GenelMektuplara Cevap

İslam’a  ideoloji denilebilir mi?

SORU:İdeoloji; kendi içinde bütünlüğü olan siyasi, iktisadi, sosyal sistem düşüncesine sahip, inanç ve fikir bütünü olduğuna göre, İslam’a aynı zamanda bir ideoloji de diyebilir miyiz?

CEVAP: İdeoloji sözlükte değişik şekillerde tanımlanmaktadır.

1:Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü.

2:(Küçültücü anlamda) Gerçekliği olmayan, soyut düşüncelere dayanan kuram.

3:Terimin yaratıcısı Destutt de Tracy’ye göre ideoloji, “ideler bilimi” dir, ideleri (geniş anlamıyle bilinç olaylarını), idelerin niteliklerini, yasalarını, gösterdikleri anlamlarla bağlantılarını ve kökenlerini inceler.  İde:  En genel anlamıyla fikir, düşünce ve kavram olarak tanımlanmaktadır.

Loji: Bir bilim ya da disiplini tanımlayan teori, bilim anlamına gelen müşterek bir terimdir. Birleşik kullanıldığı kelimeye göre İdeoloji: ideler,  fikirler, düşünceler bilimi demektir.

İdeolojiye toplumsal bir sistemi ifade etmesi noktasından bakıldığında, seküler bir yaşam tarzını ifade etmektedir. İslam hak batıl tüm yaşam tarzlarına “DİN”  sözcüğünü kullanmaktadır. Özellikle Kâfirun suresinde müşriklerin putperest dini için, “leküm diynüküm veliyediyn” sizin dininiz size benim dinim de banadır” ifadesinde olduğu gibi. Bu açıdan ideolojilere de din denilebilir. Ancak İslam’ın, ideoloji kelimesiyle ifade edilmesinin, doğru bir ifade olmayacağını düşünüyoruz. İdeoloji niteliği itibariyle insan kaynaklı bir sistemdir. Sadece dünya hayatını düzenler. İslam ise eşyanın yaratılışından, hayatın ilahi iradeye göre düzenlenmesinden ve ahiret hayatında insanın yargılanmasına kadar insan, hayat ve kâinatın tümünü kapsayıcı hükümler ortaya koyar.  En önemlisi de kaynağı insan aklı değil vahiydir. Bu nedenle insan kaynaklı bir düşünce olan ideoloji sözcüğü, İslam’ı anlatmak için yetersizdir. İslam ideoloji’nin ilgilendiği alanı tümüyle kapsamasına rağmen; ideoloji İslam’ın kapsadığı alanını kuşatmaktan acizdir.

SORU: İnsanın ihtiyacından fazla mal kazanması haramdır gibi teoriler öne sürenlerin iddiası doğru mudur?

CEVAP: Böyle bir iddianın doğru olması eşyanın tabiatına İslamın ilkelerine aykırıdır. İhtiyacımız olan şeyler sabit olmadığı gibi kazanacağımız da sabit değildir. Bu iki şeyi bir birine denk getirmek söylendiği kadar kolay bir şey değildir. Haydi denk getirdikte ihtiyacımız kadar kazandık diyelim. Herkes ihtiyacı kadar kazanır, üretir ise çalışıp kazanamayanların ihtiyacını kim nereden karşılayacak? Çünkü insanlar değişik kabiliyette yaratılmıştır. İnsanlardan bir kısmı, onlarca kişinin kazanacağını kazanıp üretecek kabiliyet ve güçte iken; bir kısmı da kendi karnını doyuracak durumda değildir.

Bununla beraber, İslam Müslümanları zekât, sadaka ve infak emriyle muhatap kılmaktadır. Şayet ihtiyaçtan fazla kazanmak haramsa, Allah haram kazançtan mı zekât ve sadaka vermelerini istiyor? Böyle bir anlayışın doğru olması ihtimali olmadığı gibi; İslam’ı ilk uygulayan Allah’ın Resulünün en yakın arkadaşları ve ilk Müslümanlardan Ebu Bekir ve Osman (ra) Mekke’nin ölçeğine göre büyük tüccar idiler. Bu insanlar Müslüman olunca Peygamberimiz servetlerine el koymadı. Belki bu Müslümanlar İslamın ilk yıllarında bütün servetlerini yoksul Müslümanların ve gelişmekte olan İslam toplumunun ihtiyaçları için seferber ettiler. Medine’nin dokuzuncu yılında yapılan Tebük seferinde Ebu Bekir (ra) servetinin tamamını, Hz. Osman yarısını ve diğer zenginlerden Abdurrahman Bin Avf, hatırı sayılır yardımlar yaparak ordunun ihtiyacı olan donanımı sağlamışlardı. Bu insanlar İslamı en doğru anlayan kimselerdi çünkü içlerinde Allah’ın elçisi bulunuyordu. Vahyin gelişine muhatap olmuş bu insanların yaptıklarının yanlışlığı bildirilmiş olsaydı; Peygamberimiz de onları bu işten men ederdi. Peygamberimiz (as) ilk günden irtihaline kadar hiçbir zenginin malına el koymamış ve fazla maldan men etmemiştir. Ancak helal yoldan kazanmalarını ve zengin olan kimsenin zekât vermelerini emretmiştir. (Tevbe 9/60) Zekatı alabilmek için bu insanların ihtiyaçlarından fazla mallarının olması gerekir ki,  zekat emrine muhatap olsunlar. Ayrıca peygamberimize de şu talimat verilmektedir:

“Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onların gönüllerini yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.” Tevbe 9/103

“Şüphesiz ki takva sahipleri Rabbinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı. Geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi. Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı. Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardır. Hiç görmüyor musunuz?”  (Zariyat 51/15-21)

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir