamında etkili olabileceğini söylemek hiçte yanlış olmaz.
Takiyyuddin Nebhani, halifeliğin kaldırılmasına kadar Müslümanların İslam’ı uyguladıklarını kabul eder ve halifeliğin ya da içtihatla belirlenecek benzeri bir yapının önemine işaret eder.
Nebhani, Müslümanların gerilemelerinin sebeplerinden birinin ulemanın namaz, oruç, evlilik-boşanma vb. konulara yoğunlaşarak cihad, adalet, halifelik, zekât gibi konulardaki duyarsızlıkları olduğu düşüncesindedir. Bir diğer sebebinde Arapçanın ihmal edilmesi olduğuna inanan Nebhani, Arapçanın iyi bilinmemesi nedeniyle İslam’ın yanlış anlaşıldığı iddiasındadır. Nebhani’ye göre Müslümanların mücadelelerindeki başarısızlıklarının ana nedenlerinden biri de İslami hareketlerde, İslami fikir ile İslami metod arasındaki bağlantının kurulamamasıdır. Düşünsel netliğin ve ilkesel hususların terk edilmesi; cami yapıp bireyin ahlakını koruyan kısmı tatminlerle İslam devletini yeniden kurması gereken Müslümanların asıl hedeften uzaklaşacakları düşüncesindedir. Örgütün asıl amacıyla paralel yürütülmediği takdirde bireyin ve toplumun ahlakını arındırma çabaların, kısmi çözümlerin başarısızliğa mahkum olduğu kanaatindedir Nebhani.
Hatalarıyla sevaplarıyla önemli bir mütefekkir ve dava adamı olan Nebhani’nin birçok önemli eserleri vardır. Onlardan bazıları: Düşünme, Mevhumlar, Hizbi Kitleleşme, İslami Devlet, İslam Nizamı, Anayasa vb.’dir.
Ayrıca, Nebhani’nin ölümünden sonra Hizbut Tahrir, gelişen şartlara paralel olarak dünyayı ve bölgeyi okuyamamış, yöneticileri kendilerini yenilemedikleri/geliştiremedikleri için bazı hususlara takılıp kalmışlar, İran Devrimi başta olmak üzere gelişmeleri doğru yorumlamaktan uzak bir görüntü vermişlerdir.

(Bu Yazı 2015 yılında sitemizde yayınlanmıştı)

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı