GenelYazarlardanYazılar

Sanal Medyanın Tuzakları

İnsan yeryüzünde kendisine sunulan her nimet üzerinde tasarruf hakkına sahiptir. Ancak, bu tasarruf hakkı sınırsız değil, Yaratıcının insan için çizdiği sınırlar dahilinde kullanabileceği bir haktır. Şayet insan eşya üzerinde sınırsız hak iddiasında bulunursa bu onu azgınlaştırır, ilahlık iddiasına götürür. Böyle bir hak iddiası insan için hem dünyevi hem de uhrevi açıdan büyük bir felakettir.

İnsan Rabbinin kendine bahşettiği nimetler üzerinde tasarrufta bulunurken sınırlarını bilmelidir. Sınırlarının farkında olan için nimetler külfet değil, kullukta hayra birer vesileye dönüşür.

Sanal medya bir iletişim biçimi olarak insanlığın en önemli buluşlarından biridir. Fakat bugün bu buluşu elinde bulunduranlar Yaratanın kul için koyduğu sınırları tanımayan Batılı zihniyet olunca, bizlerin bu araçlarla ilişkilerimizi gözden geçirmemiz bir zorunluluktur. Her buluş kendini bulanın zihniyet kodlarına göre şekillenir. Her eşya özünde masum olsa da sahip olunan zihniyet ona değer ve anlam katar. Laik, demokratik, liberal bir zihniyete göre şekillendiğine şahit olduğumuz sanal medya, herkese/her kesime alan açmakta, hak ile batıl harmanlanarak insanlara sunulmakta; bu da çeşitli tuzakları beraberinde getirmektedir. Ben bu yazımda sanal medyanın kendinde barındırdığı ve ortaya çıkardığı tuzakları paylaşmak istiyorum. Farkında olmak, farkındalık oluşturmak için şarttır. Sanal medya ile ilişkilerimizde bilgi ve bilinç sahibi olmak bize nitelikli bir yaşam alanı sunacak, bizlerin medyanın tutsakları değil, onunla ilişkisini bilinçli kuran bireyler olma imkanı sağlayacaktır.

Sanal medya bugün bizleri özellikle üç alanda ciddi ciddi tehdit etmekte, tuzaklar kurmaktadır:

1-Bireysel alanda kurduğu tuzaklar: Her birey özel ve özgündür. Bu özel ve özgünlük, onun kendi varoluşsal alanını tanıması, bilmesi ve anlamlandırmasıyla mümkündür. Eşya ile ilişkisini adil bir zeminde kurmayı kişilik haline getirememiş birey sanal medyanın her türlü tuzağına açık demektir. Özellikle çocuklar ve gençler kişiliklerinin tam da oluşum süreçlerinde sanal medya saldırılarına maruz kalmakta, şahsiyetinin inanç ve değer merkezli oluşumunu engellemektedir.

Sanal medya sınırsız bir alan olması sebebiyle çocukların ve gençlerin ilk duygusal gelişimlerini zedelemekte, haya ve mahremiyet duygularını hedef almaktadır. Takdir edilecektir ki, haya duygusundan yoksun bireylerin yapamayacağı şey yoktur. Daha çocuklarımız ailelerin kontrolündeyken onların duygusal gelişimlerine zarar verecek durumlardan mümkün olduğunca uzak tutmamız gerektiğinin farkında olarak hareket etmek durumundayız.

Çocuklar ve gençler yeteri kadar tecrübe sahibi olmadıklarından sanal medya üzerinde çok rahat kandırılabilmekte, suistimallere maruz kalabilmektedir. Akıl yetisi belli bir olgunluğa erişmemiş, doğru ile yanlışı idrak etme becerisinden uzak bireyler kendileri için hazırlanmış tuzakları fark edemeyecek kadar da hayatın acemisidirler. Bu durumda özellikle ailelere ve eğitimcilere büyük görevler düşmektedir.

Sanal medyanın bilinçsiz ve aşırı kullanımı –bağımlılık yapma özelliğinden dolayı- kişide bireyselleşme ve buna bağlı olarak oryaya çıkan ruhsal hastalıklar bireylerin karşılaştığı en önemli tuzaktır. Bu tuzak bireyi aileden, toplumdan koparmakta, sorumluluklarını hep ıskayan bireylerin oluşumuna yol açmaktadır. Birey, kişiliğinin oluşumunun ilk evresinde aldığı sanal darbelerle hayatını ‘hiç’leştirmekte, iletişim kurarak öğrenebileceği sosyalleşme becerisinden mahrum kalmaktadır. Yalnızlaşan bireyin sorun çözme ve sorumluluk alma becerisi de yok olmaktadır.

Sanal medya alanlarının birer özgürlük alanıymış gibi lanse edilmesi de bir tuzaktır. Özgürlük talebi, öz(ü)gür kişilerin yani kendi kişiliğini inandığı inanç ve değerler ekseninde oluşturmuş kişilerin talebi olabilir. Daha sadece duygularıyla hareket eden bireylerin özgürlük adı altında tuzağa düşürülmeleri kolay olacaktır.

Bilinçsiz sanal medya kullanımı sonucunda ortaya çıkan olumsuz durumların farkında olan gençler yetiştirmek zorundayız. Müslüman aileler bu tuzaklardan kendilerini uzak görme gafletine düşmemelidirler. Bu toplum gemisinde hep beraber yaşıyoruz. Farkında olarak ve sorumlu davranarak hareket etmediğimizde tüm bu tuzakların bizim çocuklarımızı da peşine takabileceği unutulmamalıdır.

2- Ailevi alanda kurduğu tuzaklar: Aile toplumun temel yapı taşıdır. Bireyin ilk şekillendiği, şahsiyet kazandığı yerdir. Toplumun selameti ailelerin aile bilincine sahip olmaları, bu bilinçle çocuk yetiştirmeleriyle mümkündür. İslam, toplumu vahiyle ilk buluşturduğu andan itibaren aileyi önemsemiş, ona gereken değerin verilmesini istemiştir. Aile toplumu ayakta tutan değerlerin ilk üretim merkezidir.

Sanal medyanın tuzak kurduğu alanlardan biri de ailedir. Yapay modern aile görüntüsünde özellik gösteren ailelerimiz Batıdan gelen teknolojik saldırılara rahatlıkla teslim olmuş durumda. Bilgi, bilinç ve değer üretemediğimiz için de aile içi ilişkilerimiz ciddi çıkmazlar yaşamaktadır.

Aile; inanç, sevgi, saygı, güven ve sorumluluk temelleri üzerine inşa edilir. Bu değerler ailede içselleştiğinde toplumsal hayatın da teminatı olacaktır.

Sanal medya araçları bugün aile içi ilişkileri de bireyselleştirmiş, evler adeta otel işlevi görür hale gelmiş, aile bireyleri arasında sanaldan bir duvar örülmüş durumda. Sorunları aileyle paylaşmayan bireyler sanal kişiliklerde çözüm arayışına gitmektedir. Bu durum bırakın sorunlara çözüm olmayı, en basit bir sorunu bile çözümsüz hale getirebilmektedir.

Sanal medyanın aileye kurduğu en önemli tuzak, aile içi iletişimi yok etmesi, bunun neticesinde de bireylerin birbirine yabancılaşmasıdır. Mutluluğu başka yerlerde arayan aile bireyleri daha büyük mutsuzluklara kapı aralamaktadırlar.

Sanal medya bugün ailelerin parçalanmasına sebep olan/en gelen faktörlerden sayılmaktadır. Aile gibi bir kurumun sanal medyaya kurban edilmesi kadar abes bir durum olabilir mi?

Aile değer üretim merkezidir. Aile büyüklerinin çocuklarla ve gençlerle kuracağı sağlıklı iletişim onların değer algısıyla yetişmelerini sağlayacak; böyle bir kişilik de kendini sanalın tuzağından koruyacaktır.

3-Toplumsal alanda kurduğu tuzaklar: Bireyler aileleri aileler ise toplumu oluşturur. Bireyin oluşturduğu kişilik, ailenin değer yargıları toplumsal ilişkilerde kendini gösterir.

Sanal medya toplumsal ilişkilerin yozlaşmasında, değerler sistemimizin çöküşünde, yeni kuşakla eski kuşağın çatışma yaşamasında her türlü ahlaksızlığın toplumda tepkisizlikle karşılanmasında önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumda söz sahibi kişilerin bu konuda gerekli duyarlılığı göstermemesi, sanal medyanın toplumsal yapıyı değiştirip dönüştürmesine kapı aralamış gibi görülüyor. Herkes şikayetçi olsa bile gerekli sorumluluklar alınmayıp sorun kendi seyrine terk edilmektedir. Bu da belki kısa vadede çözülmesi mümkün olmayacak toplumsal yaralar açacaktır. Toplumda çoğunluğun sanal medyaya esir olmuş görüntüsü herkesi aldatmakta, çoğunluğun teslimiyeti sanki sanal tuzağa meşruiyet kazandırmaktadır. Halbuki inananlar bilir ki, esas olan çoğunluğun yaptığı değil, yapılanın inanç ve değerlerimize uyup uymadığıdır. İnananlar için mühim olan herkesin yaptığını yapmak değil yapılması gerekenleri yapmaktır.

Kısaca, sanal medya bugün hem bireyi, hem aileyi, hem de toplumu tuzaklarla kuşatmış durumdadır. Tuzakların farkına varmak, ilk görevimiz. Sorunu fark edip çözüm üretmek şart. Önce bireye şahsiyet kazandırmak, aileleri bilinçlendirerek; bireyin aileyle, ailenin bireyle iletişimini güçlendirerek, bireye aile içinde veya dışarda sorumluluklar yükleyerek, iyi örneklikler ortaya koyarak, duyarlılıklarını artırarak sanal medyanın tuzaklarından koruyabilir/korunabiliriz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı