
İslam da genel olarak tesettür veya başörtüsü konusu ele alınırken insanın fıtratı üzerinden yaklaşılarak çözümler üretilir.
İslam fıtrat dinidir. Bu nedenle de koyduğu hükümlerde daima fıtratı gözetir ve ona uygun düşecek hükümler koyar. İnsana verilen fıtratı şöyle açıklayabiliriz:
Allah insanı, İçgüdü ve uzvi ihtiyaçlar denilen bir takım özellikler ile birlikte yaratmıştır. Uzvi ihtiyaçları şöyle sıralayabiliriz: Yemek, içmek, teneffüs etmek, uyumak ve def-i hacet etmek.
Bu ihtiyaçların ortak yanı uyarıcısı insanın kendi içindedir. Uzuvlar neye ihtiyaç duyduğunu bizzat kendisi haber verir. Örneğin insan suyu gördüğü için su içme ihtiyacı duymaz. Suyu görmese de su içmek istediğini organlar hissettirir. Diğerleri de aynı minval üzere yemek, teneffüs etmek, uyumak… gibi istedikleri şeyi bizzat hissettirirler. Bir başka ortak özellikleri ise ihtiyaçları karşılanmaz ise hayat devam etmez. Örneğin iki dakika teneffüs ihtiyacı karşılanmasa o insanın hayatı son bulur. Yemek içmek de duruma göre süre biraz uzaya bilir; ama doyurulmadığı zaman sonuç kaçınılmaz olur. İçgüdüler ise: Beka, nevi ve perestiş / tapınma içgüdüsüdür.
Beka içgüdüsü: Baki olmak yani insanın yaşamak için ihtiyaç duyduğu şeylere sahip olma isteği. Bunlar beslenmek, barınmak, korunmak ile alakalı neye ihtiyaç duyarsa onlara sahiplenme arzusudur.
Perestij Tapınma içgüdüsü: insanın aşkın bir varlığa dayanıp güvenmesi onun sevgisini kazanmak veya gazabından korunmak amacıyla ona tapınma, onun isteklerini yerine getirerek yâda onun hoşlanacağını umduğu şeyleri ona hediye ederek onun sevgisini, beğenisini ve desteğini kazanmaya yönelik davranışlarda bulunmak.
Nevi içgüdüsü: cinsiyet içgüdüsü yani bir cinsin karşı cinse meyletme, ihtiyaç duyma içgüdüsü demektir. Kadının erkeğe erkeğin kadına ilgi ve ihtiyaç duyması bu güdünün tezahürüdür. Tüm çift yaratılmış varlıklarda bulunan bir özelliktir.
Bu içgüdülerin ortak tarafı ise uyarıcılarının dıştan olmasıdır. İnsanın sahiplenme güdüsü sahiplenecek bir şey olmadan harekete geçmez. Tapınma içgüdüsü insanın korunma, sığınma, güç yetiremeyeceği bir durum karşısında kalmadan üstün bir varlığa sığınma dayanma gereği duymaz. Keza nevi içgüdüsünün harekete geçmesi için de karşı cinsi görmesi, sesini duyması veya onu haylinde canlandırması gerekmektedir.
Bunların bir başka ortak yanı ise; doyurulmadıkları zaman insan ölmez fakat huzursuz olur.
Bu duyunun harekete geçmesi için uyarıcı olan karşı cinsin bizzat görülmesi, sesinin duyulması, resminin görülmesi veya hayalinde canlandırarak düşünülmesi ile uyarılacağını yukarıda belirtmiştik. Bunun için tesettürü ele alan ayette Allah Teâlâ önce gözün mahrem olandan çevrilmesini; sonra da her iki cinsin tahrik edici yerlerinin örtülmesini istemişti. Sonra da cinselliği ortaya çıkartan konuşma, yürüme ve ziynetlerin anlaşılması için ayakların yere vurulması gibi davranışlardan sakınılmasını istemişti.
Her zaman düşünce ve duygular eylemden öncedir ve bunların tahriki ile insan eyleme geçer. Onun için zinayı yasaklayan ayetteki ifade çok dikkat çekicidir. Ayetteki ifade, “zina etmeyin” şeklinde değil; “zinaya yaklaşmayın” şeklinde ifade edilmiştir. Çünkü olayın tabiatı gereği yaklaşıldığı zaman sonuç kaçınılmaz olur. İşte tesettürün hikmeti de burada ortaya çıkmaktadır. Tesettür, göze ve gönül’e hitap eden uyarıcıların gizlenmesi ve örtülmesi ile başlar. Bu nedenle Allah Teâlâ tesettür konusunda her iki cinsi birlikte ele alarak uyarıda bulunuyor. Tesettürü sadece başörtüsü olarak değil, bir yığın tedbirle birlikte zikrediyor:
“Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını, korunmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır.”
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Başörtülerini (humurlarını) yakalarının üzerine (kadar)salsınlar.
(Burada Kur’an da başörtüsü yok diyenlerin doğruyu söylemediklerini şöyle açıklayabiliriz: ayette geçen “Vel yadrıbûne” ifadesi ‘kadınlar örtsünler’ demektir. (burada -da. ra. be.- kelimesi vurmak örtmek anlamında kullanılmıştır.) Ne ile örtsünler? “bi humuruhinne” kadınlar başlarının örtüleri ile örtsünler.(humur kadınların başını örten örtüye verilen isimdir. Aynen bizdeki yapık, yazma, eşarp gibi. Arap başı örten örtüye “humr” diyor. Vucudu örtene cilbab dedikleri gibi. Bunu günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak; Eşarplarını göğüslerinin üzerine kadar indirsinler demektir. -Vel yadrib bi humuru hinne ala cuyubi hine- Burada eşarbın başa bağlanan ve başı örtmek için kullanılan bir örtü olduğunu Arap bilmektedir. Aynen bir Türkün eşarp kelimesinin başa bağlanan bir örtü olduğunu bildiği gibi. Yeniden “bi humuru ra’si”/başın örtüsü ile denmesine gerek var mıdır? Allah gerek duymamış. Aynen Arap’ın kullandığı gibi “bi humuru hine ala cuyubi hine” buyurmuştur.) Nereye kadar örtsünler; “ala cuyubihinne” yakalarının üzerine kadar örtsünler.) (Yani başın örtüsü ta yaka yırtmacının üzerine kadar inecek, boyun gerdan da bu örtü ile örtülecek demektir.)
Devamında ise: Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya Müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tövbe ederek Allah’ın hükmüne dönün.” (Nur 24/30-31) buyrulmuştur. Bu ayetlerde yapılması istenenleri şöyle özetleyebiliriz:
1-Kadın ve erkekten her biri, bakılması haram olandan gözünü çevirecek. 2- iffetlerini koruyacaklar. 3- süslerini açmayacaklar. 4- Baş- örtülerini yakalarının üzerine kadar salacaklar. 5- Süslerini birinci dereceden akrabaları, kadınları, ihtiyar hizmetçileri ve küçük çocuklardan başkasına açmayacaklar. 6- Gizledikleri süsleri bilinmesi için ayaklarını yere vurmayacak. Cinsiyeti öne çıkartmak için kırıtarak v.b. şekilde yürümeyecekler. 7- Cinsiyeti öne çıkartan ve tahrik eder şekilde edalı konuşmayacaklar.
İşte bunların hepsi, cinsellik duygusunu tahrik edecek şeyler olduğunu görüyoruz. Eğer bu duygu tahrik edilmez ise harekete geçmez. İslam’da tesettür, sadece başı örtmek olarak görülmez. Tesettür bir dizi davranış, anlayış ve takva duygusuyla hareket ederek yaşama biçimidir.
Ayrıca Peygamber (as)’ın eşleri üzerinden her mümin aile fertleri için şu mesajlar verilmektedir:
“Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah’tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Sözü daima bilinen ciddiyetle söyleyin.
Evlerinizde oturun. Eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberdar olandır.” (Ahzab 33/32-34)
“Ey Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzab 33/59)
Bununla beraber insani ilişkiler cümlesinden ziyaretlerimizde dikkat etmemiz gerekenleri de söyle ifade ediyor:
“Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) çekinmektedir. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez.
Peygamber’in hanımlarından bir şey isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır.
Sizin Allah’ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.
Bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de şüphe yok ki Allah, her şeyi gayet iyi bilmektedir.” (Ahzab 33/53
“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri de onların anneleridir. Akraba olanlar, Allah’ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap’ta yazılı bulunmaktadır.” (Ahzab 33/6)
Sonuç olarak tesettür, namaz gibi, oruç gibi Allah’ın emirlerinden bir emirdir. İslam’da bir emri yerine getirmenin hükmü farz, terk etmenin hükmü de haramdır. Varlığını inkâr etmediği sürece bu emre uymayanlar, devamlı bir haramı işleyen bir kimse durumundadır. Özellikle başörtüsünü öne çıkartarak tesettürün diğer unsurlarını göz ardı edenlerin durumu daha farklı değildir. Bu konudaki islamın ilkeleri herkes için aynıdır. Hem erkekler hem de kadınlar birlikte bu ilkeleri gözetmek zorundadırlar. Sadece başın bağlanmasıyla işin tamam olduğunu düşünmek büyük bir yanılgı olur. Bu konuyu Rabbimizin şu emri özetlemektedir:
“Ey âdemoğulları; size çirkin yerlerinizi örtecek bir giyimlikle, bir de sizi süsleyecek elbise gönderdik. (bununla beraber) Takva elbisesi ise daha hayırlıdır. Bunlar; Allah’ın ayetlerindendir. Belki onlar öğüt alırlar.” (Araf 7/26)
Bilhassa günümüz insanının giyinmek için kullandığı giyinme biçimi, vücut hatlarını ortaya çıkartan bir tarzda olması asla örtünme yâda tesettür değildir. Böyle bir durum sadece kendimizi aldatmanın ötesinde bir anlam ifade etmeyecektir.
Takva örtüsüne bürünmeyen kadın ve erkeğin mahremini kapatacak hiçbir örtü yoktur. Allah cümlemizi, takva örtüsüne bürünen, razı olduğu yolda yürüyen kullarına yoldaş olmayı nasip eylesin inşaallah! …