GenelMektuplara Cevap

Ramazan Ayında Ölülere Kuran okunması İslam’a Uygun mudur?

Halkımızın özellikle Ramazan ayında ölülerin ruhuna bağışlamak üzere, Kur’an okuması veya okutması İslam’a uygun mudur? Peygamberimizin böyle bir uygulaması var mıdır?                                                                    

Cevap: Kur’an, Ramazan ayında indirilmiştir (2/185). Kur’an’la Allah bu ayda sıhhatli ve mukim olan Müslümanlara bir ay oruç tutmayı farz kıldığını bildirmiştir. (2/183, 184).

Fakat Kur’an’ı okumak ve okutmak ne Ramazan ayına has bir ameldir, ne de Kur’an ölülerin ruhuna okunmak için gönderilmiştir. Allah, Kur’an’ın gönderiliş amacını şöyle açıklıyor:                                    

“Biz ona (Muhammed’e) şiir öğretmedik. Zaten bu ona yakışmazdı da. Onun getirdiği sade bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.”(36/69)

“(Onunla) diri olanları uyarsın ve kafirler de cezayı hak etsinler diye”(36/70). Bu ifadelerin, daha çok ölüler için okunan Yasin suresinde olması ne kadar manidardır. Dirilerin uyarılmasını isteyen Kur’an’ı ölülere okumak, Kur’an’ın gönderiliş maksadını göz ardı etmek olacaktır. Allah onu yaşayanların Kur’an’la öğütlenmesi için gönderdiğini defaatla vurgulamaktadır. Kamer suresinde de bu ifade dört defa tekrarlanmaktadır:                 

“Yemin olsun ki biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Fakat düşünüp öğüt alan var mı?.”(54/17, 22, 32, 40)

“Ey Muhammed, sana vahyolunana sarıl. Sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin. Bu Kur’an sana ve kavmine bir öğüttür; (ondan) sorguya çekileceksiniz”(43/43-44).

“Bu babaları uyarılmayan bir kavmi uyarman için üstün ve merhametli olan (Allah’ın) indirmesidir.”(36/5-6)                                                                                

“Bütün insanları uyarması için kuluna Furkan’ı indiren Allah’ın şanı çok yücedir.”(25/1)                

Kur’an’ın gönderiliş amacıyla alakalı daha yüzlerce ayet hep bu minval üzere insanlara öğüt, nasihat ve uyarı için gönderildiğini vurgulamaktadır. İnsanın onunla öğütlenmesi için onu, anladığı dilden okuması veya okuyandan dinlemesi gerekir ki, onun neleri içerdiğini, nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması gerektiğini anlayabilsin.

Bu hayatta olan için bir öğüt olduğuna göre, ölüler için anlamadığı bir metni okuyarak ne ölüye ne de diriye bir fayda sağlamaktadır. Sadece “kubbede kalan hoş bir seda imiş” olmaktan başka.

Müslüman olduğunu iddia eden bu insanların ısrarla Kur’an’ı anlamadığı dilden okuyarak, ölüleri günahlarından kurtarmak, dirilere de sevap kazandırmak istemi, Kur’an’ın mesajına karşı pasif bir direnmedir. Kur’an hayatta iken okunup yaşanması gereken bir kitaptır ki Allah, ancak bundan razı olup gereğini yapana ecir vereceğini bildiriyor. Öldükten sonra ölü için Kur’an okumak Kur’an’ın verdiği mesajın anlaşılmadığının bir kanıtıdır.                                                                               

Diri olanlara, kendileri için bunu neden yaptıkları sorulduğunda: “sevap kazanmak için” denilmektedir. Sevap kazanmak, Allah’ın rızasına uygun iş yapmakla mümkündür. Anlamadığınız dilden okuduğunuz ayetlerin sizden ne istediğini nasıl bileceksiniz ki onu amele dönüştürerek sevap kazanmış olasınız?

Bu konuda şöyle bir örnek verilir: İnsanlar helak olmuştur, alimler müstesna. Alimler de helak olmuştur, ilmiyle amel edenler müstesna. İlmiyle amel edenler de helak olmuştur, amellerinde ihlaslı olanlar müstesna.

İş bu minval üzere olunca okumak yetmiyor; bilmek ve bilginin ihlaslı amele dönüşmesi gerekiyor. Kur’an’ı okumanın anlamı, anlamak için anladığın dilden okumaktır. Okumak da ancak yaşamak onunla amel etmek için olmalıdır ki maksadına uygun bir okuyuş olsun.                                                                     

Geçen zaman ömürdendir. Doğrusu ve yanlışıyla geçip gider, bir daha dönmemek üzere. Bundan sonrası için Allah ömür vermiş ise henüz yaşanmamıştır. Bu durumda, bugünden tezi yok hemen Kur’an’ın anladığımız dil ile yazılmış bir mealini alarak işe başlamalıyız. Günümüzün en sakin saatlerini okumak için ayırmalıyız. Ağır ağır, anlaya anlaya okumalı ve not almalıyız. Anladığımız mesajların üzerinde durup düşünmeli ve o güne kadar kafamızdaki hurafeleri Kur’an’ın mesajıyla yıkamalıyız. Bu çalışma uzun vadeli devam etmeli, ulaştığımız noktaları muhakeme ve mukayese yöntemiyle pekiştirmeliyiz. Okuduklarımızı kendimiz için ve yaşamak için okumalıyız. Doğru olunduğundan emin olup, kalbimiz tatmin oluncaya kadar, yeniden yeniden okumalıyız.          

İşte Kur’an’ın bizden istediği okuma, bu tür bir okumadır. Anlaşılan, düşündüren, değiştiren bir okuma.           

“Bir kavim nefislerindekileri değiştirmedikçe Allah onların halini değiştirmez” (13/11) hükmü yeniden hatırlanmalı ve üzerinde düşünülmelidir. Anlamadığın bir şeyi yıllarca sen okusan ve senden sonra da başkaları senin için okusa ne değişir? Çünkü ne sen okuduğundan bir şey anladın ne de senin için okunandan. Bu nedenle de halini değiştirmedin. Nefsinde olanlar hep aynı kaldı. İşte toplumun açmazı budur. Günde milyonlarca hafız hatim yapsa insanların halinde en ufak bir değişme söz konusu olmaz, olamaz. İnsanın doğasına, eşyanın tabiatına aykırıdır. İnsanlar anladıkları sözden etkilenirler. Etkilendikleri içinde değişmeye çalışırlar. Kur’an’ı anladığımız dilden okuyunca Kur’an’daki ilahi hitap bizi etkileyecek biz de etkilenerek halimizi değiştirmeye çalışacağız. Biz halimizi (nefsimizde olanı) değiştirdiğimiz zaman: Allah da üzerimizdeki hükmü değiştirecektir ki, o asla vadinden dönmez. Biz bize düşeni yapalım. Onun da kendi vadini yerine getireceğinden eminiz.

Peygamberimizin ölülere Kur’an okuması vaki olmadığı gibi; anlaşılmadan Kur’an okumanın okumak olmadığını Abdullah bin Ömer hadisiyle anlatmaktadır. Özetle şöyle:

“Kim üç günden kısa bir zamanda Kur’an’ı baştan sona okursa, Kur’an okumuş olmaz. ’’Bu söz her gece Kur’an’ı hatmeden Abdullah’a hitaben söylenmiştir. Allah’ın, Resulü’ne önerdiği okuma biçimi, gecenin sakin saatlerinde tertil ile ağır ağır (düşünüp anlayarak) okumaktır.

Ölülere okuma konusuna gelince, Allah “sen ölülere duyuramazsın, bu Kur’an dirileri uyarman için indirildi” ayetlerini okuyan bir peygamber Kur’an’la çelişecek bir işi yapar mı? Peygamber (a.s) Kur’an’ı anlatmak için pazarlara, panayırlara, meydanlara ve Kabe’ye gitmiştir. Hayatta olanlara duyurmak için istihza ve hakaretlere rağmen Kur’an’ı onlara okumaya ve anlatmaya çalışmıştır; ama mezarlıklara giderek böyle bir şey yapmamıştır. Düşündürücü değil mi? Bizler de düşünelim istiyoruz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı