GenelMektuplara Cevap

Ahirette bağışlanma için yapılan duaları nasıl anlamalıyız?

Soru : İbrahim suresi 41. ayetinde “Ey Râbbim! Hesap günü beni annemi-babamı ve bütün inananları bağışla” buyuruluyor. Bu ayette dünya­da iyiliğe erdirilmesi değil de ahirette bağışlanması isteniyor. Dergi olarak sizler ise ölen bir kimsenin (müminin) ardından yapılacak duaların o kimseye fayda vermeyeceğini savunuyorsunuz. Öyle ise bu ayette ne anlatılıyor? Bu ayet sadece temenni nite­liği taşıyorsa, Allah’u Teala gerçekleşmeyecek bir sözü Kur’an’a niçin yazmıştır?

Cevap: Her olayın önü ve sonu olduğu gibi bu ayetin anlattığı olayın da öncesi ve sonrası vardır. Hz. İbrahim (a.s)’ın izlediği tevhid mücadelesinin sadece bir kesitini, bir anını alarak onun hakkında hüküm vermek doğru olmayacağı gibi, bizleri de doğruya ulaş­tırmaz.

Olay şöyle başlıyor “babacığım! Bana tabi ol ki seni doğru yola ulaştırayım.”(19/43)

“Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviri­yorsun! eğer vazgeçmezsen, yemin olsun ki seni taşla­rım. Uzun süre benden uzaklaş git.”(19/46)

(İbrahim) “Selam sana, dedi senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Doğrusu O, bana çok lütufkardır. Sizden de Allah’tan başka yalvardıklarınızdan da ayrılı­yor, yalnız Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam.”(19/47-48)

Hz. İbrahim, babasının ve kavminin üzerinde bulun­dukları dini ve inanışları yargıladıktan sonra, sözü kendi inancına getirerek şöyle devam ediyor;

“Siz ve eski atalarınız” Onlar benim düşmanımdır. Yalnız Alemlerin Rabbi (benim dostumdur) beni yara­tan, yol gösteren yediren, içiren, şifa veren, öldüren ve dirilten, ceza günü hatamı bağışlayacağını umduğumda O’dur.”(26/76-82)

“Râbbim bana hüküm ver ve beni salihler arasına kat. Sonra gelenler arasında benim hayır ile anılmamı sağla. Beni nimet cennetinin varislerinden yap. Babamı da bağışla çünkü o sapıklardandır. Yeniden dirilme gününde beni mahsun etme. Çünkü O gün selim bir kalb ile gelmenin dışında mal ve evladın hiçbir faydası olmayacaktır” (26/83-89).

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!. Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inananları bağışla.”(14/40-41)

İbrahim (a.s)’a ait olan bu duaların bütünü henüz babası hayatta olduğu ve onun için dua edeceğine söz verdiğinden dolayı yaptığını Kur’an şöyle anlatıyor.

“Akraba bile olsalar, cehennem ehlinden oldukları belli olduktan sonra müşrikler için mağfiret dilemek ne peygamberin, ne de inananların yapacağı bir iştir.”İbrahim’in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden dolayı idi. Fakat onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca ondan uzak durdu. Gerçekten İbrahim çok içli ve yumuşak huylu idi.”(9/113-114)

Allah, kitabını insanlara çelişkisiz bir kitap olarak takdim ediyor. Onda şüphenin olmadığını, insanlar için doğruyu gösteren bir kitap olduğunu, anlamamız için açık bir Arapçayla gönderdiğini ve onu öğüt olsun diye kolaylaştırdığını (2/2, 12/2, 54/17-22-32-40) bildiriyor.

İbrahim suresi 41. ayetinde bahsi geçen inanmayan bir baba için yapılan duanın ne anlama geleceğini Tevbe suresinin 113. ve 114. ayetlerinde açıklığa kavuşturarak olayı çözüyor.

Mü’minlerin dualarına gelince, bunun Kur’an’da hem peygamberlerin diliyle  hem de bizzat Allah’ın teşvikiyle onlarca örneği vardır. Her namazda okuduğumuz “Fatiha” suresi baştan sona hamd ve duadır. Dua bütün ibadetlerin ruhudur. Yaratılanın Yaratanına yakarışıdır.

