Genel

Kaşıkçı vakası: Kral-veliaht arasına ‘darbe’ sokmak…

Nedret Ersanel/Yeni Şafak

Washington Post’ yazarı Kaşıkçı Türkiye’de S. Arabistan konsolosluğunda öldürüldüyse eğer, bu cinayetin kimin işine yaradığı/yarayacağı formülüyle “faile” ulaşmak o kadar kolay değil…

Düşünün ki, Francis Fukuyama bile Kaşıkçı hakkında, Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner ile Veliaht Prens’in ismini katarak tweet atıyorsa, büyük tablonun ‘renk skalasını’ siz hesap edin…

Yine de biliyoruz, yol ne denli çatallıysa ‘adres’ çoğu zaman basittir…

Bu yüzden ‘Olağan Şüpheliler’ listesinin ilk sırasında yer alan S. Arabistan’ın ‘tarifini’-bu olay özelinde/vesilesiyle baştan yapmalıyız…

Çünkü Türkiye-S. Arabistan ilişkisini bozmak için kumpas var ise-ki iki ülkenin ilişkileri bilindik nedenlerle-Katar, BAE utanmazlıkları, Türk üsleri, Suriye, ‘Küre Koalisyonu, elbette İran ve İsrail’le ilişkiler, vb.-zaten güllük gülistanlık değildi.

O zaman niye ‘dahası’ istendi?

Haritanın tüm yönlerinden gelen analizler, Kaşıkçı vakasının Ankara-Riyad arasını toptan uçurma potansiyeli taşıdığını, dahası, benzer durumun Suud-ABD ilişkileri için de geçerli olduğunu söylüyor…

Garip değil mi?

“İki ülke arasındaki ilişkiler zaten 2017 yazından itibaren sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Ancak Cemal Kaşıkçı olayı iki ülkeyi karşı karşıya getirmesi açısından çok daha büyük bir önem taşıyor, iki ülkeyi daha çok karşı karşıya getirme riskini taşıyor.” (08/10, BBC.)

Listesinin ilk sırasına Riyad’ı koyanlar haklı. İkinci sıraya başka ülkeyi koymuş olanlarsa yanlış. İlk sırada Arabistan var ama ikinci sırada da Arabistan var!..

Kaşıkçı-S.Arabistan vakası iki noktadan ele alınıyor. Birincisi, adli, emniyet ve devletler hukuku açısından. MİT de çok doğal, duruma vaziyet etmiş halde. Bu yol üzerinden yürüyenleri zaten kanal kanal, köşe köşe takip ediyorsunuz.

İkinci yol ise, nadir rastlanan diplomatik bir cinayet vakası olarak-ki hâlâ doğrulanmış değil ve inşallah herkes yanılmıştır-bu olayın bölgesel/küresel kırılmalara nasıl oturduğu/oturtulacağı ile ilgili…

Bakalım…

“BAK KRAL”!..

Kaşıkçı vakasını ele alan özellikle yabancı kıymetlendirmeler, Başkan Trump’ın şu sözlerine her defasında kanca atıyorlar…

Hatırlayacaksınız; “Kral Salman’ı severim ama ona dedim ki; ‘Bak Kral, biz seni koruyoruz. Biz olmazsak iki haftaya burada olmayabilirsin. Kendi ordunun bedelini ödemelisin, ödemeye mecbursun”. (03/10, Bütün basın-yayın organları.)

Başkan ve Kral arasında bu konuşmanın ne zaman yapıldığına dair resmi bilgi yoksa da, ikili arasındaki son telefon teması 29 Eylül tarihli.

İki soru şudur?

Washington ve Riyad arasında “görünürde” bir sorun olmadığı, hatta ‘rahatsız edici uyum’ izlendiği halde, bu tehdit ifadelerin anlamı ne?

Beyaz Saray’ın kızdığı ne?

İki, Başkan bu sözleri kime söyledi?!

Yani listenin ilk sırasındaki Riyad’a mı, ikinci sırasındaki Riyad’a mı?

Trump hangi S. Arabistan’a konuştu?

Elimizdeki en net, açık cevap budur; “Bak Kral”!..

Anlamamız gerekiyor; S. Arabistan’ı fiilen yöneten veliaht prens Salman’dır. Bugün S.Arabistan’a herhangi bir konuda kulak verenler Prens Salman’ın sözlerini geçer akçe sayıyorlar. ABD ile arasındaki tüm ekonomik, siyasi, askeri anlaşmalarda masanın diğer ucunda Prens oturuyor.

Uzağa gitmeye gerek yok, Oval Ofis’te ABD’nin sattığı silahları, Arabistan’dan aldığı milyar dolarları gösteren grafik karton kimin eline verilmişti?

DARBE…

O küçük düşürücü sahnenin başaktörü Salman’dı.

İkaz/tehdit edilen ise Kral. Veliaht’ın sonradan Trump’a verdiği yanıtların önemi yok. Kamuflaj/makyaj cevaplar onlar.

Kaldı ki, ABD, Arabistan’ı kimden koruyacak? İran’dan mı? Büyük palavra. İran’a Rusya, Türkiye, Mısır hatta Pakistan izin vermez!

Belli ki, Riyad’dan içeri bir Riyad var ve bu Riyad, ABD’nin bölgeye yönelik, kim bilir Türkiye veya İsrail politikalarından rahatsız. Ve o Riyad, “küre koalisyonu”na daha mesafeli bakıyor, en azından yanlışlıklar olduğunu düşünüyor.

Başkan Trump’ın sözleri dışarıdan değil içeriden bir tehdidi sopa olarak gösteriyor. ‘Orduya istediğini ver’ olarak tercüme edilebilecek bu söylem neredeyse standart bir vurgudur ve Başkan John F. Kennedy’e bile söylenmiştir; “yoksa orduya istediğini verecek Kral iktidara gelir!”

ABD’nin dediğini yapan bir Kral, Kral’ın dediğini yapan Amerikan silahlarıyla donatılmış bir ordu.

Peki, Trump’ı araya koyacak kadar yükselen ordunun istediği ne?

ABD-Arabistan ilişkileri bilinmeyen sulara sürükleniyor, ABD ulusal güvenlik mimarisi İran’a yükseliyor, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri arasındaki bağlar çözülüyor, Türkiye-İran aksı güçleniyor, Yemen Savaşı’nda sona ilerleniyor ve İsrail diğer bölgesel konular da eklendiğinde-mesela Suriye, Rusya-son derece daralmış durumda. Kaşıkçı vakasını bu zemine oturttuğunuzda güneşi kapatan gölgeyi hissediyorsunuz…

Arabistan’dan Türkiye’ye yönelen ve Kaşıkçı üzerinden yapılan ağır hakaretin sembolizmi muhakkak karşılığını bulacak.

Ankara’nın olayı ilk karşılayışı, iki ülke arasında pamuk ipliğini koparmaya yönelik bu adımı işte yukarıdaki zemine oturtarak ‘bekleyelim, anlayalım’ noktasında oldu.

Cumhurbaşkanı konuşana kadar resmi ağızlardan çok parti yetkilileri konuştu. Ömer Çelik, Yasin Aktay gibi. Bu da ilginçtir.

Dahası var, yazacağız…

Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı