Yaşlılara Hürmet, Çocuklara Merhamet Göstermek
Allah’ın koyduğu kanun gereği insan, doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Yaşlanmak ve ölüm kaçınılmazdır. Ömrümüz olduğu sürece yaşlanmak her insanın başına gelecek bir hakikattir.
Hiç şüphe yok ki, bugünün gençleri, yarının yaşlılarıdır. Bugün gençliği, sağlığı, gücü kuvveti yerinde olanların, bu nitelikleri ömür boyu koruyamayacakları açıktır. Bunların zamanla zaafa uğraması kaçınılmazdır. Öyle ise, bizim de bir gün yaşlanacağımızı göz önüne alarak yaşlılara, özellikle ana babamıza, dedelerimize, ninelerimize saygılı davranmalı ve bu konuda çocuklarımıza ve gençlerimize örnek olmalıyız.
Gençliğinde büyüklere saygı duymayanların, yaşlandıklarında küçüklerinden beklemeleri muhaldir. Yaşlılara hürmet ve ihtimam göstererek onların gönüllerini ve dualarını almak önemli bir insanlık borcudur. Onlara güzel ve tatlı söz söylemek ve tevazu göstermek ihmal edilmemesi gereken dinî ve ahlaki bir davranıştır.
İnsanın, öncelikle saygı duyacağı kişiler, kendi anne-babasıdır. Çünkü bir insan üzerinde en çok emeği olanlar, anne-babadır. Allah, anne-babaya itaate ve saygıya verdiği değeri şu ayetiyle dile getirmektedir: “Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “öf” bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra/23)
Allah’tan sonra çocuklar üzerinde en büyük pay sahibi olan anne-babadır. Bundan dolayı çocuklar, anne-babalarına iyi davranmalı, onların ihtiyacını gidermeye çalışmalı saygıda kusur etmemelidir.
Çocuk Allah’ın insana lütfettiği en güzel nimetlerden biridir. Bu nimet, büyüklüğü nispetinde bir sorumluluktur. Önemli derecede imtihan vesilesidir. Bir insanın dünya ve ahiret hayatını çok yakından ilgilendiren önemli bir konudur. Dünya hayatında gurur ve övgü vesilesi olabildiği gibi, utanç kaynağı da olabilir.
Çocuklara merhametle muamele etmek, son derece önemlidir. Çünkü onlar, büyükler gibi olgun tavırlar sergileyemezler. Bunun sonucunda da büyüklerin tepkisini çekerler. Bu noktada kişideki merhamet duygusu devreye girmelidir. Allah merhamet etmeyi över bir şekilde buyurmaktadır: “Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.” (Beled/17) Merhameti tavsiye etmek, merhametin üstünde bir olgudur. Merhametin hem ferdî hem de sosyal bir olgu olduğunu kabul etmektir.
Çocuklara derin bir sevgi ve şefkat besleyen Hz. Peygamber onları ciddiye alıp seviyelerine inmeyi ve problemlerini dinleyerek yönlendirmeyi öğütlemiştir. O, çocukları kucağına alır, öper ve okşardı. Çocuklarla ilgilenir, selam verir, onların hatırını sorardı. Zaman zaman çocukları ve özellikle torunlarını sırtına bindirirdi. Hoşlanacakları adlar takarak çocuklarla şakalaşır ve onları eğlendirirdi. Namaz kıldırırken çocuk ağlaması duyunca, ağlayan çocuğun üzülmemesi ve annesinin huzursuz olmaması için kısa sureler okuyarak namazı çabuk bitirirdi.[1] O’nun, çocuklara bu kadar değer vermesi ve bu şekilde muamele etmesi, çocuk eğitimine ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Çünkü çocuklara zorla, baskıyla, dayakla bir şeyler öğretmek, tavsiye edilen bir eğitim şekli değildir. Kalıcı bir şeylerin öğretilmesi ancak, sevgiyle ve hoşgörüyle temin edilebilir. Aksi takdirde geçmişine düşman bir nesil yetiştiririz.