“(Ey Muhammed) De ki; Yakarışınız olmasa Rabb’im size ne diye değer versin? Ey inkarcılar yalanladığınız için azap yakanızı bırakmayacaktır.”(25/77)

“Rabbiniz buyurdu ki; Bana dua edin size icabet edeyim doğrusu bana ibadet etmekten kibirlenenler cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.” (40/60)

“(Ey Muhammed) kullarım sana beni sorarlarsa, ben yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. Onlar da benim çağrıma uysunlar bana inansınlar. Böylece doğru yolu bulurlar.”(2/186)

Bu anlamda dua kul ile Allah arasında olması gere­ken ilişkinin sürdürülmesidir. Kul ömür boyu Rabbine yönelir. O’ndan ister O’na sığınır, O’ndan bağışlama dileğinde bulunur. Bunun olmadığını söylemek mümkün değildir. Rabbine yönelmeyen, istemeyen, sığınmayan kul olmayacağı gibi; kulundan habersiz bir Allah da düşünülemez.

Ancak yapılacak duanın İlahi iradeye uygun olması gereklidir. Uygunsuz yapılan duaların kabul olmadığını daha önce ifade etmiştik (9/113-114).

“Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin Allah sabredenlerle beraberdir.”(2/153)

“Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Bu (Allah’a) derinden saygı duyanların dışındakilere ağır gelir.”(2/45)

İnananlar kendileri için iyi ve güzel olanı temenni ettikleri gibi bütün insanlar için de aynı şeyleri temenni ederler. İbrahim (a.s)’ın duası ve benzerleri bunu içerdiği gibi melekler de inananlar için aynı temennide bulunurlar.

“Arşı yüklenenler ve çevresinde bulunanlar, Rablerini övgü ile yüceltirler. O’na inanırlar, onlar inananlar için bağışlanma dilerler. Rabbimiz, ilmin ve rahmetin her şeyi kuşatmıştır. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla. Onları cehennemin azabından koru…”(40/79)

Dikkat edilirse meleklerin temennisi de inananların temennisi de aynı noktada birleşmektedir. “Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla”. Bağışlanabilecekler için “Tevbe edip Allah’ın yoluna uyan kimseler olmaları şartı var”. Bu özelliğe sahip olanlar için bağışlanma istenirken, diğerleri için bu istek sadece güzel bir temennidir. Hiç kimse “ben iste­dim, Allah affetmeye mecburdur” gibi bir iddiada bulu­namaz. Biz isteriz ama Allah dilerse bağışlar dilerse azabeder. Her şeyi bilen O’dur. Hiç kimsenin O’nun üzerine yaptırım gücü yoktur. Melekler dualarının deva­mında:

“Rabbimiz! İnananları ve onların babalarından, eşle­rinden, soylarından, iyi olanları, kendilerine söz verdiğin devamlı mutluluk cennetine koy. Şüphesiz güçlü olan bilge olan ancak sensin.”(40/9)

Bunların hepsi kulun temennisi olarak görülmezse şu İlahi ifadelerin ne anlama geldiği izah edilemezdi:

“Kim zerre kadar hayır işlerse karşılığını görür. Kim zerre kadar şer işlerse karşılığını görür.”(99/78)

“Her nefis yaptığına karşılık (Allah katında) rehin alınmıştır”(74/38).

“Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başka birşey yoktur”(53/38-39).

“(Ey Muhammed) iki yüzlülerin bağışlanmasını ister dile ister dileme. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen bile, Allah onları bağışlamayacaktır…”(9/80).

Burada vurgulanan şeyin bağışlanmayı öncelikle kişinin kendisinin hak etmesidir. Bütün bu güzel dua ve temenniler, bağışlanmayı hak edenler içindir. Kişi hayatta iken tevbe edecek bağışlanma dileyecek. insanlarla varsa alıp verecek hesabı, denklemeye çalışarak kendisini buna hazırla­yacaktır.

Hayatta iken eline almadığı Kur’an’ı, her gün kabri başında okutsan, neyi düzeltebilirsin? Bütün insanlar onun için bağışlanma dileseler de ne anlamı olacaktır? Kendi yükünü taşımayanın yükünü kimse taşımaz. Kendini düşünmeyeni kim düşünür? Bu nedenle Rabbimiz:

“Ey iman edenler! Allah’dan korkun her nefis yarın için ne gönderdiğine baksın”… (59/18) buyuruyor da; “ yarın kendisi için ne geleceğine baksın” demiyor düşünülmesi gerekir. Sizin kendiniz için yapmadığınızı kimse sizin için yapmaz.

“Ey iman edenler! Alışverişin dostluğun, şefaatin olmayacağı bir günün gelmesinden önce, sizi, rızıklandırdığımızdan hayra sarf edin. ‘İnkar edenler zalimlerdir.”(2/254)

“Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkmanız gereki­yorsa öylece korkun, sakın müslüman olmaktan başka bir sıfatla can vermeyin”(3/102) sözü kulaklarımızda çınlamalıdır.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı