
Sigara Bağlılığının Müminin Yaşamındaki Yeri
Mezhepsel görüşlere dayalı “Geleneksel bir dinin” yaşandığı İslam Dünyası denilen coğrafyada inançlarında çok emin oldukları için bir de “muhafazakârlıkları” ile övünerek yaşamını sürdürmekte olan bir dünyada Türkiye’de yaşayan çoğunluğu Hanefi mezhebine bağlı Müslümanlar olarak bizlerde bu övgüden kendimize düşen payımızı almaktayız.
Yaşam tarzımızı oluşturan Geleneksel Dini bizlere öğreten muhtelif ölçeklere sahip birçok kaynaklarda; Cehennem denilen mekânı bütün Müslümanların göreceklerini ancak affedilmeyen günahı olanların, bu günahları miktarı cehennemde yandıktan sonra Müslüman olmaları münasebetiyle mutlak mekânları olan Cennete gireceklerini bu kaynaklardan öğrenmekteyiz. Hayati nitelikte verilen bu müjdeli haber Müslümanları çok mutlu etmekte ve günah işlemekte onları zafiyete uğratmaktadır.
Oysaki Hakikat arayışı gayesiyle, kendimle yüzleşmeye başladığım uzun yıllardır iman değeri taşıyan tek kaynak olarak yaşam rehberi edindiğim Kur’an-ı Kerim’in hiçbir ayetinde bugüne kadar böyle bir bilgiye rastlayamadım. Aksine bu konuyla ilgili Kur’an’ın 23 Mü’minün 102-103. Ayetlerinde;
“Kimlerin tartısı ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Ve kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir; Cehennem’de sürekli kalıcıdırlar”
İfadesiyle Allah dünyada ki sevabı, günahından fazla olanların Cennete, günahı sevabından fazla olanların ise Cehenneme gideceklerini ve Cennetin de, Cehennemin de “geçici değil” bizzat sürekli olduğunu net bir şekilde ifade etmektedir.
Cennet ve Cehennemle ilgili genel bir değerlendirme yaptıktan sonra başlıkta da yer alan ve oldukça önemli olan esas konuya dönmek isterim. Müslümanlar arasında nedense “Nemelâzım şimdi bu konuyu açıp ta dost, düşman herkesi karşıma almanın ne âlemi var anlayışıyla” konuşulmaktan itina ile kaçınılan ve bu nedenle de toplumumuzda kangren olmuş olan “sigara” üzerinde durmak istiyorum. Çünkü tebliğ sorumluluğu taşıyan bir Müslümanın lügatinde hiçbir nedenle “Nemelâzım” kelimesinin yer almaması gerektiğini düşünüyorum. Toplumun sinir uçlarına dokunmanın ne kadar büyük bir risk taşıdığını biliyorum. Muhatapları sizi bir kalemde siler atar, selamı keser, hayatından çıkarır ve ortada yalnız başınıza sipsivri kala kalırsınız. Zaten şu anda da öyle değimliyiz. Seksen altı milyonluk %99 u Müslüman(!) olan bir toplumda kendimizi yalnız hissetmiyor muyuz? Sokakta selam verecek, hiç tartışmadan on dakika tatlı tatlı sohbet edebileceğimiz aramızda kaç kişi kalmıştır ki?
Ama olsun yine de üzülmüyorum çünkü bizi teselli eden rol modellerimiz, liderlerimiz olan, yaşamlarından ibretle örnek almamız gereken birçok Resul/Nebilerimiz mevcuttur. Bunlardan her konuda yaşamlarından örnek alacağımız bir Nebi karşımıza çıkmaktadır. Mesela davası için babasını dahi karşısına alan ve öz babasının şikâyeti üzerine mancınıkla ateşe atılan ancak tek sığındığı Rabbi tarafından ateşi gül bahçesine dönüştürülen atamız Hz. İbrahim Nebi etrafında kimsesi olmayan tek başına bir ümmet değil miydi? Nübüvvetinin özellikle ilk yıllarında Hz Muhammed Nebimiz yaşamını ortaya koyduğu mücadelesinde karşısına aldığı en yakınları da dâhil olmak üzere karşıtları tarafından taşlanarak az mı yaşam savaşı verdi. Allah kendisine tevekkül edenlere yeter inşallah.
İslam dininde helal ve haram belirleme konularında Kur’an’da belirleyici olan tek hüküm makamının: 2/85 – 5/87 – 6/119.139.143 – 7/32 – 9/37 – 16/5 Ayetlerinin yanında;
66 Tahrim 1: Ey Nebi! Eşlerinin hoşnutluğunu gözeterek, Allah’ın helal kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun? Allah, Çok Bağışlayıcı’dır, Rahmeti Kesintisiz’dir.
Sigara konusunda dünyada her ne kadar oldukça yaygın bir nüfusa sahip bulunan mezheplerin birbirinden farklı görüşleri olsa da Helal ve haram kılma yetkisinin yalnızca Allah’a ait olduğunu, yukarıda ki Ayette; Nebi de olsa, hiç kimsenin helal ve haram kılma yetkisine sahip olmadığını Kur’an çok açık bir biçimde bizlere bildirmektedir.
Kur’an’da yer almayan fakat insan sağlığına her yönüyle, bütün alanlarda çok zararlı olan “sigara” ve benzeri maddelerinde kullanılmasını engelleyecek açık bir hüküm olmadığı ve hüküm koyma yetkisi de Allah’tan başka kimsede bulunmadığına göre bu türden maddelerin kullanımı ile ilgili mezhepsel bir kavram olan “mekruh” ifadesi kullanılmaktadır. Bu terim Şâri tarafından kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda yapılmaması istenen fiil demektir. Bu tanım fakihlerin çoğunluğuna göredir. Hanefiler ise mekruhu, tahrimen mekruh ve tenzilen mekruh olmak üzere ikiye ayırırlar. Sigaranın da dâhil edildiği tahrimen mekruh; zanni bir delil ile kesin olarak yapılmaması istenen şeydir. Ancak delaletindeki bir kapalılıktan dolayı haramlığı kesin olarak sabit olmamıştır. Bu sebeple Hanefilerin açıklamış oldukları bu mekruh türüne ameli haram denilmiştir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu maddelerden Müslümanlar arasında kullanımı en yaygın olması nedeniyle büyük bir çoğunluğu ilgilendiren sigara bağımlılığını ele almak istiyorum:
İçeriğinde; muhtelif ölçeklerde olmak üzere keyif verici ve bağımlılık yapıcı özellikleri de olan nikotin(uyuşturucu), amonyak, boya, metanol, karbon monoksit, arsenik, metan, aseton,
bütan, kadmiyum, strik asit, naftalin, tiner vb. gibi daha birçok zararlı maddeler bulunmaktadır. Bunun yanında sigaranın insan vücudunda etkilediği organlarına göre sebep olduğu kanser hastalıkları; Baş ve boyun, akciğer, lösemi, mide, böbrek, pankreas, kolon, mesane ve rahim ağzı kanserleridir. Ayrıca, beyin felci, körlük, kalp hastalığı, zatürre, kronik akciğer ve astım, doğurganlıkta azalma gibi çok önemli hastalıklara da sebep olmaktadır.
Sigaranın yukarıda sadece kullanıcısının kendi sağlığına verdiği bunca zararla kalmayıp, eşi ve çocuklarından başlayıp en yakın çevresi ve toplum üzerinde yarattığı çok olumsuz sağlık, sosyal ve psikolojik ağır toplumsal sonuçları da olmaktadır.
Bahse konu olan birçok zararlı sonuçlar hakkında çoğumuzun az çok bilgisi olduğu varsayımından hareketle ben Müslüman bir ailede sigaranın yarattığı problemlere değinerek bu önemli yazımı tamamlamak istiyorum. Kur’an’ın talebesi veya mensubu olan makbul bir Müslüman ve gerçek bir Mümin, bulunduğu toplumda tebliğ sorumluluğu olan rol model Kur’an ahlakına sahip bir insan modeli olmak zorundadır. Bu vasıflara sahip olan insanın olmazsa olmaz en önemli özelliği ise özü ve sözü bir yani sözleri ile davranışları istisnasız tutarlı olması gerekmektedir. Müminin Rol modelliği aileden başlayarak topluma yayılır. Ailede çocukların reşit oluncaya kadarki rol modelleri anne ve babalardır. Çocuklar bundan sonra kendi kişiliklerini, kazandıkları bu rol modellerinin üzerine bina ederler.
Şimdi; bir anne veya baba ağzında sigara içer halde çocuklarına sigaranın zararından söz edebilir mi? Ederse, sadece bu konuda değil, eğitmek istediği diğer bütün konularda inandırıcı olarak saygın bir sonuç alma şansı olabilir mi? Soruya elbette evet denilemez çünkü başka seçenek kalmamıştır. Böyle bir modele sahip yuvada ilk temel eğitimini bizden alan, ergenlik dönemi ile birlikte evde artık bin bir tuzaklarla donanımlı sosyal medya araçlarının teslim aldığı, eğitip yetiştirdiği, dönüşü olmayan yollara savurduğu, fiziksel olarak bize benzeyen fakat bizden olmayan canavarlaşmış nesiller yetiştiğini ibretle görmekteyiz.
Müslüman kardeşlerimize sigara kullanma sebebinin ne olduğu sorulduğunda ekseri çoğunlukta verdikleri cevaplarda birleştikleri ortak noktaları; keyif verici olduğu için stres gidermek, ruhsal sıkıntıdan, sinirden, yalnızlıktan, çaresizliklerden kurtulmak için kaçıp sığındıkları, teselli aradıkları bir liman gibi gördüklerini ifade etmektedirler.
Oysa bir Müslümanı sınavı gereği karşılaştığı zorluklardan, musibetlerden kurtaracak olan tek şey, Allah’ın zararları itibarıyla kullanılmasını kullarından yasakladığı maddelere benzerliğinden hareketle sigara içmek değildir. Aksine bizzat Kur’an’ın türevleriyle birlikte 69 Ayetinde yer alan Allah’a sığınmak yani “Tevekkül” etmektir.
Tevekkül; Her hususta Allah’a güvenmek, dayanmak, teslim olmak, her türlü gereken hazırlığını yaptıktan sonra işlerini Allah’a havale etmektir.
29 Ankebut 58-59: İnananları ve salihatı yapanları, içinde sürekli kalacakları Cennet’te; altından ırmaklar akan köşklere yerleştireceğiz. İyi işler yapanların ödülü ne güzeldir!
Onlar, sabreden ve Rabb’lerine tevekkül edenlerdir.
5 Mâide 11: Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size saldırmayı tasarlamıştı da Allah, onları, size saldırmaktan vazgeçirmişti. Allah’a karşı takvalı olun. Mü’minler, yalnızca Allah’a güvenip yönelsinler.
65 Talâk 3: Ve Allah, ona ummadığı yerden rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter. Kuşkusuz Allah, buyruğunu yerine getirir. Allah, her şey için bir ölçü belirlemiştir.
Yukarıda ki örnek üç ayetten ve daha birçok ayetlerden de anlaşıldığı gibi Allah’a tevekkül; Allah’ın yardımına, çalışanın emeklerini boşa çıkarmayacağına, sevabını, ücretini tam vereceğine, hak edenin dualarını kabul edeceğine, adil olduğuna ve haksızlık etmeyeceğine inanmak ve güvenmektir.
Kur’an’da; Sabah-akşam elinden tesbihini düşürmeden zikri tesbih çekmek olarak anlayan, vakit namazlarını kılmak için özellikle camiye, fakat kimseye selam vermeden sadece önüne bakarak giden-gelen, kötü olmayalım anlayışıyla, nemelazımcı tavırla, gördüğü haksızlığa, zulme tepkisiz kalarak karşı koymayan, kimseye yardımı da dokunmayan Allah’ın böyle makbul bir kul anlayışı yoktur. Buna karşılık; keyfiyet hakkı olmayan hatta bizzat hesaba muhatap sorumluluğu olan Kur’an’a dayalı yaşam tarzı ve bununla özdeş söylemleriyle dini tebliğ, fakiri gözetme ve zalimin zulmüne bütün gücüyle engel olma sorumluğu olan bir kul anlayışı vardır. Bunun için de Müminler dünya yaşamı süresince Kur’an ahlakıyla bezenmiş iyi bir “Rol Model” olmak zorundadırlar.
Bütün bu açıklamalardan sonra; Sigara Kur’an’da haram kılınan zararlı maddeler arasında yer almadığı düşüncesi ve rahatlığı ile üreticisinin dahi paketinin üzerinde sağlığa zararlı olduğunu ısrarla vurgulamasına rağmen kullanmaya devam etmektedir. Ben özellikle Mümin kardeşlerimin kullanımına bu maddenin hiç yakışmadığını düşünüyor ve acizane onları bir kere daha tefekkür sonra da tevekkül etmeye davet ediyorum.
Her zaman olduğu gibi kusurları olan bir kul olarak eksiklerim ve yanlışlarımdan dolayı Her Şeyin Hâkimi ve Yaratıcısı Olan Allah’a sığınırım. Çünkü Her Şeyin Doğrusunu Ancak Tek Olan Yüce Rabbim Bilir.