GenelYazarlardanYazılar

Yalnızca Başkaları mı Yaşadıklarını Din Zanneder?

Yıllarca, insanlara dinlerini bilmediklerini söyleyip durduk. İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınıza inanmaya başlarsınız dedik. Haklı olmasına haklıydık fakat bu sorun sadece sokaktaki insanların sorunu mudur? İnandığımızı yaşıyorsak eğer doğal olarak yaşadığımız da inandığımızdan ibarettir! Öyle ise zaten problem yok!  Ve hatta böyle bir yazıya da gerek yok.

Gerçekten de böyle mi? Tereddütlerim var!

Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş.
Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem tavsiye etmiş.
“Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla.
“O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş.
40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş:
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Cevap yok. Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış:
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Gene cevap yok. Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Hala cevap yok. Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış:
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Gene cevap alamamış. Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş:
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
“Hayatım beşinci kez aynı cevabı veriyorum ya, Tavuk, Taaavuuukkk.”

“Belki de, genelde düşündüğümüz gibi problem daima karşımızdakilerde olmayabilir. Problemlerin sebebini birazda kendimizde aramalıyız!”

Hikâyede de anlatılmak istendiği gibi, insanoğlu peşinen kendini sağlama alıp/kendini doğru da görüp, oradan başlıyor diğer insanları ve olayları değerlendirmeye. Şu yanlış, bu bozuk, o sapık vs. uzar gider ve bunu yaparken asla kendi yerinden endişesi yoktur. Nasıl olsun ki, neden yanlış yapsın ki! Ortada bir yanlış varsa kesinlikle diğer insanların yapıp ettikleridir. “Bizde hata olmaz, olursa da hatayla olur”, değil mi? Biz seçilmişler(!), biz korunmuşlar(!), bu tehlikeden yani kendinde olanı görememe sorunundan ne kadar da güvendeyiz değil mi?

 Hepimiz, başkalarına neyin doğru ya da yanlış olduğu konusunda akıl vermeye bayılıyoruz.
Aslına bakarsanız, “teoride süperiz ama pratikte dökülüyoruz“. Evet, sorun gerçekten de burası, bildiklerimiz ile amel etmediğimiz, bildiklerimizin gereğini yerine getirmediğimiz için tam manası ile dökülüyoruz. Ama her şeye rağmen bununda suçlusu, sorumlusu biz değil başkaları, hikâyedeki gibi “karım duymuyor doktor bey” deriz. Girişte bahsettiğimiz gibi yıllardır yaşadığımız toplumda Müslümanlık iddiasında ki insanlara, İslam’ı doğru bilmediklerini, işin kötüsü öğrenmeye niyetlerinin de olmadığını söyledik durduk ve kesinlikle haklıydık ta, ancak onlar yıllar sonra yine aynı hatalı yaşamlarına devam ederken bizler nasıl bir hayat yaşar olduk, sorgulanması gereken nokta burası. Özeleştiriye buradan başlarsak eğer doğru bir başlangıç yapmış oluruz kanaatindeyim.

Bu noktada çerçeveyi biraz daha daraltacak olursak, şöyle ki: Bu yazının konusu olan ortak sorunumuz, kesinlikle ne akidevi yapımızda, ne fikri zeminimizde, ne de düşünce dünyamızdadır. Sorun bunlardan bağımsız gelişen, hayat bulan, yaşam şeklimizdedir. Sorun iddialarımızın yaşamımızda yer bulamamasıdır. İsmet Özel, “Allah, insanı iddiasından vurur” diye tasvir etse de gerçekte iddiamızdan vurulma değil de (iddiamızın zıddına yaşam sürerek) kendi kendimizi vurma, yani intihardan bahsetmek daha isabetli olur diye düşünüyorum.

Bu intihar noktasına nasıl geldik?
Bildiğimizi sandığımız pek çok değeri ve çareyi gerçekte unuttuk ya da hayatımızdan bir şekilde çıkarttık  da ondan mı?

Siz bildiklerinizi yaşarsanızAllah size bilmediklerinizi öğretir” mealinde, peygamberdendir diye rivayet edilen, hepimizin duyup bildiği bir söz vardır. Çok önemli bir mesajı olmasına karşılık muhataplarınca bir türlü gereken ehemmiyeti görememiştir bu rivayet.  Çünkü bir tek bu sözü bile zihnimizde, kalbimizde diri tutsak, bugün yaşadığımız ve rahatsız olduğumuz hayattan daha bereketli bir hayatımızın olacağı açıktır Allah’ın izniyle. Kural açık biz ulaştığımız/bize lütfedilen bilgiyi hayatımıza geçireceğiz, bilginin gerçek sahibi olan Allah’ta bize yeni bilgileri ve hikmetini nasip edecek. Ancak biz realitede de olduğu gibi bilgiyi sadece bilgi olarak bırakırsak yani ona Peygamber’in (a.s.) yaptığı gibi hayat(ımızda yer) vermezsek, bilgi ancak muhabbet mezesi ya da muharebe malzemesi olmaktan öteye geçemez.

Malumat sahibi olmak ile bilmek arasında dağlar kadar fark fardır. Bilmek bir içselleştirme eylemidir. Bilgi sahiplenilip, hazmedilir ve hayatı düzenleme adına bir faydası olursa, ancak o zaman içselleştirilmiş demektir. Başka türlüsü ancak malumat sahibi olmaktır ki o da laf-ü güzaf.

Kur-an’ı biliyor isek o zaman neden Kur-an anlaşılamıyor hala? Eğer iddia edildiği gibi anlaşılmış olsa idi İslamcıların hayatı böyle mi olurdu ya da Müslümanların hayata teması/müdahalesi böyle mi olurdu? Öyle ya yıllardır kitabı okur dururuz, neden anlayıp harekete geçmiyoruz, yani hayatımızı düzenleyemiyoruz. Bildiğimizi, anladığımızı iddia ettiğimiz din, gerçekten de bizim hayat tarzımız oldu mu? Yoksa bizde mi,  Dininizi iyi öğrenin yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz.(hz.Ömer) uyarısında olduğu gibi süregelen hayat tarzımızı Din sanar olduk! Oysa bu durum biz seçilmişler(!), biz korunmuşlar(!) için geçerli olmamalıydı, zinhar biz hep doğruyu bilip, doğruyu yaşayanlar olmalıydık!!!

Sözü bitirirken;

Din yaşanırsa öğrenilir ve sahiplenilir, gerçek hayatta da gördük ki öğrendikçe yaşanılmıyor, aksine yaşam alanı daralıyor. Çünkü genellikle bilginin artması ile yaşama katkısı doğru orantılı artmıyor. Dinin yaşamımızı dizayn etmesine imkân vermiyoruz, yaşamımızda asıl yönlendirici güç olarak dine rol vermiyorsak muhabbetinden de vazgeçelim. Ayrıca kendi yaşamımıza reel anlamda sokmadığımız, yani yaşamadığımız dini başkalarına yaşam şekli diye anlatmamız trajikomik bir durumdur. Kimse kızıp gücenmesin, ben bu yargımda yanılıyorsam eğer lütfen biri anlatsın bana, İslam’ın neden Müslümanların hayatında görünür bir etkisinin olmadığını! Bu eğreti yaşam şeklimiz gerçekten iddia ettiğimiz gibi dinden ise karşımıza iki ihtimal çıkıyor, ya biz dini yanlış anlıyoruz ya da din sandığımız şey İSLAM değil (İslamsı) üretilmiş bir şeydir.

Dinin gönderiliş amacında da olduğu gibi hayatımıza yön vermesi bu vesile ile bizi kurtuluşa iletmesi duası ile vesselam.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. “Belki de, genelde düşündüğümüz gibi problem daima karşımızdakilerde olmayabilir. Problemlerin sebebini birazda kendimizde aramalıyız!”

    Hikâyede de anlatılmak istendiği gibi, insanoğlu peşinen kendini sağlama alıp/kendini doğru da görüp, oradan başlıyor diğer insanları ve olayları değerlendirmeye. Şu yanlış, bu bozuk, o sapık vs. uzar gider ve bunu yaparken asla kendi yerinden endişesi yoktur. Nasıl olsun ki, neden yanlış yapsın ki! Ortada bir yanlış varsa kesinlikle diğer insanların yapıp ettikleridir. “Bizde hata olmaz, olursa da hatayla olur”, değil mi? Biz seçilmişler(!), biz korunmuşlar(!), bu tehlikeden yani kendinde olanı görememe sorunundan ne kadar da güvendeyiz değil mi?

    Hepimiz, başkalarına neyin doğru ya da yanlış olduğu konusunda akıl vermeye bayılıyoruz.
    Aslına bakarsanız, “teoride süperiz ama pratikte dökülüyoruz“.

  2. Türkiye de büyük kısmı için sorun malumat furuşluktur. Herkes yapıp yapmayacaklarını gayet iyi bilmekte ancak hep yarım yamalak ve eksik uygulamaktadır. Müslümanların çoğu Allah’a şartlı teslim olmuş durumda. Kul (köle) olduğunun bilincinde değil.Bir çoğu da Allah’a din öğretme derdinde “Bu konjektörde faiz zorunlu halde helaldir” diyecek kadar ileri gidebiliyor. Yani başka bir sorun da had bilmeme sorunu. Allah yaşamın merkezinde olmadığı sürece bu sorunlar katmerli olarak büyüyecek.

Can Özdalgıçlar için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir