
İslâm dininin temeli, özü ve tüm peygamberlerin ortak çağrısı Tevhid inancıdır. Tevhid, “Allah’ın varlığını ve birliğini, O’nun eşi, benzeri ve ortağı bulunmadığını, dolayısıyla yalnızca O’na ibadet edilmesi ve sadece O’ndan yardım dilenmesi gerektiğini kabul etmek” anlamına gelir. Kur’ân-i Kermde “Sizin İlahınız tek bir İlah’tır. O’ndan başka ilah yoktur; O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.” (Bakara:163),Başka bir ayette de “Senden önce hiçbir Resûl göndermedik ki, ona: ‘Şüphesiz benden başka ilah yoktur; o hâlde yalnızca bana kulluk edin’ diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiya:25)
Bu inanç, bir Müslümanın hayat görüşünü, düşünce yapısını ve tüm eylemlerini inşa eden yegâne, dinî esasları bünyesinde barındıran ilkedir.
Tevhid, sadece soyut bir kabulden ibaret değildir; hayatın her alanını kapsayan, derin ve çok boyutlu bir iman sistemidir. İslâm âlimleri, Tevhid’i temelde iki ana kategoride ele alırlar:
1. Rubûbiyyet’te Tevhid (Rablikte Birlik)
Bu, Allah’ın alemdeki tek yaratıcı, rızık verici, yöneticisi ve mutlak kudret sahibi (Rab) olduğunu tasdik etmektir. Göklerde ve yerde her şeyin O’nun tasarrufunda olduğunu, kâinattaki mükemmel nizamın O’nun eşsiz gücünün eseri olduğunu kabul etmeyi içerir. Kur’an’da yer alan pek çok ayet, kâinatın varlığı ve devamındaki ilahi kudret üzerinden Tevhid’in delilini sunar.
2. Ulûhiyyet’te Tevhid (İlahlıkta ve İbadette Birlik)
Bu, Rablikte birliğin doğal sonucu olarak, yegâne ibadet ve kulluk edilmeye layık varlığın yalnızca Allah olduğunu kabul etmektir. “Lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka ilah yoktur) sözüyle ifade edilen bu ilke, tüm ibadetlerin (namaz, oruç, zekât, dua, tevekkül vb.) sadece Allah’a has kılınmasını, O’ndan başka hiçbir varlığa kulluk edilmemesini emreder. Bu, aynı zamanda insanın acizliğini idrak edip en zor anlarında bile yalnız O’na güvenip dayanması anlamına gelir.
Şirk: Tevhidin Zıttı ve En Büyük Zulüm
Tevhidin karşıtı olan Şirk, Allah’a eş, ortak veya rakip kabul etmek, O’na ait sıfatları başka varlıklara yüklemek ya da ibadetleri Allah’tan başkasına yöneltmek demektir. Kur’an’da en büyük günah ve affı olmayan tek kusur olarak nitelendirilen şirk, insanın fıtratını bozan en büyük zulümdür. Nitekim Lokman suresi 13. ayette: “Oğulcuğum! Allah’a şirk koşma! Şüphesiz ki şirk, en büyük zulümdür.” buyrularak bu hakikat vurgulanmıştır.Yine başka bir Ayette “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” (En’âm:162-163)
Şirk, yalnızca putlara tapmak gibi açık bir eylem olmayabilir. Bazen mal, mevki, şöhret gibi dünyevi arzuları, hatta riya (gösteriş) yoluyla amelleri Allah’ın rızasından daha öne çıkarmak bile gizli şirk (şirk-i hafî) olarak değerlendirilir. “De ki: ‘Şüphesiz ben de sizin gibi bir beşerim. Bana vahyolunuyor ki: Sizin İlahınız tek bir İlah’tır. Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.'” (Kehf:110), “De ki: ‘Şüphesiz ben de sizin gibi bir beşerim. Bana vahyolunuyor ki: Sizin İlahınız tek bir İlah’tır. Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.'” (Kehf:110)
Bu nedenle bir Müslümanın görevi, yalnızca sözde değil, inancında, düşüncesinde ve eylemlerinde şirkin her türlüsünden uzak durarak Tevhid’i muhafaza etmektir.
Kur’ân-ı Kerm’de birçok ayet Tevhidi tanımlar ve inanışta Tevhidden uzaklaşmamayı,Şirke de bulaşmamaya vurgu yapar.Bunlardan en özet tanımlamayı da İhlas suresinde görürüz.
İhlâs Sûresi, dört ayetlik veciz yapısıyla Tevhid inancını en saf ve samimi şekilde dile getiren suredir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bu sure için “Kur’an’ın üçte birine denktir” buyurması, onun taşıdığı anlam derinliğini gösterir. Surede Allah’ın benzersizliği şu temel sıfatlarla anlatılır:
• “De ki: O, Allah’tır, tektir (Ehad).” (Kulhuvalla^huehad): Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde eşsiz ve biricik olduğunu ifade eder.
• “Allah Samed’dir.” (Alla^hussamed): Herkesin ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu, fakat Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan mutlak varlık olduğunu vurgular.
• “O, doğurmamış ve doğurulmamıştır.” (Lemyelidvelemyu^led): Allah’ın başlangıcı ve sonu olmadığını, bir aile veya soy ilişkisi bulunmadığını kesin bir dille reddeder.
• “Hiçbir şey O’nun dengi olmamıştır.” (Velemyekunlehu^kufuvenehad): Yaratılmış hiçbir şeyin O’na denk veya benzer olamayacağını belirtir.
Bu ayetler, hem Allah’ı kemâl sıfatlarıyla tanıtarak inancı sağlamlaştırır hem de O’na ortak koşma fikrinin tüm yollarını kapatır. İhlâs Sûresi, Tevhid’in sarsılmaz çekirdeğidir.
Sonuç
Tevhid, bir Müslümanın Allah ile yaptığı ebedi sözleşmenin temelini oluşturur. Bu inanç, sadece ilahi bir emir değil, aynı zamanda insanın yaratılış gayesine uygun, vicdani bir ihtiyaçtır. Tevhid’i kabul etmek, kişinin dünyevi korkularından sıyrılıp yalnız Rabbinin kudretine güvenmesini sağlar.
Tevhid’in hakikatini idrak etmek, şirkin tüm biçimlerinden sakınmak ve hayatı boyunca Allah’ın birliğini merkezine almak, dünyada huzurun ve ahirette kurtuluşun tek ve vazgeçilmez yoludur.



