GenelYazarlardanYazılar

Kur’an’da İnfak Ahlakı

İnsanın Allah ile olan ilişkisinin gücü, toplumla ve diğer bütün yaratılmışlarla olan ilişkilerinde de etkili ve belirleyicidir. Eğer üstteki bağ güçlü ise, bunun alttaki ilişkilere de çok olumlu yansımaları olacaktır. İşte infak Allah insan arasındaki bağın kuvvetli olup olmadığını belirleyen turnusol kâğıdıdır.

Kur’an ahlakının temelini teşkil eden Kur’anın ahlaka ait öğretileri arasında iki çeşit değer vardır. Bunlardan biri emir niteliğindeki olumlu, diğeri de nehiy niteliğinde olumsuz değerlerdir. İnfak emir niteliğindeki olumlu değerler gurubundadır.

İnfak bir Kur’an kavramı olup “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. İnfak maddi ve manevi olan hususlarda yapılabilmektedir. Maddi infak; müminin ihtiyaç sahiplerine, onların muhtaç oldukları ve yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli maddi destektir. Manevi infak ise Müslümanın zamanını, fikrini, zihnini vb. hususları insanları vahiyle buluşturmak ve insanlığın kurtuluşu ve saadeti için harcamasıdır. Maddi ve manevi infak türlerini Allah’ın rızası gözeterek yerine getirilmelidir.

İnfak etmek, takva sahibi olan müminlerin ahlaki özelliğidir. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “ Kendisinde şüphe olmayan bu kitap muttakilere bir rehberdir. (O muttakiler ki) gaybe iman ederler, salatı yerine getirirler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (2 Bakara/2-3)   Mümin kendisine verilen nimetlerin bir emanet olduğunu, sahip olduğu her şeyi bu dünyada bırakıp gideceği, geride yalnız Allah için yaptığı infakın kalacağının bilincinde olmalıdır. İnfak etmek, nefislerdeki cimriliği ortadan kaldırmakta, paylaşma ahlakını gönüllere yerleştirmektedir. Kur’an’da bu konuda şöyle buyurmaktadır: “O halde gücünüz yettiğince Allah’a saygısızlıktan sakının; dinleyin, itaat edin ve kendi iyiliğinize olmak üzere infak edin. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.” (64 Teğabun/16). “Allah’a ve resulüne iman edin; O’nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de harcayın. İçinizden iman edip böyle infak edenlere büyük mükâfat vardır.” (57 Hadid/10). “Ey iman edenler! Alım satım, dostluk ve aracılığın olmadığı bir gün gelip çatmadan Allah’ın size verdiklerinden O’nun için infak edin. Kafirler zalimlerin ta kendileridir.” (2 Bakara/254)

Kur’an bir infak ahlakı inşa eder. Bu konu Kur’an’a göre o kadar önceliklidir ki, 23 yıllık peygamberlik sürecinin daha ilk inen üçüncü pasajı olan Müddessir Sûresi’nin 6. ayetinde şöyle buyurur: “İyilik yapmayı kazanç kapısı haline getirme!” veya “Allah için yaptığın iyiliği çok görme!” Bu nehiy, “infak ahlakına” dair bir nehiydir. Ayette geçen el-mennu, yardım edenin yardım alana iyiliğini hatırlatması, bir tür baş kakıncı yapmasıdır. Hasan Basri, ayetin istiksar’ı yasakladığını söylemiştir. İstiksar, “daha fazlasını elde edeceği beklentisiyle vermek”; kaz gelecek yerden tavuğu esirgememektir. Bu tutum infak ahlakına aykırıdır, zira gerçekte mülkün tamamı Allah’ındır ve buna kulun kendisi de dâhildir. Dolayısıyla kulun vermesi, hakiki değil mecazi anlamda bir vermedir. Hakikatte veren de Allah’tır, verdiren de. Veren kul, kendisine vermeyi nasip ettiği için Allah’a şükür borçludur.[1]

İnfak ahlakını derli toplu işleyen Kur’an pasajlarının başında Bakara 261-274. ayetleri gelir. İnfak mümini münafıktan ayıran bir göstergedir. İnfak iki dünyalılığın göstergesidir.

Kur’an’da infak ahlakının ilkeleri şu ayetlerde beyan edilmektedir:

“Mallarını Allah yolunda harcayıp da infaklarının ardından başa kakıp eziyet etmeyenler yok mu, işte onların mükâfatı Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (2/Bakara 262)

“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını infak eden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Bakara 264).

Allah’ın rızasını isteyerek ve içlerinden gelerek mallarını infak edenlerin durumu, bol yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir tepedeki bahçenin örneğine benzer ki ona bol yağmur isabet etmese de bir çiseleme dahi yeter. Allah yaptıklarınızı görmektedir.” (2/Bakara 265)

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın iyi olanlarından infak edin! Kendiniz için uygun görmediğiniz bayağı şeyleri vermeye kalkmayın! Bilin ki Allah mutlak zengindir, övülendir.” (2/Bakara 267)

Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe asla erdeme ulaşamazsınız. Her ne infak ederseniz, Allah onu bilir.” (3/Âl-i İmran 92)

Onlar bollukta da darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah güzel davrananları sever.” (3/Âl-i İmran 134)

(Bir de) onlara, Âdem’in iki oğlunun hak olan haberini oku. Hani onlar bir kurban sunmuştu da birinin (kurbanı) kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul olunmayan) demişti ki: “Kesinlikle seni öldüreceğim.” (Kardeşi:) “Allah ancak muttaki olanlardan kabul eder.” demişti. (5/Mâide 27)

Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek verdi. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah içindir, fakat onların çoğu bilmezler.” (16/Nahl 75; 35/Fatır 29; 2 Bakara/271).

Sadakaların açıktan veya gizli yapılması meselesi de bir infak ahlakı meselesidir. İnfakın açıktan yapılması, arkasında görünme ve gösterme tutkusu olmamasına dikkat edilmekle mümkündür. İşte infak ahlakıyla ilgili pasajın sonlarında yer alan şu ayet bu hakikati dile getirir: “Eğer sadakalarınızı açıktan yaparsanız, o da hoş. Yok eğer onu ihtiyaç sahiplerine gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına kefaret olur. Zira Allah yaptıklarınızın tümünden haberdardır.” (Bakara 271).

Rabbimiz yukarıdaki ayetlerde infak ahlakının ilkelerini beyan etmektedir: Başa kakıp eziyet etmemek, gösteriş için infak etmemek, iyi olanlardan infak etmek, sevdiğimiz şeylerden infak etmek, bollukta ve darlıkta infak etmek, gizli ve açık infak etmek, Allah ancak muttakilerden kabul eder.

Bu ilkelere rağmen başa kakmak, gösteriş yapmak, kötü olanları vermek, sevmediğimiz şeyleri vermek infakı geçersiz kılmaktadır. Çünkü bunlar infak ahlakına ters düşmektedir.

İnsanlardan teşekkür beklemek yerine öncelikle bize verebilmeyi nasip eden Allah’a şükür etmeliyiz. İnsanlar vefasız, hatta nankör olabilirler.  İnsan verdiğini unutmalı, karşılığında bir şey beklememelidir. Verdikleri üzerinden itibar devşirme peşinde olmak, bu yolla statü sahibi olmak, nüfuz alanını genişletmek gibi dünyalık beklentilere tenezzül etmeden infak yapılmalıdır. Ayetlerden anlaşılıyor ki vermek, elden çıkarmak yetmiyor. En güzel şekilde vermek gerekiyor. Kur’an’ın her emrinin bir de ahlakî boyutu vardır.

“Elini boynuna bağlama/cimrilik yapma; elini büsbütün açık da tutma/israf etme. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.” (17 İsra/29). Bu ayette Allah, infak etmenin/harcamanın ölçüsünü öğretmektedir. Bu ayette “elini boynuna bağlama” denilmek suretiyle cimrilik yasaklanmakta; “elini büsbütün de açık tutma” denmek suretiyle de israf etmek yasaklanmaktadır. Yüce Allah, bu ayette güzel bir örnek vermek suretiyle cimrilik ve israfı veciz bir üslupla yasaklamaktadır. Allah’ın verdiği nimetleri harcamada dengeli ve ölçülü davranmak tavsiye edilmektedir. Şayet insan, harcamada dengeli ve ölçülü davranmazsa elinde avucunda ne varsa her şeyini kaybeder ve kınanacak bir duruma düşebilir.

[1] Mustafa İSLAMOĞLU, İnfak Nifakın Panzehiridir, 10 Ağustos 2009

 

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı