
Ben 45 senedir Yurt dışında yaşayan Türk Müslümanım. Bu zaman zarfında bizim Türkçe kullanılan kelimelerimizin içeriği çok değişmiş maalesef. Mesela İslami terimleri ben eski İslami anlayış içerisinde anlıyorum ama bizim Türkiye’de ki Müslümanlar, o kadar güncel konuşuyor ki ben kendimi, geri kalmış bir insan olarak hissediyorum ve o an sorma ihtiyacı duyuyorum.
Niyetim her zaman Müslüman’a hizmet vermek olmuştur. İslam’ı uygulayan Müslümanlara zamanımı ayırmaya ve diğer randevularımı ertelerim icap ettiğinde. Öbürleri Müslüman değil mi derseniz, tabii ki onlar da Müslüman ama ben tercihimi İslam’dan yana kullanarak Allah’a hizmet etmek için bu tercüme konusunu gündeme getirmek istiyorum.
Buna rağmen anlamak istemeyene, siz davulla bile anlatsanız, anlamak istemiyorsa eğer, onlara yapacak bir şey yok. Allah onları mühürlemiş her halde, bilmiyorum. Bizim işimiz tebliğ yapmak, Allah için anlayan anlar, anlamayana Allah hidayet vermediyse, yapacak bir şey yok. Ben sadece dinimi Allah’u Teâlâ’nın istediği gibi, başka dillerde de duyurmakla kendimi mükellef görüyorum.
Bu gün burada bulunmaktan ve hepinizi tanımaktan mutlu oldum. Facebook gruplarında, hep laf sayan kadın benim. İslami konuları da hep anlamayıp, anlayana kadar soru soran kadın da benim. Kendi kasabamızda, Diyanet Caminin ilk kadın başkanı seçilmem de şöyle oldu; benim yaşadığım kasabada, kadınlar hiçbir söz hakkına sahip değiller.
Ben Köln’de büyüdüm ve seneler sonra, şimdi oturduğum kasabaya taşındım. Burada ki Müslümanlar topluluğu olarak hep beraber yaşamamıza rağmen, maalesef çoğu kendi töresini İslam zannediyor. Bu yüzden birinin çıkıp „Bu İslam değil Töredir”; demesi lazımdı!
Benim savunduğum ve her zaman dediğim şu! İslam adama(erkeğe) inmedi! İslam kadına da indi! Biz kullandığımız kelimelerimizi doğru kullanmazsak, yani içeriği İslam’ın anlayışına göre olmazsa, zaten ezilmeye mahkûmuz, çünkü kendimizi yanlış ifade edip, karşıdakine bizi ezmesi için fırsat vermiş oluyoruz.
Ben bugün konuşmam da İslami konuya gireceğim mi? Hayır!
Fakat İslami konuya açıklık getirmek için girebilirim. İslam’ın içini nasıl boşaltaraktan, sadece kıyafeti bırakıyorlar ve adı İslam olmasına rağmen içinde İslam’ın olmaması, anlayışını anlatmak amaçlı misaller vererek, bu konuyu dile getirmek istiyorum burada.
Bu konuyu benden daha iyi bilen vardır bu ortamda, daha iyi dile getirecek beyler bayanlar da vardır mutlaka, ama benim kadar yabancı dillerde tecrübe edinmiş olan kişi çok azdır.
İslam’ı siz ne kadar güzel yaşarsanız, karşınızda ki kişiler sizi o kadar çok kontrol ediyor. Misal olarak şöyle diyebilirim. Şu Erciyes Dağı’na çıktığınızda, ne kadar yükseğe çıkarsanız, oksijen o kadar artıyor ama ciğeriniz ona göre şekil alamıyor, çünkü ciğerimiz bu ortama alışık değil. Oksijen fazlalığı oluşuyor.
Yani İslam’ın özüne ne kadar inerseniz, bu durum bazılarına fazla geliyor. Yani İslam’ın özü çoğu Müslüman fazla geliyor.
Hıristiyan’ı Yahudi’yi rahatsız etmesi gerekirken bizim Müslüman’ı rahatsız ediyor! Bu araştırmamıza engel teşkil etmemesi gerekir. Allah halletsin bu işi, benim yapacak bir şeyim yok deyip yolumuza devam etmemiz lazım.
Türkiye’deki Müslümanların durumunu, ben bir nehire benzetiyorum. İnsanlar Nehrin akışına doğru beraberce yüzüyorlar ve bazıları geri dönsem mi diye arada bir kendine soruyor ve sonra ama kuvvetim yetmez, kenardan kenardan yüzeyim diyorlar. Fakat hiç ortadan gitmeyi düşünmüyorlar veya cesaret edemiyorlar.
Çünkü ya boğulursunuz diye endişeleniyorsunuz veya kuvvetiniz bitecek olursa ne yaparsınız diye düşünüyorsunuz. Sizi aşağı bastıranların olacağını da biliyorsunuz.
Ama Almanya’da ya da ve dış ülkelerde yaşayan Müslümanlar bu duruma her gün katlanılıyor, çünkü size devamlı Müslüman olduğunuz için saldıranlar var oralar da. Kendinizi İslam’a göre, Kur’an’a göre ifade edemezseniz, kaynağınızı gösteremezseniz olmaz. “Ben bu davranışı yapıyorum ama niye yapıyorum?” sorusuna karşı devamlı kendi davranışlarınızı müdafaa etme durumundasınız. Yani “ben kafamdan uydurmuyorum, bu böyledir, burada böyle yazıyor” veya “Kur’an’da böyle yazıyor”, şeklinde cevap verme mecburiyetin de kalıyorsunuz ve bırakılıyorsunuz..
Kaynak gösterecekseniz! Kaynak göstermeniz gerekiyor, karşıdakini ikna etmek için! İşte tamda o kaynaklarımızla ile oynuyorlar. Bu birincisi!
-İkinci olarak; Türkiye’de herkes Müslüman, herkes İslam’ı kendi çıkarı için kullanabiliyor ve adı İslam oluyor. Bu Ülkede yaşarken bunu fark etmiyorsunuz. Çünkü herkes “Elhamdulillah Müslüman’ım” diyor.
Ama dış ülkeler de size saldırı olduğu için hep müdafaadasınız, siz hep kendinizi müdafaa etme durumunda kalıyorsunuz. Aslında çok güzel bir şey, onlara cevap yetiştireceğim derken kaynak araştırıyorsunuz. Onu nasıl yaptığım şeyin doğru olduğuna ikna ederim diye.
Ben İslam’ı hatasız yaşamaya çalışıyorum, en azından böyle yaptığımı düşünüyorum. Başkaları nasıl yapıyor bilmiyorum. Bu yüzden de Allah’u Teala şimdiye kadar da beni hiç yalnız bırakmadı. Ben Türk asıllı biri olarak başörtümle AB’ye girdim ama Türkiye hala giremedi.!
Türkiye 50 senedir hala AB girmek istiyor ama Malezya’daki Müslümanları temsilen oradaki çocukları hakkını Avrupa Parlementosun’da dile getirmek için Malezya beni insan hakları sorumlusu AB temsilcisi olarak ilan etti.
Ben İslami tercümeleri kontrol ediyorum bazı yayın evleri için. Çoğu tercümeleri Almanya’da basılmadan önce kontrol ediyorum. Size bir olayı anlatarak başlamak istiyorum.
Bir yayın evi ve organizatör bana bir Kur’an kontrol etmek için gönderdi. İlk sayfayı okuduğumda bir şey dikkatimi çekti. Çeviride nasıl bir sistem uygulanıyor! Kur’an çevirisi meal, fakat mealde hani seçim hakkını nasıl kullanmış çevirmen.
Kur’an’ı Kerim’i göndermiş adam bana bir kaç sayfa tahminen 11 sayfa kadar filan. Birinci bölüme baktım, gece çocuklar yatarken. Allah Allah burada bir gariplik var (Kur’an’ı Kerim’i prestij olarak çıkarmak istiyorlarmış Almanca Kur’an’ı Kerim hiç o şekil çıkmamışlar, şimdi bende çeviride hata var mı kontrol edeceğim.
Çeviren Türkiye’de ilahiyat fakültesinde Profesör ve Almanca dili uzmanıymış. Bir baktım kelime mealli bir Kuran’ı Kerim ve birinci sırada kelimelerin manası yazıyor en alt sırada da cümle yazıyor.
Allah, Allah bir şey dikkatimi çekti. Ne garip! Burada cümle güzel olmasına rağmen çevirideki kelime değişik ve cümleyle örtüşmüyordu.
Kelimeleri tek tek kontrol ettim, ondan sonra “Almancası bu değil ki”diye düşündüm.
Bu kelimelerin anlamında uç noktaya da gitsem yine Almanca kelime karşılığı değil bu. Ama toparlamasında, cümle meali doğru anlamlı. Fakat kelime mealinde verilen o kelimeler cümle mealinin içinde yok. Nasıl oluyor bu? Adam hırsız olmalı, mutlaka hırsız olmalı. Ondan sonra baktım ve meali alıp kopyaladım, google’a verdim bir baktım ki Alman Müslümanların çevirisinden cümle tüm çıkıyor. Onu akıl edememiş çalan. Önce kendi çevirisinde kelime kullanıyor sonra toparlarken başka bir sistemde dile çevriyi kullanıyor. Anladım ki bu Profesör adam prestij için bunu yapmış ama ehli değil! Kelimenin bire bir Almancada ki karşılığını vermiş ama İslam la alakası yok.
Şöyle bir misal vereyim şimdi Almanca’da “mübarek” kelimesi yok. Mübareğin yerine mecburen “kutsal” kelimesinin kullanması lazım çünkü karşılığı yok. Fakat kutsal kullandığımızda şöyle bir tehlike var. Alman Müslüman olmuş ve Kur’an’ın açıklamasını veya mealini tefsirini okuyor diyelim, İngilizcede holy (kutsal) Almanca’da heilige Kur’an yazıyor…….
Fakat mübarek kutsal olduğu için bu insanlarda önceden Hıristiyan olduğu için,başka bir anlayışa yol açıyor beyinlerinde. Hıristiyan toplumun da “kutsallık” şöyle. Papaz tarafından bir şey kutsanıyor.
Herhangi bir olay ya da şahıs kutsal diye papaz onu belirliyor. Mesela “Mutter Teresa” kutsal bir kadındır diyor. Bütün dünya onun kutsal bir kadın olduğu için artık ondan medet bekliyorlar. Zor durum da, o kilise zihniyeti ile dua ederken “Mutter Terasa” dan yardım bekleyerek dua ediyorlar.
– Bizim medet bekleyenlerimizde var öbür dünyada. Onlar medet umdukları ile öbür tarafta haşr olurlar bizden de uzak olurlar. Eğer ki biz bu kutsal kelimesini yanlış orada kullandığımız da, yani mübarek Allah tarafından değil de, papaz tarafından aktarılmış bir kutsama gibi bir algı zihinde ister istemez öne çıkıyor. Yani hayır yapalım derken aslında İslam anlatıyoruz ama Hıristiyan zihniyeti devam ediyor yani.
O şekilde ben doğru bulmuyorum. Hep oraları çizerim mecburen çizerim, çünkü Allah’u Teâlâ’nın ismi; “God” ya da (der Gott) değil. God tanrı demek. Tanrı, tanrı olduktan sonra benim Allah’ımın ne kıymeti var. Allah’u Teâlâ’nın 99 isminden bir çare bulamadınız da “a God mu yazacaksınız, ben böyle şeylere çok karşıyım.
Belki gericiyim ama olsun Allah’u Teâlâ’nın ismini duyurmak önemli olan. Onlara ben çevirilerde ek olarak yazarım mesela “Allah’u Teâlâ’nın ismi sıfatını da belirlediği için, ya Latif, ya Cebbar ya Kahhar ya Rahman ya Rahim, onların da açıklamasını vermek gerek “ şeklinde.
Orda tutmuyordu işte kelime çevirisi ve o Kuran açıklamasının bir sayfasında 14 yanlış buldum. Ben olsam bu kitabı çıkarmam dedim. Yayın evi dedi ki “Fatma hanım bu bizim için prestij meselesi. Biz bunu yanlış da olsa çıkaralım ondan sonraki bir dahaki baskıya siz düzeltirsiniz.
”
“
Ben dedim ki. “Hayır! Beyinlere giren yanlışları ben düzeltemem ve bunun mesuliyetini alamam. Ben size yanlışı bildirdim, kararı siz verin. Bu Prof. da Almanca anlatsa dahi İslam’ı anlamamış bir adam. Hani Türkiye’de Prof o dilin uzmanı olabilir, ilahiyatta okumuş olabilir fakat Türkiye’de ilahiyat okumak için Müslüman olma şartı yok dimi? Herkes okuyabilir eski Yahudi de ilahiyatı bitirir bu gün Tv de size ne hikâyeler anlatır sizlere, eski Müslüman da, eski Hıristiyan da. O yüzden tehlike var burada.
Ben medrese eğitimi de almıştım eskiden. Sarftı, Binaydı, İzhardı, derken hep ezber hep ezber. Hacca gittik eşim dedi “hadi bir şey söyle Arapça.” Ben düşündüm, Başarasan mı çeksem yensurudan mı çeksem, derken kocam dedi sen o kadar Arapça eğitim aldın, bir cümleyi mi diyemiyorsun. Ben onu düşünürken sohbet gitti. Arapça’da Ezberci zihniyet yetiştiriliyor galiba..
Dernek toplantılarında görüyorum bir şey sorduğum zaman diyorlar ki “dernek başkanımız bilir” ama neden ki? İslam sana inmedi miydi? Sen Müslüman’ım diyor oturuyorsun burada güzel amcam. Senin dernek başkanını senden akıllı diye mi seçtin, yoksa sen mi Müslüman değilsin yeteri derecede? O yüzden meallerde o kadar çok şey yapıyorlar ki. Nurul İzah kitabıydı herhalde, altını çizmiştim, gelirken getirecektim ama ağırlık olur diye getirmedim. Onu çeviride kontrol ederken
(her şeyi kontrol etmeye başladım çünkü güvenemiyorum artık kimseye) Arapçadan baktım halife bölümüne halifenin şartlarına falan bakıyordum. Arapçasından baktığım şeye sonra doğru anlamış mıyım diye Türkçesinden de bakayım dedim. Aa, baktım Türkçesinde halife bölümü yok. Kitabın içinden halife bölümünü çıkarmışlar. Demek ki kitaptan çıkarabiliyorlar.
2-3 sayfa bir şey. Eşime söyledim halife bölümü yok diye. Bak melek bölümünden sonra başka bölüme geçiyor diye. Şimdi yayın evine söyleseniz.” Aa, yanlışlık olmuş diyecekler.” Demek ki belirli bir yönlendirme var. Bu şeyleri başka dille karşılaştırma yapmadığınız da maalesef göremiyorsunuz.
Ben her sene fuara giderim. Duesburg İslami kitap Fuarı’na. Orda mürşid diye bir dvd ya da cd çıkmıştı ve ben satın aldım. DVD yi seyrettim ve orada kadın nasıl namaz kılar, erkek nasıl namaz kılar diye video çekimi çocuklara yönelik çizgi film olarak anlatmışlar. Satan adama dedim ki; “Mürşidi çıkaran veya bana bu DVD hakkında yetkili biri var mı” dedim. “Ben”;dedi. “İslami akademinin hocasıyım”, dedi Almanya’da İslami bir akademide ders veriyormuş.
Dedim ki “pardon ben baktım da anlayamadım” Bu DVD yi almıştım çocuklara ve orada şöyle yazıyor peygamber efendimiz (sav)e Cebrail as geldiğinde namaz kılma nasıl kılınır onu öğretmiş ve peygamberimiz dağdan inmiş ve önce Hz. Hatice’ye Cebrail as kendisine nasıl öğrettiyse aynısını öğretmiş. Peki Cebrail (as) peygamber (sav)’e öğrettiyse hanımınada böyle mi öğretmişti yoksa özel bir şekil mi öğretmişti?
Adam da “ne alaka”dedi. “Ama siz şöyle diyorsunuz, erkekler böyle yapar, kadınlar böyle yapar. Şimdi Cebrail (as) mi demiş ya Muhammed (sav) sen gitte hanımına böyle yaptırma şöyle yaptırma kadınlar böyle yapar erkekler böyle yapar. Eğer ki; Allah’a ibadet şeklinde bu varsa bende yapacağım düzelteceğim kendimi eğer yoksa neden ayrım yapıyorsunuz” dedim. Adam dedi ki “ne biçim soru bu ya, şüphe mi ediyorsun.” .
Evet, ben şüpheli şeyden uzak dururum benim Allah’ım öyle diyor şüpheli şeyden uzak dur diyor yani haram helal var ama bilmiyorsan şüpheli ise sen de uzak dur adam dedi ki hadis var dedi ben de dedim ki yerini göster adam dedi ki bana inanmıyon mu? Ben dedim ki ” Hayır, ben babama da inanmıyorum yani benim babam söylüyor diye,
Hz. İbrahim’in babası da babaydı ama o da put yapıyordu. Yani bir sözü benim babam söyledi diye doğru mu diyeceğim”. Adam dedi “ya kardeşim git başıma bela mısın”. Dedim “tamam, tamam ben gidiyorum”. Sonra eşim bana anlattı adam ona Hadis kitap çıkarmış. (eşim hep Almancadan okur) dedi ki Fatma Arapçadaki hadis kitapları Arapça hadis kitabının orijinalinle numaraları uyuşuyor ama Türkçedekiyle orijinal Arapça metine hiç uyulmamış. Türklerin sattığı hadis kitabında işine geleni almış ve kendi numaralandırmasını yapmış.
Buna benzer bir şeyi de Hamdi Bey’den duymuştum. Ayetin birisini keçi yemiş. Keçi yediyse o ayet geçersiz olmuştur zaten. Allah yoksa niye yedirsin keçiye, bize eziyet etmek için mi? Eğer Allahu teala adil ise, bize hüküm veriyorsa, Kur’an’ı gönderdiyse, Allahu teala bize tekrar göndermekten aciz mi? yani biraz düşünmek lazım. İslam indiyse bu sadece erkeklere inmedi.
Bu Müslüman’a indi. Eğer ki;
“ ya eyyühellezine amenü” diyorsa. Allah’u Teâlâ. ey iman edenler derken onun vav ve elifle sonunda bitiriyorsa, bu erkek ve kadın toplumuna hitabet şekli. Eğer ki beni kadın olarak dışlıyorsanız, ben Müslüman değilsem, kermes yaptığınızda da, bana kadın olarak “şunu yapar mısın hanım”; demeyeceksin. Yapmam, gidin kendi yemeğinizi kendiniz yapın kutlamanız için.
Ama Allah’u Teâlâ eğer beni de Müslüman ettiyse; siz de beni kabul etmek mecburiyetindesiniz, çünkü Allah’u Teâlâ’ya hizmet eden ilk şehit eğer bir kadındıysa. Allah onun şehitliğini kabul ettiyse, ben bilmiyorum. Şehit Sümeyye diyorlar. O kadar eziyete biz dayanabilir miyiz? Ben yapamam Allah korusun, benim çocuğuma bir şey yapsalar, kolay tarafını seçerim belki ve” Allah’ım Müslüman’ım ama sen beni affet”der, belki kendimi kurtarmak için dilimle inkâr ederdim. Allah içimi zaten biliyor yani.
Allah kimseyi korktuğu ile imtihan etmesin. Ama eğer ben Müslüman’sam Müslüman kadınları bana örnek gösteriyorsanız o zaman Müslüman kadının da aynı beyin kapasitesine sahip olduğunu bilmeniz gerek.
Bilhassa erkeklere söylüyorum; Allah’u Teala Hz. Havva’yı Hz. Adem’in kaburga kemiğinden yarattığını Kur’an’da söylemiyor. Hatta Hz. Havva ismi Kur’an’da hiçbir zaman geçmiyor ve o kontrollerde de bakıyorum Hz. Havva diye çeviriler var. Hz. Havva diye bir isim Kur’an’da yok, bana da gösterin ben de dini sizden öğrenmiş olurum. Hz. Havva ile Kur’an’a ek yapıyorsunuz çevirilerde, onların mesuliyeti hepsi sizde çünkü Hz. Havva Hıristiyanlıkta Hz. Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır ve Hz. Havva günahkar bir kadındır çünkü cennetten atılmanın vesile sebebidir. Dolayısıyla benim yapmadığım suçla beni suçlamayın. Ben Hz. Adem’in kemiğinden yaratıldığına inanmıyorum. Benim Allah’ımın onun bunun kemiğinden kadın yaratıp da onu adama daha yakın yapacağı zihniyeti, bu adam düşüncesidir. Benim Allah’ım Adildir. Benim Allah’ım yaratılışı modelsiz olarak yaratmayı bilendir. Erkeği yaratan, kadını da yaratır. Ben bunu kabul etmiyorum. Siz de benim dediğimi kabul etmek mecburiyetinde değilsiniz.
Ben sadece çevirilerde yapılan bu şokuşturmalardan bizi ayrıştırıyorlar diyorum. Dinimizi bu şekil parçalıyorlar ve biz de bu çevirileri okuyoruz. Arapça bilmeyen adam meal okumaya mecbur. Ben şimdi yemek yapmak için Arap televizyonunu açsam oradaki birkaç kelimeyi seçsem bile nasıl anlayacağım yemeğe ne koyduğunu, hadi tv de görsellik var ama telefonda bir arkadaşım bana Arapça yemek tarifi verse nasıl anlayacağım. Yani anlamadığım bu Kur’an bana nasıl hidayet versin. Sabahtan akşama kadar oku,oku dur. Allan benden ne ister.?” Sıratel müstakim ….. veladallin amin” diyor ama sonra kalkıyor; Diyanet fetva hattını arıyor şu nedir bu nedir diye soruyor. Sen Kur’anı anlasaydın bunları sormazdın. Diyanete de gerek kalmazdı.
Diyaneti meali de hatalıdır. Ve Diyanetin hocaları da olmayan bir dini tebliğ ediyorlar. Laik bir ülkede yaşıyorsanız laiklik şudur, din ve İslam ayrıdır. Devletin dini olmaz. Ben bunu söyleyince adam diyor ki “o zaman şeriat ülkesine git”, yahu şeriat ülkesi var da ben mi gitmedim.
O yüzden Kur’an’ı anlamak için Arapça bilmek lazım. Abim diyor ki “kardeşim bu yaştan sonra Arapça mı öğreneyim.”
Cep telefonunu öğreniyorsunuz. Oturup bir gün de dilin için uğraş.
Meal okumanın da şu tehlikesi var. Mesela Türkçede de bir kelimenin birden fazla anlamı var. Mesela çalmak kelimesi kapı çalmak, müzik çalmak, saça boya çalmak… Gibi, İşte meal yapan kişi de Arapçada birden fazla manaya gelen kelimede neyi enjekte etmek istiyorsa o manayı veriyor. Örneğin eşinizi dövün anlamı veriyorlar. Ben de erkek olsam o manayı verirdim.
Belediyede görev yaparken şiddet gören kadınlara hizmet verirken kadınlar bana kocalarını şikâyet ediyorlardı. Sonra ben o kadınları görürdüm kocalarıyla barışınca. Bazı kadınlar dövülebilir de ama bazı adamlar da dövülebilir olmalı o zaman. Eğer benim Allah’ım adilse kadını da kemikten yaratmışsa benim anlayışıma göre değil de onların söylediği insan kendi kemiğini kırar mı hiç?….Kim kendi kaburga kemiğini kırıyor? Gel de kendi böğrüne vur önce, karına vurmadan önce zayıfı korumak benim dinimin emri değil miydi?
Meallerdeki tehlike şöyle bir kelimenin misal çalmak kelimenin birkaç çeşidi var ya hani yanlış kullanırsanız arabam çalındı derken arabama boya çalındı şeklinde kullanabilirsiniz. Üstelik Türkçe mealden Almancaya çevirmek başka bir saçmalık zaten. Arapça kelimenin Türkçe karşılığını zor bulmuşsun bir de onu Almancaya çevirmeye değmez. hatayı da aktarmış olursun. Arapçadan direkt Almancaya çevirsen en azından daha doğru olur. Aslan diye 300 farklı kelime var… Biz aslanı tek kelime olarak kullanırız.
Arapçada “Arslan gibi oğlum var” falan deriz. Biz hep aslan deriz ama. Arapçada öyle değil her kullanımda farklı bir aslan şeklinde kullanıyor. Adam aslanı kullanacak Arapçadaki 300 kullanımdan birini görüyor ama Türkçede elinde sadece bir kelime olan arslan var. Bu durum dövün ayeti gibi oluyor. Darabe dövün anlamına geliyor evet darp etme manasına geliyor. Türkçeye de uygun. Ama birçok anlama geliyor. Terk etmek, ayrılmak manasına da geliyor. Adam çeviriyi yaparken karısına kızmışsa alıyor dövme manasını kullanıyor. Darabe eğer dövmekse, ancak öğretmenin sopa ile tahtada bir şey göstermesi gibidir. Hafif tahtaya dokunarak .
Eğer ki hanımınız sizi aldatıyorsa şeklinde çeviri var. Ya hu İslam’da veya Kur’an da aldatmamı var? Ben eve gelsem, eşimi başkasıyla yakalasam, ben de çeker vururum. İnternete 40 tane birbiriyle kıyaslamalı çeviriler var orda detayını anlatmış, bir de adam kendi fikrini eklemiş.
Kuran’ın açıklamasını okuyan adam, Kuran’ın inceliğini bilmiyor ki onun kendi fikri olduğunu bilsin. Aynı Hz. Havva davasında ki gibi Hz Havva ismi geçmiyor, adam orda yazıyor ki; Hz Adem ve Havva yazıyor ve kadına bir isim koymuş oluyor. Aynı zamanda bana Yahudilikten din transfer etmiş oluyor. Yani tehlike şöyle; benim Kuran’ımda Havva diye bir şahıs yok …… Hz Adem’i ve eşini diyor Rabbim. Eşini derken homoseksüaliteden bahsetmiyor.
Hz Adem’in eşi erkek değil. Orda “zevcetun” yani kadın bir eş olduğunu söylüyor ve aynı maddeden yaratıldığını söylüyor. Kaburgadan demiyor. Aynı maddeden yaratan Allah’ı kim eleştirebilir ki? İstediği gibi yaratır! Hz. İsa’yı da babasız yaratır! İnanırsın, inanmazsın ya da tanrının oğlu dersin, beni hiç ilgilendirmez.
Müslüman’ım diyorsan eğer bu Kur’an benim kaynağımsa bir milim de ileri gidemezsin… Ben psikolojik bir çeviri yapmıştım. Orada diyor ki A ya A dır ya da B dir yani A hem A hem de B olamaz.
Eğer İslam varsa bunu gönderene de inanıyorsak ki Allahu teala bize indirdiği Kur’an’da kaynaktır. Eğer ki aradığımız şeyi orada bulamıyorsak, deriz ki kaynak açısından Peygamber efendimiz(sav) zamanında, nasıl uygulama varmış veya bu konu gündeme gelmiş mi! Şimdi burada arkadaşlar diyor ki “hadisi kabul etmiyoruz”. Ben hadisi bir tarih kaynağı olarak kabul ediyorum. Eğer biri bana “Hamdi Bey şöyle dediydi sayfasında bir yazı paylaşımında” ben derim ki “Kaynak göster. Hamdi Bey ne zaman dedi.”. “Ee ben duydum, keçi yemiş” derseniz ama Hamdi beyin söylediğini ispat edemezsiniz. Eğer ki bir kaynak varsa bana da göster! Yoksa kafandan uydurma. Eğer ki hadis bir yerde toplu yazıldıysa bana vereceksin ben bakacağım sen de bak tekrar. Türkiye’de sahih olmayanı varmış! Hz.Ali’nin deyimine bile hadisi şerif diyorlar, yani bilinç yok.
Hadis veya Hadisi-şerif bizi ilgilendiren bir konu mu? Müslüman’ı her konu ilgilendirir. Çevirililerde bizi buradan vuruyorlar işte. İsraliyattan bizim dinimize bir şeyler ekliyorlar ama biz farkında değiliz.
Farkında olmadığımız tek şeyde şu; Allah’u tealanın da farkında değiliz biz. Allah her şeyi yapabilir ama gökte kaldığı sürece. Allah hiçbir zaman aşağıdaki işlere karışmaz ama bu her ülkede böylemi bilmiyorum ….. Hani Türkiye gündemini takip ediyorum İslami facebook sayfalarını takip ediyorum. Ya diyorum “ bu Allah hiçbir şeye karışmaz mı biz Zeus’a mı inanıyoruz yoksa”.!
O gün bir tarikat şeyhinin videosunda konuşmasını gördüm. Adam diyor ki “Allah’ın gökte konseyi var, görev paylaşımı yapıyor,! o gün gittik Kıbrıs mesesini hallettik ”.Kıbrıs yerine Guantanamo’dakilere yardım etseydin, Suriye’de kardeşlerine tecavüz ediyorlar gidip kadınları kurtarsana hep siz yunanistanı mı kurtarırsınız yoksa? Bir de Müslüman el atsaydınız keşke..
Tabiki Müslüman’ı her şey ilgilendirir …………….
Uzun lafın kısası, Allah’ın dininde hata var mı “haşa” hata yok çeviride hata var mı “evet”.
Birilerine alet oluyoruz, birilerinin çıkarı için İslam bize anlatılıyor ve biz onu kontrol etme imkanına sahip değiliz.. Ebu Hanife’yi vali neden zindana attırmıştı çünkü o dediki ben doğruyu söylerim sana yalakalık yapmam. O da kendine Ebu Hanife’nin yerine fetva verecek bir kör, sağır kişiyi buldu.
Devletler böyle çalışıyorlar işte. Kör, sağır getiriyorlar ilmi kurumlara başkan yapıp fetva verdiriyorlar. Eğer ona inanırsak, o İslam’a inanmış oluyoruz.
Ama benim Allah’ım tüm noksan sıfatlardan münezzehtir. Eğer sizin anlattığınız İslam’sa, ben o Islama mensup değilim. Ben sadece “la diyorum, herkesin çevirisine ve kendi fikrini sokuşturduğu ayetleri ben kabul etmiyorum. Allahu tealanın deryasını küçücük bir çeviriyle küçücük bir damlaya sokuşturuyorsunuz, o sokuşturduğunuz damla da sizin zihniyetinizin ürünüdür.
Allah’u Teala sizi hesaba çeksin bütün kadınların hakkını öbür dünyadan sizden alsın dövdüğünüzde, dövmek istediklerinizin de. Müslüman kadın hür kadındır ve Müslüman kadın aynı haklara sahiptir aynı tebliği yapmaya mecburdur. Cuma namazından hiç kimse men edemez çünkü Allahu teala hitap ederken “ya eyyühelleize amenü” diyor ve dediğim gibi vav elifle sonunda biterse bu cemaate hitabendir. 100 tane kadının içinde 1 erkek bulunsa dahi bu hitabet şekli kullanılır.
Erkek muhataptır çünkü İslam’da kadın muhatap alınmıyor maalesef.
O da gene çeviri yapanın İslam’ı öne çıkaran erkeklerin zihniyetinin ürünüdür, ne kadar kadın karışmazsa o kadar çok İslam rahat anlatılır çünkü kadınların huyu sormaktır, sorarsa ona cevap vermek lazım. Kocasının statüsü düşmesin, cevap veremeyecek duruma düşmesin diye bunların hepsi programlı projedir ve hepsi Mason projesidir İslam’la uzaktan yakından alakası yoktur.
Soru: Mirasta kadınlar için neler var?
Mirasta şimdi esas olan Kuran’da ne geçiyorsa kadın için odur. 3 parçayı 2’ye bölüp erkeğe veriyorsa İslam birini de kadına veriyorsa şunu düşünmek gerek. Kadına verilen hak kadınındır. O kadının hakkıdır. İstediği şekilde kullanabilir, erkek ailesini geçindirmekten mesuldür. İki hak alıyorsa, onu ailesine harcama mesuliyeti vardır ama kadının parası kadınındır, istediği gibi kullanabilir.
Fakat İslam’da, Kuran’da bu şekil bir şey yok derseniz o zaman siz de aksini ispat etmeniz lazım. Türkiye’de kıyılan nikâhlara baktım hanımlar. Allahu teala bizim hakkımız olan, mehir evvel mehir ahir vermiştir yani Türkçede yüzgörümlüğü duvak açılınca onu haricinde sonradan verilen mehir . Tabi bunlar töredir.
Fakat İslam da hak varsa önce bir şeyi kabul etmemiz lazım; Kadının kaburgadan yaratılmadığını! Biz eşitsek eğer ve bu İslam bize indiyse bu İslam bizim için geçerlidir.
(*) Fatma Afife GÜRSOY’un İktibas Çizgisi Dergisi Kayseri Bürosu’nda yaptığı bu sunumun deşifresini yararlı olacağı kanaatiyle dikkatlerinize sunmak istedik.Arzu edenler sunumun tamamını “http://www.iktibascizgisi.com/pazar-sohbetleri-12/n izleyebilir


