GenelOkuyucu Yazıları

Şâhitlik Edene ve Şâhitlik Edilene Andolsun Ki,

Ramazan Yazçiçek

Yaşayan kuşak olarak bizler, İslâm ümmetinin içinde bulunduğu duruma,zamana ve mekâna şâhidiz. Her Müslüman sorumluluğunu yerine getirmekle mükelleftir. ‘Emîn’ ve ‘Adil’ bir şahitliği yerine getirmek… Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Şâhitlik edene ve şâhitlik edilene andolsun ki,…”1

Bu uyarı, nitelikli ve kapsamlı bir yemindir ve Müslümanları muhatap almaktadır. Diğer taraftan, hâl-i pürmelâlimiz de ortadadır. Kulluk cihetiyle her şey ve herkes bir şekilde şahittir ve şahit olunandır. Ve hepimiz, takatimiz ölçüsünde (teklîf-i mâ lâ yutâk) sorumluyuz.2 Yani ister şahit olan, isterse şahit olunan konumunda bulunalım, her ân Rabbimizin gözetimi altındayız ve hesaba çekileceğiz. Burada,şâhidi olduğumuz her şeye yönelik duyarlılık isteniyor bizden. Şahit olduklarımıza karşı sorumluluk, ertelenemez bir emanettir. Adil ve emîn bir şahitlik, İslâmî bilincin hem şartı hem de teminatıdır. Müslümanların meselelerini dert edinmek ve bunlar üzerinde düşünmek, çözüm yolları aramak, dile getirmek ve doğru çözüm önerilerine katkıda bulunmak… ‘Kurtuluşa ermek’, hemen her gün namazda tekrarladığımız,hakkı ve sabrı tavsiye emrini 3 yerine getirmekle mümkündür.

Gelinen noktada ümmet coğrafyasında fikrî ve fiilî yaşananlar, meselelerin bireysel değerlendirme konforundan öte ele alınması zaruretini doğurmuştur. Mâruz kalınan musibetler, ümmetin tamamını ilgilendiren umumî belâya dönüşmüştür. Bu noktada küfrün topyekûn harekete geçtiğini göz ardı etme hakkımızın olmadığını düşünüyorum.

Bu kanaatim, “Umûmî belâya husûsî kederin fayda vermeyeceği”ne olan inancım sebebiyledir. Nitekim bugün şâhidi olduğumuz musibetler, sadece Gazze’nin,Bağdat’ın, Felluce’nin, Srebrenitsa’nın, Halepçe’nin, Halep’in, Doğu Türkistan’ın,Arakan’ın bu meselesi değildir artık… İşlenen toplu katliamlarla Müslüman ümmetin onurve değerleri ayaklar altına alınmaktadır. Ve bununla İslâm ümmeti, bir daha ayağa kalkamayacak şekilde bastırılmak istenmektedir.

İslâm, bireysel ve toplumsal talepleriyle birlikte her devirde sosyal-siyasal kuralları düzenleyecek potansiyele sahip, Allah tarafından kabul olunacak tek hak dindir. Dinin hayat tarzı olması; farklı bir ifadeyle, Allah’a has kılınması da bu anlamdadır. Modern Batı düşüncesinin unuttuğu hakîkat, tarih boyunca “Memleketlerin yıkılmasının sebebi küfr değil zulümdür.” Kur’ân’ın, helâk edildiğinden veya bir şekilde yıkıldığından bahsettiği toplumlar da zalim ve adaletsiz toplumlardı.

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”4

Hâsılı Gazze’de yaşanan fiilî durum doğru teşhisi gerektirmekte ve dolaysıyla,“Müslümanların ilki olmakla emrolundum.”5 hakîkatini dile getiren herkesi takati ölçüsünde ilgilendirmektedir. Lâkin “İki şeyden mustaribim: Fikir sahiplerinin öfkesiz, öfke sahiplerinin fikirsiz olmasından.”6


1 Bürûc, 85/3.

2 Teklif kavramının yer aldığı çeşitli âyet ve hadislerde Allah Teâlâ’nın kimseye gücünün yetmediği şeyi yüklemeyeceği (Bakara, 2/233, 286; En‘âm, 6/152; A‘râf, 7/42; Buhârî, “Ṣavm”, 49; Müslim, “Îmân”, 199),Allah’a karşı yükümlülüklerde herkesin kendisinden sorumlu olacağı (Nisâ, 4/84) buyurulmuştur.İnsanların da birbirlerine güçlerinin yetmeyeceği zahmetli işler yüklememeleri, böyle bir durumda birbirlerine yardımcı olmaları gerektiğine (Buhârî, “Îmân”, 22; Müslim, “Eymân”, 38, 39, 40) dikkat çekilmiştir.

3 Asr, 103/3.

4 İbrahim, 14/42.

5 Zümer, 39/12.

6 Ramazan Yazçiçek, Yayımlanmamış İlmî Etütler’den.

 

Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir