GenelYazarlardanYazılar

Kıssaların Gerçekliği

İnkârcıların Kurana yönelttikleri ilk suçlama, onun öncekilerin masalları ya da geçmişe ait efsaneler olduğu ithamı idi.

Bu husus Kuranda da çeşitli ayetlerde ifadesini bulur:

“ …Nitekim bu kâfirler tartışmak için yanına geldiklerinde sana : “Bu kuran eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.” (Enam 25) (1)

Geçmişte böyleydi, günümüzde de…

Asrımızda da pozitif düşüncenin çekiminde kalan “Kıssaların gerçekliği inkârcıları”, mucizeleri inkâr psikolojisi ile Kuran kıssalarının eskilerin masalları ve birer efsane olduğunu gündeme getirip durmakta.

Onlara göre kıssalar Kuranın simgesel ve sembolik ifadelerle yaptığı bir anlatım şekli ve tarihte gerçekleşmiş olaylar değil.

Ve günümüzde Hızır’dan İsa’nın beşikte konuşmasına, Miraçtan Musa’nın asasıyla denizi yarmasına varıncaya kadar tüm kıssaların materyalist felsefelerle tevilleri yapılmakta; kitapta ne kadar kıssa varsa hikâye olduğunu ispatlamak için çaba sarf edilmekte.

Hızır’a yeşil adam tanımlaması getirerek, onun çevresini ağaçlandırıp yeşillendirdiği; İsa’nın beşikte değil de ileriki yaşlarında konuştuğu iddialarına kadar çeşitli akli yorumlar ortalıkta uçuşmakta.

Bu inkâr durumu Tevrat ve İncil tabileri tarafından da geçmişte dile getirilmiş ve hatta onları, Hz İsa’nın gerçekten yaşayıp yaşamadığını sorgulamaya kadar götürmüştü.

***

Kuran kıssalarının gerçekte yaşanmadığı iddiası, yakın dönemde ciddi anlamda Mısırda “Muhammed Ahmet Halefullah” tarafından 1947 yılında doktora tezi çalışması olarak ortaya konan bir çalışma ve sonra gelen takipçiler özellikle bu tezden faydalanarak iddialarını oturtmaya çalıştılar.(2)

“Halefullah”, kıssaların uydurma ve temsili anlatımlar olduğunu; Kuran’ın insanlara gerçekleşmiş olayları anlatma kaygısının bulunmadığını; amacın, mesajın edebi bir dille anlatılması, verilmesi olduğunu savunur.

O, Kuran, naklettiği olayların vuku bulup bulmadığına, gerçekle uyuşup uyuşmadığına önem vermez diyerek kıssaya şu tanımı getirir:

“Kıssa, gerçek olan ya da gerçekte olmayan bir kahraman etrafında dönen olayların, kıssacının kurgulaması sonucu ortaya çıkan edebi bir eylemdir.” (2)
Oysa Kitap bize sadece Kuran’ın başkaları tarafından Resul’e yazdırıldığı iddialarını değil; masal, hikâye ya da kurgu olma iddialarını da reddeder:

“…İnkâr edenler bu ( Kur’an ) yalandan başka bir şey değildir, (Muhammed) onu uydurdu başka bir toplulukta kendisine yardım etti dediler de  muhakkak bir haksızlığa ve iftiraya vardılar. Ve dediler ki, bu evvelkilerin masalları, onları  yazdırmış sabah  akşam onlar kendisine okunuyor. De ki: (hayır)  onu göklerdeki ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi o çok bağışlayan çok esirgeyendir.”(Furkan 4-5-6

Yine Kalem  suresinde Rabbimiz şöyle buyurmakta:

“…Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman; evvelkilerin masalları dedi. Biz onu, burnunun üzerine damga vurup işaretleyeceğiz”.(Kalem 15-16)

***

Kurani ifadeyle kıssa; bir kimseyi veya bir şeyi, ya da olayları adım adım  takip etmek, haber olarak nakletmektir:

“ Ey Muhammed biz bu Kuranı vahyederek sana en güzel haberi naklediyoruz.” (Yusuf 3)

“…Musa ona  gelince, başından geçeni anlattı…” (Kasas 25 )

Aslında, kıssaların gerçekliğini anlamak için geçmişte helak olmuş kavimlerle ilgili Kuran’da geçen haberlerin doğruluğuna şahadet eden günümüze kadar varlığını korumuş tarihi izlere ve kalıntılara bakmak bile yeterlidir.

Hatta bazılarının tarihi izleri ve kalıntıları için bizzat Kuran-ı Kerim dikkat çekmekte.

Mesela Hud Suresi’nde Yüce Allah sırası ile Nuh, Ad, Semud, Lut ve Şuayb’ın kavmi olan Medyen Ahalisini anlatıp, Musa ile Firavun’a kısa bir atıfta bulunduktan sonra: “İşte bunlar helak olmuş bir kısım memleketlerin haberleridir ki sana onları anlatıyoruz onlardan izleri hala ayakta olanlar da var, biçilip yok olan (izleri tamamen silinmiş) olanlarda vardır“ (Hud 100) buyurulmakta.

Bazı ayetlerle de bu anlatılanların efsane olmadığı, yaşanmış olaylar olduğu ve ibret alınması gerektiği anlatılır

“Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek olaylardır. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah, gerçekten güçlüdür, doğru karar verir.” (Al-i İmran 62) (3)

Kıssalar anlatılırken, teferruattan kaçılır ve ideal anlamda verilmesi gereken mesajlar muhataba verilir.

Bu yapılırken de üslup, belagat ve icaz o kadar mükemmeldir ki, dönemin müşrikleri dahi bunu itiraftan kaçınamayıp etkisinde kalmış; büyü ve sihir olduğu istifhamlarıyla muhatapları kitaptan uzaklaştırma cihetine gitmişlerdir.

Kitapta ayrıca geçmiş mukaddes kitaplarda değinilmeyen, ancak geçmişte yaşamış birçok kavimlerden ve helaklerinden bahsedilerek, tarihe bir ışık demeti de sunulmuştu.

Örneğin, Ashabı Uhdud, Ashabı Kehf, Ad, İrem, Semud kavimleri ve Fil olayı gibi… (4)

Ya da İbrahim’in oğlu İsmail ile birlikte Hicaz’ın kutsal bir yeri olan Mekke’ye hicret etme­leri ve İsmail’i oraya yerleştir­mesi’ gibi… (5)

***

Kıssaların geçmişte yaşanmış olup, Allah’tan başka herkese gizli kalan detaylarının gerçek tarihi olaylar olarak, Resulullah’ın dili ile anlatılması da onun peygamberliğini ispatlamaktadır.

Bu anlatımlar, Allah’ın imani ve itikadi konularda garip ve harika olayları ( Yıkılmış, harap olmuş bir kasabaya uğrayan adamın misali, Ashab-ı Kehf’in durumu, Fil ordusunun kuşlarla perişan edilmesi   ve Peygamberler eliyle gösterilen harikaları, mucizeleri ve benzerlerini) yaratmaya gücü yettiğini, meydana gelmiş tarihi olaylar ile ispat edip açıklamaktadır.

Kuran’ı Kerim kıssalarının tarihte gerçekleşmiş olaylar olduğunu reddedersek, kıssa sonlarındaki onların gerçek olduğunu anlatan ayetleri anlamamız mümkün olmayacaktır.

Örnek olarak Yusuf kıssası sonunda zikredilen:

“Andolsun ki onların kıssalarında salim akıl sahipleri için ibretler vardır. Bu Kur’an uydurulan bir söz değildir…” (Yusuf 111)

Yine Firavun ve ordusunun denizde boğulması ile ilgili olarak: “Bizi gazaplandırınca onlara layık oldukları cezayı verdik. Hepsini suda boğduk. Böylece onları sonradan gelecek olan inkârcılara ibret verici bir geçmiş ve misal kıldık.” (Zuhruf 55) Yine Al-i İmran Suresi’ndeki İsa kıssası sonunda yer alan “Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek kıssalardır.”(Ali İmran 62) ayeti ile           Ashabı Kehf kıssasına dikkat çektikten  sonra kıssanın anlatımına şu ayetle başlanmaktadı

“ Onların başından geçenleri, gerçek olarak anlatıyoruz.“ (Kehf 13) ayeti ve Ashab-ı- Kehfin mağarada nasıl uyudukları anlatıldıktan sonra da şöyle buyrulmakta: “..Eğer onları görseydin dönüp kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korkuyla dolardı.”(Kehf 18) ayetleri gibi…

***

Kuran şüphesiz bir tarih kitabı değildir ve Kitabın çoğu yerinde tarihsel kıssaların anlatılması onu bir tarih kitabı yapmaz.

O kıssaları anlatırken belirli bir kronoloji de takip etmemiş; kıssalar kitabın sayfalarına tarih kaygısı olmadan serpiştirilmiştir.

Bazı kıssalar bazı surelerde kısa anlatımlarla yer bulurken bazı surelerde de uzun uzun anlatılmıştır.

O, kıssaları sanki şimdi cereyan ediyormuşçasına renkli ve edebi dille anlatır.

Kitabın yaklaşık yarısını teşkil eden kıssaların: ”Biz Kuranı öğüt için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mu?”( Kamer 32) şeklindeki ayetlerle kolay ve sade bir anlatımla zihinlerde kalıcı olması için anlatıldığı ifade edilir.

Bir anlamda anlatılmak istenen, aslında yaşadıklarımızın bazı farklılıklar olsa da özü itibari ile geçmişte yaşananlarla aynı olduğu ve geçmiş peygamberler, muvahhitler bu olaylar karşısında nasıl tevhidi bir duruş sergilemişlerse örnek alınması, onlar gibi bu din için dik durulması, mücadele edilmesi gerekti

O halde vehmi düşüncelerle, semavi kitaplarda anlatılmış, tarih kitaplarına geçmiş, bazılarının yeryüzündeki izleri kalıntıları muhafaza edilmiş, bir kısmı her şeye rağmen nesilden nesile gelerek insanların hafızalarında korunmuş, tarihi olayları, peygamberleri ve yaşadıklarını inkâr etmenin hiçbir izahı olamaz.

Böyle bir iddia aynı zamanda Kur’an’ın; tarihte yaşanmadığı halde insanlığı uyarmak, ders ve ibret vermek için bir takım roller ihdas ettiği, tarih uydurduğu anlamına gelir ki bu da yüce Allah’ın uydurma olaylarla Kur’an muhataplarını korkutarak kandırmakta olduğu iftirasında bulunmak demektir…

Selam ve dua ile…


Notlar:

1-Benzer ayetler için bakınız: (8/Enfal 31), (16/Nahl 24), (23/Mü’minun 83), (25/Furkan 5), (27/Neml 68), (46/Ahkaf 17), (68/Kalem 15), (83/Mutaffifin 13)

2- El Fennul Kassasi fil Kuranil Kerim / Muhammed Ahmet Halefullah

3- Benzer ayetler için bakınız: (11/Hûd, 49), (3/Âl-i İmrân, 44), (12/Yusuf,102), (12/Yusuf,111), (20/Tâhâ,99), (18/Kehf,13),

4- (7/Araf: 65, 73-79), (11/Hud: 50-68), (26/ Şuara: 123-159), (18/Kehf: 9-26), (34/Sebe: 15-19), (85/Buruc: 4-10), (105/Fil: 1-5)

5- (2/Bakara: 124-131; 14/İbrahim: 34-41)

 

 

 

 

 

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı