
Sünnetullah’ta değişme var mıdır?
SORU: Resulullah Kavimlerin helakini anlatan Hud suresinin kendisini ihtiyarlattığını dile getirmiştir. Helak kıssalarının anlatıldığı bu sureden sonra Resulullah’ın Medine ye hicretinden sonra, Mekkeli müşriklere yönelik herhangi bir helak olmamıştır.
Sonuç olarak; Allah’ın tarih içerisinde insan ve toplumlarla ilişkisinde sabitliğin aksine değişkenlik gözükmektedir. Allah’ın kavim ve toplumlar ve peygamberleriyle olan değişkenlik ‘değişmez yasallık’ anlamındaki sünnetüllah kavramına rağmen nasıl anlaşılmalıdır?
CEVAP: Resulullah’ı ihtiyarlatan kavimlerin helakinin bu surede anlatılmış olması değil, Emrolunduğun gibi dos doğru ol” ayeti olduğu rivayet edilmektedir. Konu şöyle zikrediliyor:
“Andolsun ki, Musa’ya kitabı verdik, yine de onda ihtilafa düşüldü. Eğer Rabbinden daha önce verilmiş bir karar olmasa idi, elbette haklarında hüküm verilmiş bitmişti. Muhakkak ki onlar, bundan şüphe içindedirler.
Gerçekten de onların her biri öyle kimselerdir ki, yaptıklarının karşılığını Rabbin kendilerine hakkiyle ödeyecektir. Çünkü O, onların yaptıkları her şeyden haberdardır.
İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de (doğru olsunlar). Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır.” (Hud 11/110-112)
Peygamberimizin hicretinden sonra Mekke halkının niçin helak edilmediğine gelince kısman yukarıda gerekçesini vermiş olduk ama işin en önemlisi şu ifadede yatmaktadır:
“Onlar inkâr eden ve sizin Mescid- i Haram’ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle, mümin kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle bir vebalin altında kalmanız ihtimali olmasaydı, Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.” (Fetih 48/25)
Mekke halkı içerisinde hicretten önce ve sonra gizli ve açık iman eden insanların varlığını görüyoruz. Hicretle birlikte tebliğ süreci tamamlanmamış bilakis devam ediyor. Hudeybiye antlaşmasından sonra Mekke’nin en önemli şahsiyetlerinden olan Halid bin Velid ve Amr İbni As gelip Müslüman olmuşlardır. Bu durum gösteriyor ki ilk öfkeyle saldırıdan sonra toplum düzelme yoluna girmiştir. İçlerinde bir takım fanatikler olsa da, zaman her şeyin ilacı olarak hükmünü icra etmiş; Ebu Cehlin oğlu İkrime de samimi bir Müslüman olmuştur. Her şeyi bilen Allah bunu da bildiği için Mekke ve çevresini imhal etmiş. Gün gelmiş Mekke halkı Yediden yetmişe Müslüman olmuştur. Mekke’nin düşmesine rağmen direnen Taifeliler de kendi ayaklarıyla gelerek İslamın üstünlüğünü kabul edip Müslüman olmuşlardır.
Bu uygulamalarda her hangi bir çelişki yoktur. Zaten olması da mümkün değildir. Çünkü Rabbimiz: “Kuran’ı durup düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasından gelseydi, onda bir çok çelişkiler bulurlardı.” (Nisa 4/82) buyurmaktadır.
Sonuç olarak toplumsal olaylara uygulanan sünnetüllah konusunda değişmezlik söz konusu iken; tabiata konulan yasalarda Allah kullarını teczif, te’dib ve taltif için değişiklikler yaptığını ve kıyamete kadar da yapacağını bildirmektedir:
“İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunup bol nimet verdiğinde «Rabbim bana ikram etti» der. Amma onu imtihan edip de rızkını darlaştırdığı vakit de der ki: «Rabbim bana ihanet etti.» (Fecr 89/15-16)
Hud (as):” «Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O’na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin.” (Hud 11/52)
“Eğer Allah rızkı kullarına bol bol verseydi, mutlaka yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O dilediğini belli bir ölçüye göre indiriyor. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları hakkıyla görür.” (Şura 42/27)
“De ki: «Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.” (Ali İmran 3/26)


