
Kur’an’da yer alan infak ve israf kavramlarının hudutları ve özellikleri nelerdir?
Kur’an’da yer alan infak ve israf kavramlarının hudutları ve özellikleri nelerdir? Açıklarsanız memnun oluruz.
Cevap: İnfak, Allah’ın insana bahşettiği rızkı (insanın istifadesine sunulan akıl ve ilim de dahil her şeyi) Allah için harcamak ve bunlardan başkalarını da istifade ettirmektir. Bir başka ifadeyle bu imkanları, karşılığını Allah’tan bekleyerek sarf etmektir. (2/3)
Müslüman, mülkün sahibinin Allah olduğunun bilincinde olarak, elinde ki imkanların kendisine imtihan için verildiğine inanır.
“Hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için, ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, mutlak güçlüdür, çok bağışlayıcıdır”(67/02) hükmünün bilincindedir.
Ancak bunu yaparken elinde olanı ölçüsüz harcamak anlamına da gelmemektedir. Kazanmak nasıl bir ölçüye göre ise harcamak da bir ölçüye göre yapılacaktır.
“Elini boynuna bağlama, (cimri olma) ama büsbütün de salı verme, (saçıp savurma / elinde olanı verip de muhtaç hale gelme) yoksa kınanır, zayi ettiklerinin hasretini çekersin.
Doğrusu Rabbin dilediğinin rızkını genişletir, dilediğini de daraltır. O, kullarını görür ve onlardan haberdardır.”(17/29-30)
“Yakınlara, düşkünlere ve yolcuya hakkını ver, elindekileri gereksiz yere saçıp savurma. Çünkü böylesine saçıp-savuranlar şeytanın kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.”(17/26-27)
Rızkın tanımını yaparken “insana verilen bütün imkanlar” olarak ifade etmiştik. Bu imkanların kullanımında bunları bize bahşeden Allah’ın rızasına uygun davranmak bütünüyle infaktır. Hiç farkında olmadan alıp verdiğimiz nefes, sınırsızca tükettiğimiz ömür, kıymetini bilmediğimiz sıhhat, yeterince düşünmediğimiz akıl, her biri dünyaya bedel beş duyumuz bize verilen en büyük rızıktır.
Bunların şükrünü eda etmek için her birini Allah yolunda kullanmaya yönelmemiz gerekmektedir. Göz Allah için görecek, kulak Allah için duyacak, gönül Allah için sevecek veya nefret edecek, akıl Allah için düşünecek, dil Allah için konuşacak, ömrümüz Allah yolunda geçecek ve vücudumuz Allah’a kullukta yıpranacak, bize verilen mal Allah için harcanacak, her türlü imkan Allah için seferber olacak ki, bize verilen nimetin şükrünü eda etmiş olalım. Rızkı bu minval üzere kullanmayanlar ise, bütün değerlerini heder etmiş, müsriflerden olmuştur.
İsraf: Aşırı gitmek, yanılmak, gafil ve cahil olmak anlamlarına gelmektedir. İsrafı anlamak için tanımda geçen anlamlar üzerinde durmamız lazımdır.
Aşırı Gitmek: Genel olarak ölçüsü belli, sınırları tespit edilmiş bir konuda insan bu sınırlarda durmaz, belirlenen kalıplara sığmaz, verilen ölçüleri tanımaz, konulan ilkeleri kabullenmez ise, bu insan aşırılık yapmakla suçlanır. Bu nedenle israfın doğasında sınır tanımamak vardır.
Yanılmak: Herhangi bir hedefe ulaşmak için yola çıkan yol işaretlerini doğru okumaz, yanına yol haritasını almaz, bilmediği şeyleri bilenlerden sormaz ise, gittiği istikamette, tespit ettiği hedefte, verdiği kararda ve sonuçları değerlendirmede yanılır. Çünkü israf insanın yaptığı hayati bir yanılgıdır…
Gafil ve Cahil Olmak: İnsan bilmesi gerekeni bilmediği için gaflette olur veya cahil olur. İçinde yaşadığı hayatı, kainatı, niçin ve nedenlerini, değer yargılarını, öncesini ve sonrasını velhasıl kendini, görev ve sorumluluklarını bilmediği için gafil ve cahil olur. Böylece israf, görev ve sorumluluklardan gaflet, Hakk’a karşı da cehalettir.
Bunlar üzerinde düşündüğümüzde israf ve müsrif kavramının, Allah’ın hudutlarını tanımayan, hevasını ilah edinen, hayatı kendine göre düzenleyen, gerçeklere kulak asmayan, hakkın ve doğruların cahili olan bir anlayışı da ifade ettiğini görüyoruz. Allah, infak edenlere yaptıkları her güzel işin ve salih amelin karşılığını kat kat artırılmış olarak Allah’ın katında bulacaklarını (64/17), inananların sevdikleri şeyleri Allah için infak etmelerinden dolayı “birr’e”(iyiliğe) ulaşacaklarını (03/92), neyi infak edeceklerini soranlara da “ihtiyaçtan fazlasını”(02/219) buyurmuş, her davranışın hükmünü belirlemiş, dininde belirsizliğe yer bırakmamıştır.
“Biz bu kitapta her türlü misali verdik. Fakat insanoğlu tartışmayı seviyor’’ayetiyle insanda ki sınır tanımazlığa da işaret etmiştir.
İsraf: Haddi aşmak, sınır tanımamak, helal haram farkı gözetmemek, hevasını ilah edinmek ve ilahi iradeye teslim olmamaktır. Bu nedenle Allah’a itaati ilke edinmenin adı infak; sınır tanımamanın, Hakk’a ittiba etmemenin, gafletin ve cehaletin yolunu tutmanın adı da israftır. İnfakla israf, doğru ile yanlış gibi iki farklı kavramdır. Farkı itaat ile isyan kadar açıktır.
“Ey adem oğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri asla sevmez.”(07/31)