GenelYazarlardanYazılar

Uydurma/Mevzu Hadisleri Tanıma Yolları

“Bugün Müslümanların inançları ve dolayısıyla yaşamları büyük ölçüde kadim din ve inançların işgali altında bulunuyorsa, bu işgal hadis etiketli “rivayet” kapısı kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Kur’an elimizdeyken İslam’ı hadisler üzerine bina etmeye kalkışmak, Resulullah’ın vahyi tebliğinin yerine insanların Resulullah’a ilişkin rivayetlerini ikame etmektir.

Kur’an, sağlam olan tek kulptur. Bu kulpa sağlam bir şekilde tutunduğumuzda, hadis rivayetlerine de “sağlıklı” yaklaşımlarda bulunabilir, dinimizi “güzel örnek” olan Resulullah’ın yaşantısına uygun yaşayabiliriz.

Resulullah, bütün gerçekliğiyle Kur’an’dadır. Nebi’nin ilettiği sapasağlam “haber” varken, bunu bir yana bırakıp da sahabenin algılarıyla filtrelenmiş haberleri “esas” almak akıl kârı değildir.

Büyük hadis âlimi ibn-i Cevzi ise: “Eğer bir hadisi, akla veya sağlam bilinen kaynaklara veyahut İslam prensiplerine aykırı bulursan onun uydurma olduğunu bilmelisin diyen kişi ne güzel söylemiştir” demektedir.

Karşımıza bir vesile ile çıkan ve Peygamberimize atfen hadis olarak bizlere sunulan rivayetlerin hangilerinin sahih/doğru, hangilerinin mevzu/uydurma olduklarını ayırt etmek için faydalanacağımız bir takım kriterler vardır. Duyduğumuz her haberi sahih bir hadis gibi algılama aceleciliğini bırakıp titiz, dikkatli ve seçici olmalıyız.

Muhaddisler, ya hadis uyduran şahıslarda veya uydurdukları sözlerinde bulunan birtakım kusurlar sebebiyle uydurma hadisleri tanıma konusunda kapsamlı araştırmalar yaparak mevzu/uydurma hadisleri tanıma yollarını tespit etmişlerdir. Bu alametler şunlardır:

1- Allah’ın emirlerine ters olan hadisler uydurmadır. Örneğin, Resulullah’ın namaz vakitlerini iki vakte indirdiğini konu alan bir rivâyet uydurmadır. Çünkü Hz Peygamber’in, Allah’ın hükmünün zıddına bir fetva, görüş, emir vermesi söz konusu olamaz. Rivayetin Kur’an’ın mantalitesine aykırı olması, haberin uydurma olduğunu gösterir. Bir uydurmada Resulüllah’ın; ‘dünyanın ömrü yedi bin senedir, biz yedinci binin içinde bulunmaktayız’1 dediği iddia edilmektedir. Peygamber’in vefatından bu yana 1400 küsur sene geçmiş olmasına rağmen, hâlâ dünyanın sonunun gelmemesi bu sözü yalanlamaktadır ve bu söz Kur’an’ın konu ile ilgili ayetlerine de ters düşmektedir. “Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu zamanında açığa ancak O çıkarır. Kıyametin bilgisi göklere ve yere ağır gelir; kıyamet ansızın size gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi, sana soruyorlar.” De ki: “Onun ilmi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmiyorlar.” {7/Araf: 187} Hz Peygamberin bu ve benzeri ayetlere muhalif bir şey söylemesi muhal olduğuna göre söz konusu haber uydurmadır.

2- Rivayet edilen sözün, tevili mümkün olmayacak şekilde akla, hisse ve müşahedeye aykırı düşmesi, onun uydurma olduğunu gösterir. Mesela; bıyığını kesen bir Müslüman’a her bir kıl için incilerden ve yakutlardan bir şehir verileceği ve her şehirde bir saray bulunacağı vadi, akla ziyan bir ölçüsüzlüktür.

Abdullah b. Zeyd’in babası ve dedesinden rivayet ettiği “Nuh’un gemisi Kâbe’yi tavaf etmiş ve makamın arkasında iki rekât namaz kılmıştır.”2 rivayeti de bu neviden bir uydurmadır. Burada “Kur’an’a aykırı hükümler taşıyan hiçbir söz Peygamber’e ait olamaz.” diyen Ebu Hanife’yi anmadan geçmek olmaz. Zira büyük İmam hadislerin senet yönünden kritiğiyle yetinmeyip, anlam açısından da kritiğini yapmıştır. Akla ve Din’in ruhuna uymayan rivayetleri hadis olarak kabul etmemiştir. Bu tavrından dolayı da Buharî tarafından defalarca imana davet edilmiştir!

3- Allah’ın vaadlerinin üstünde olan vaatleri konu alan rivâyetler uydurmadır. Hadis diye rivayet edilen sözün, basit bir iş yüzünden, şiddetli cezaları irtikab edeceği veya anormal bir şekilde mükâfat vaat ediyor olması bu haberin uydurma olduğuna işarettir. Örneğin şu işi yapana bin köşk, her köşkte bin oda, her odada bin huri şeklindeki az amele/işe çok sevap veya basit bir hataya çok günah, özellikle “cennetin kokusunu duyamaz.” gibi ifadelerin yer aldığı rivayetler uydurmadır. Çünkü cennet ve cehennemin sahibi Allah’tır ve cennetin bedelinin de can ve mal mukabilinde olduğunu net bir şekilde Kur’an’da ifade edilmiştir. {9/Tevbe: 111} Yine mendubu terk etmek, mekruh bir işi yapmakla Allah’ın gazabına maruz kalıp, ebediyen cehennemde kalınacağını iddia eden sözler uydurma kabilindendir. Nafile ibadetlerle elde edilecek sevapların çok abartılı olması da bu tür haberlerdendir.

Halkı hayırlı işlere teşvik etmek maksadıyla hadis uyduranların sözlerindeki abartı, İslam’ın ilkeleri ile alay eden, Müslümanların imanlarını sarsmak isteyenlerin uydurmalarındaki bayağı ifadeler Resulüllah’a isnad edilmekten çok uzaktır. Bu kabil alametler hadis olduğu ileri sürülen sözlerin uydurma olduğuna hükmetmek için yeterlidir.

4- Rivayetin tarihi olaylara ters düşmesi. Hadis olduğu iddia edilen rivayetin tarihi gerçeklere uygun düşmeyişi o haberin uydurma olduğunu gösterir. Mesela; Aişe validemiz diyor ki; Resulullah’ın Fatma’nın boynunu birçok defa öptüğünü gördüm ve bunun sebebini öğrenmek istedim. Cevaben buyurdu ki; “Ya Hümeyra, bilmez misin ki, mi’raca çıktığımda Allah Teâlâ’nın emriyle Cebrail beni cennete götürdü ve bir benzerini görmediğim kokusu hoş ve meyvesi nefis bir ağacın yanında durdurdu. Cebrail’in soyarak bana ikram ettiği meyveleri yedim. Allah Teâlâ bunlardan bende bir meni yarattı. Dünyaya döndüğümde Hatice ile münasebette bulundum ve Hatice, Fatma’ya hamile kaldı. İşte ben bu ağacın kokusunu özledikçe Fatma’nın boynunu koklarım.”3 Bu uydurmada tarihle uyuşmayan gerçek Fatma’nın risâletten 5 yıl önce doğmuş olmasıdır. Uydurmada mi’raçtan bahsedilmesi ise tam bir fecaat. Çünkü miraç anlatısı Hz Hatice’nin vefatından sonra ve hicretten bir yıl önce söz konusudur. Bu gibi durumlarda tarih uydurmacılara karşı etkili bir silahtır.

5- Gadir-i Hum olayında olduğu gibi birçok kişinin görmesi gereken olayı bir kişinin gördüğü iddiasında olan haberler uydurmadır. Kaldı ki yüz binlerle ifade edilen kişilerin şahid olduğu Veda hutbesi konusunda da rivayetler muhteliftir. Resulüllah, Veda haccından dönerken Gadir-i Hum mevkiinde bütün arkadaşlarının huzurunda Ali bin Ebi Talib’nin elinden tutup ve her kesin şahid olacağı şekilde; “Ali benim vasimdir, kardeşimdir ve benden sonraki halifemdir. Dolayısıyla onu dinleyin ve itaat edin” demiştir. Ancak Şia’nın iddia ettiği gibi Ali’nin halifeliğine mani olmak için, Resulüllah’ın bu vasiyetini orada bulunan bütün sahabiler; gizlemiş, değiştirmiş ve Peygamber’e muhalefet etmede görüş birliğine varmışlar!4

6- Gelecekten haber veren, şu tarihte şu olacak bu tarihte bu olacak şeklindeki rivayetler uydurmadır. Muaviye’yi görünce öldürün, siyah bayraklılara koşun, onları öldürün, Türklerle savaşın veya savaşmayın şeklinde geleceği neredeyse birebir anlatan rivayetler uydurmadır. Unutmayalım ki, bu rivâyetler hâdiselerden önce değil, hâdiselerden sonra üretilmişlerdir.

7- Hadis uyduran kişinin yaptığı işi bizzat itiraf etmesi. Ebu İsmet Nuh b. Ebi Meryem, Kur’an’ın her suresinin faziletine dair ibn Abbas’a nisbet ettiği hadisler uydurduğunu itiraf etmiştir. Nuh ibn Ebî Meryem, İkrime tarikiyle, İbn Abbas’tan rivayet ettiği Kur’an surelerinin faziletleri hakkındaki hadisleri, halkın Kur’an’a karşı rağbetini artırmak maksadıyla uydurduğunu bizzat itiraf etmiştir. Şu halde Kur’an surelerinin faziletleri ile ilgili rivayetlerin tamamı uydurmadır.

8- Rivayet edilen sözde bir gramer hatası ve ya mana bozukluğunun olması. Ehlinin anlayacağı böyle bir kusurun Arabların en fasih konuşanı olan Hz Peygamberden sadır olması düşünülemeyeceği için rivayetin uydurma olduğu kendini ele verir. Resulullah’a nisbet edilen; “Horoz benim dostumdur.” “Dostumun dostu; düşmanımın düşmanıdır.” 5“ Yeşile ve güzel kadına bakmak görme duyusunu artırır.” gibi gülünç uydurmalar bu kabildendir. Azıcık bir işe çok sevap vadeden veya küçük bir günah işleyeni şiddetli cezalarla korkutan sözde hadisler de mana itibarıyla bozuk ve ölçüsüz olarak kabul edilmiştir.

9- Hadis rivayet eden kişinin yalancılıkla meşhur olması, dindar olmaması, şahsi arzularını ön plana çıkartan biri olması gibi vasıflar taşıması, hadis bilginleri tarafından onun hadis uydurduğunun delili olarak kabul edilmiştir.

Bir söze uydurma hadis demek, hâşâ sahabe uydurdu, tabiîn uydurdu, imamlar uydurdu demek değildir! Bir söze “bu uydurma bir hadistir” demek, “Bu Resulullah adına birilerinin ağzından yalan uydurulmuş bir sözdür” demektir. Uydurma hadis kavramını ilk dönemden itibaren ulema kullanmış, haber uyduran gruplarla mücadeleye girişmişlerdir. Bugün birilerinin sanki çağdaş ulema bunu icat etmiş gibi yaygara kopartması ilmî bir kaygıya değil, tam tersine insanları din adına sömürmeye matuf söylemlerdir.

Bir hadisin Rasulüllah’a ait olup, olmadığını Kur’an’a arz ederiz, Kur’an’ın onayından geçen her hadis bizim için çok değerli ve kıymetlidir. Kur’an’ın onayından geçmeyen bir hadis istediği kadar “sahih” olsun bizim için yok hükmündedir. Zira Kur’an’a zıt bir hadisi kabul etmek Rasulullah’a iftira atmaktır. Rasulullah’a iftira atmaktan Allah’a sığınırız. Ayrıca literatürdeki “Sahih hadis” diye bilinen her hadis Rasulullah’a ait hadis anlamına da gelmez. Hadis kritiği olan “çerh ve ta’dil” değerlendirmesinde 10 veya 12 maddenin çoğunluğunun onayını almış hadis demektir. İlk defa İmam Şafi’nin ihdas ettiği “Kudsî hadis” kategorisinde bir hadisin var olduğuna inanmak ve kabul etmek ise; batılı oryantalistlerin “Muhammed kendi kafasından din uydurmuştur” iddialarını doğrulamak ve destek olmak demektir.

Uydurma/Mevzu Hadisleri Tanımanın Pratik Yolları

Enbiya Yıldırım Hadis Problemleri adlı değerli eserinde, hakkında sahih hadis bulunmayan konuları dolayısı ile uydurma hadis olan konuları şöyle listeler: Ekoller, tasavvuf ve tarih veren rivayetler, İman, amel, Kur’an, Hz. Peygamber(as), melekler, ezan, abdest/teyemmüm/mesh, namaz, dua, mescit, hacc/umre, kurban, zekât, öşür, haraç, infak, oruç, yemin, vasiyet, miras, kısas/had, tasavvuf, ilim, nikâh/aile hayatı, kadınlar, köleler/cariyeler, giyim kuşam, iş hayatı, sağlık, taharet, ırklar, lisanlar, isimler/şahıslar/nesepler, şehirler, yemek, sebzeler/tahıllar/bitkiler/yiyecekler, hayvanlar, oyun/eğlence, gayri ahlaki durumlar ve bir takım günler. Görüldüğü üzere hayatın hemen hemen her alanında uydurma hadisler mevcuttur.

Hadisçilerin bu konudaki çalışmalarından faydalanarak uydurma hadisleri tanımanın kısa yollarını şöyle sıralayabiliriz:

1. Hz. Muhammed’e mucize isnad eden hadisler uydurmadır.

2. Nur-u Muhammedî’den bahseden hadisler uydurmadır.

3. Dünyanın ömrü yedi bin yıldır örneğinde olduğu gibi, Kur’an’ın sarahatine uygun olmayan hadisler uydurmadır.

4. Rivayetin Rasulullahın ağzına yakışmayacak derecede mübalağalı/abartılı olması, rivayetin uydurma olduğunu gösterir.

5. Senenin veya haftanın belirli günlerinde veya gecelerinde kılınması tavsiye edilen namazlar hakkındaki hadisler uydurmadır.

6. Recep ayının ve bu ayda tutulacak oruçların fazileti hakkındaki hadisler uydurmadır.

7. Hızır ve İlyas’ın hayat hikâyelerinden bahseden hadisler uydurmadır.

8. Mezheplerden bahseden hadisler uydurmadır.

9. Mekke ve Medine’nin dışında, herhangi bir şehri öven veya yeren hadisler uydurmadır.

10. Hz Peygamber veya önemli kişilerin kabirlerinin öneminden ve ziyaretinden bahseden hadisler uydurmadır.

11. Aşure gününden bahseden hadisler uydurmadır.

12. Belirli tarihlerde bazı olayların gerçekleşeceğini haber veren hadisler uydurmadır.

13. Ebu Hanife veya imamı Şafii’yi adlarını anarak öven veya yeren hadisler uydurmadır.

14. Evladı kötüleyen hadislerin tümü uydurmadır.

15. Akılla ilgili, bilhassa akletmeyi kötüleyen hadislerin tümü uydurmadır.

16. Kıyamet alametlerinden ve kıyametin belli bir vakitte gerçekleşeceğini beyan eden hadisler uydurmadır.

17. Çocuğa Muhammed ve Ahmet adını koymanın faziletinden bahseden hadisler uydurmadır.

18. İmanın artıp eksilmesiyle ilgili hadisler uydurmadır.

19. Kur’an surelerinin faziletlerinden bahseden rivayetlerin tamamı uydurmadır.

20. Güvercin, beyaz horoz, akik taşı vb. nesneleri öven hadisler uydurmadır.

21. Mescide hasır, halı, lamba vb. yardımlarda bulunmanın faziletinden bahseden hadisler uydurmadır.

22. Ticaretin fitne olduğunu söyleyen ve kötüleyen hadisler uydurmadır.

23. “Bundan şüphe duyan kâfir olur.” gibi keskin ve acımasız ifadeler taşıyan hadisler uydurmadır.

24. Aişe validemizden “Hümeyra” lakabıyla bahseden hadisler uydurmadır.

25. Türkleri, Habeşlileri, İranlıları vb. kavimleri öven veya yeren hadisler uydurmadır.

26. Bekârlığı öven hadisler uydurmadır.

27. Abdal, Gavs, Kutup, Evliya ve Mehdi ile ilgili hadislerin tamamı uydurmadır.

28. Sokakta yemek yemeyi yeren, bıçakla et kesmeyi yasaklayan vb. hadisler uydurmadır.

29. Keşkül beli kuvvetlendirir uydurmasında olduğu gibi tıpla ilgili olan hadisler uydurmadır.

30. Yiyecek ve içecekleri öven veya yeren hadisler uydurmadır.

31. Tasavvuf ve tarikatları olumlayan ve meşruluklarını ifade eden hadislerin tamamı uydurmadır.

1. Ali el Kârî, Mevzuat, s. 114

2. Zehebî, Mizan c.ı, s. 565

3. İbn-i Cevzî, Mevzuat, 79

4. Ali el Karî, Mevzuât, s. 109

5. Ali el Karî, Mevzuât, s. 108

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı