GenelMektuplara Cevap

Müslüman toplumda doğup büyümek avantaj mıdır?

Soru : Şu anda bizler müslüman bir toplumun içinde doğup büyüyoruz. Bir de müslüman bir toplumda dünyaya gelmeyenler var. Rabbimin adaletinden şüphem yok ama, sanki biz biraz daha avantajlıyız gibi geliyor. Bu konuyu aydınlatırsanız sevinirim.

Cevap: Kur’an bu olaylarla ilgili bazı örnekler vererek konuya açılım kazandırmaktadır. İnkar eden bir ailede iman eden bir insan olarak Firavun’un hanımını; peygamber ailesinde olmasına rağmen iman etmeyip helak olanlarla birlikte olan Nuh (a.s)’ın hanımı ile Lüt (a.s)’ın hanımını örnek göstermektedir.

“Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısı ile Lût’un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki Sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi.

Allah, inananlara da Firavun’un karısını misal gösterdi. O; Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti.”(66/10-11)

Bu iki örnekte görüldüğü gibi Peygamberin eşi olma şerefine ulaşmış olmak kadar ilahi vahye yakın iken, bu yakınlık onlara bir avantaj sağlamamıştır. Müslüman olmak isteyen kimseye de Firavun’un eşi olmak dezavantaj olmadığı gibi. Bu işte uzaklık ve yakınlık fiziki manada dış dünyada değil insanın içindedir. Namazda gözü olmayanın evinin mescide bitişik olması ne anlam ifade eder ki? Gönül isteyince uzaklar yakın olur.

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, geleneğin körleştirdiği insanlar gözünün önünü göremiyor. Kur’an’ın ifadesiyle hidayete çağrılanlar:

”Onlara; Allah’ın indirdiğine uyun, denildiği zaman, onlar hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız, dediler. Peki, ya ataları bir şey akledemeyen, doğruyu bulamayan kimseler olsa da mı?”(2/170) denildiği gibi, atalarının yolundan giden yığınlara şahit oluyoruz. Atalarını üzerinde buldukları anlayışların doğrumu yanlış mı olduğunu düşünmeden, Kur’anla test etmeden, taklitten tahkike yönelmeden “uydum kalabalığa “ anlayışını sürdürmektedirler. Allah’ın kitabı ellerinin erişebileceği kadar yanlarında olmasına rağmen, kaç insanın anlamak, üzerinde düşünmek, onu ahlak edinmek için okuduğunu düşünüyorsunuz?

Tüm ümmetleri ve çağları değerlendiren 2/62 ile 5/69’da bahsedildiği gibi “sahih iman ve Salih amel“ sahibi olmayan insanların, dünyanın neresinde, hangi asırda ve hangi ümmetten olursa olsun, Allah indinde hiçbir değer ifade etmediklerini ortaya koymaktadır…

Yine Medine’de parlayan İslam güneşinin ziyasından rahatsız olan Münafıkların, Peygamberin arkasında namaza durmalarına rağmen İslam olamamışlar ve bu yakınlık onların sadece hüsranlarını artırmış idi.

Bu onların tercihidir. Herkes tercihinin ürünü olacağına göre tercihlerinin sonucuna katlanacaklar demektir.

Biz de aynı “kanuna” tabi insanlar olmamız hasebiyle bizim tercihimiz nedir bunu düşünmeliyiz. Allah müminlere insanlar için öğüt vermeyi tavsiye etmiştir. Onların muhasebesi Allah’a aittir. Nasıl dilerse öyle hesaba çeker. O her şeyi bütün ayrıntılarıyla bilendir.

“Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları onlara, sizin kazandıklarınız da sizedir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız.”(2/134 -141)

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı