GenelYazarlardanYazılar

Teoriden Pratiğe Bir Yol Bulmalı

Hiç kimsenin pratikte uygulanamayacak, normal şartlarda da insan kabiliyeti ile becerilemeyecek
bir şeyi, başka bir kişiden bekleme/isteme hakkı yoktur. Bu akla, adalete ve doğaya ters bir talep olur
çünkü. Buna karşın meşruiyet sınırlarında, yapılması gerekip de ilgili kişilerce yapılmayan şeylerin
neden yapıl {a} madığını sorgulamak da yine ilgili herkes için doğal bir hak olsa gerek.
Her iş ve oluş için, bilgi {teori} ve eylem {pratik} zorunluluğu vardır. Yapılacak bir iş için bilgi, olmazsa
olmazımızken, uygulaması mümkün olmayan bilgi gerçek hayatta hiç bir şey ifade etmez ve bir
varsayımdan öte geçemez. “Uygulamaya elvermeyen teori anlamsız, teoriye dayanmayan uygulama
ise kısırdır” {Leonardo Da Vinci}.

Konu din ve dinin yaşanması olunca da bu kurallar aynen geçerlidir. Yani, Allah insana, dinin gereklilikleri
için bilgiyi {kitap} ve pratik örnekliği {peygamber} ulaştırıyor. Eylem/amel/pratik için kullarına
gücünden fazla bir sorumluluk yüklemeyeceğini beyan ediyor. Geriye akıl ve imkân sahibi
kullar için dinin gerekliliklerini yaşama geçirme sorumluluğu kalıyor. Ancak gerçek hayatta işlerin
pek böyle yürümediğini özellikle bilgiye ulaşanların pratikte sorunlar yaşadıklarına şahit oluyoruz.
Bu noktada belirtmek isterim ki bilgiye ulaşamamış ya da ilgilenmemiş sokaktaki insan bu yazının
konusu dışında tutulmuştur. Esas sözümüz, bilgiye ulaştığı halde onu doğru anlayamayan, bilgiyi
sadece bilgi olarak görüp yaşanılırlığı konusunda bir hassasiyet göstermeyen veya yaşantısı edindiği
bilgilere dayanmayan, aksine tezat teşkil eden kimseleredir. Daha net bir ifade ile sözümüz tevhitten,
kur’an dan dem vuran Müslümanlara yani bizedir. Biz bir yerde yanlış yaptık…

“Teoride, teoriyle pratik arasında fark yoktur, ama pratikte vardır” {Van De Snepscheut}. Eylemlerimizi
kitaba, dine göre yaptığımızı varsayıyor ve rahatlıyoruz. Yani bilgimizle amel ettiğimizi düşünüyoruz
ancak gerçekte böylemi, yoksa çelişkiler yaşıyoruz da haberimiz mi yok? İş, yaşamaya gelince bilgiden
kopuk ve kolay bir yol mu seçiyoruz yoksa. Müslümanlar bu kadar bilgi edinmişken neden İslam
garip, neden Müslümanlar {kimi dertten, kimi zevkten} rezil ve acınası bir durumdalar. Herhangi
bir konuda bile, eylemin bilgiden bağımsız gerçekleşmesi ne kadar samimiyetsiz bir durumsa, konu
din iken nasıl olurda bilgiden {kitap ve peygamberden} kayıtsız bir yaşam sürebiliriz.
Ticaret, komşuluk, akrabalık, aile içi ilişkilerimiz vs. hepsini tek tek gözden geçirelim isterseniz. Ne
kadarını edindiğimizi/sahiplendiğimizi düşündüğümüz bilgilere göre yapıyoruz. Teori-pratik birlikteliğimiz
ne oranda hiç düşündük mü? Söz gelimi komşularımızla ilişkilerimizde dinimiz ne kadar
belirleyici. Evliliğimizde ya da evlilik öncesi nişanlılık döneminde meşruiyet sınırlarına ne kadar
riayet ediyoruz. Kendi akrabalarımızla ya da eşimizin akrabaları ile ilişkilerimiz ne derece dengeli.
Fakirken zenginliği, bekârken evliliği, işçiyken patronluğu konuşmak, ahkâm kesmek kolay, kıymetli
olan zenginliği, evliliği, patronluğu vs. yaşıyorken teoriden/kitaptan/peygamberden kopmamak
gereğini yapmaktı. Burada lafı uzatmanın, misalleri çoğaltmanın bir gereği yoktur, hepimizi buna
benzer bir sürü olumsuz örneğe sahibiz maalesef.

Bizim pratikte/gerçek hayatta bize hakikaten lazım olacak bilgilere/teorilere ihtiyacımız var. Yaşamsal
anlamda karşılığı olmayan bilgi stoku bize fayda yerine zarar verecektir. Son günlerdeki moda {!}
konulardan, Hz. Adem’in babası var mıydı yok muydu, Adem’den başka Ademler de var mıydı, Hz.
Meryem çift cinsiyetlimiydi gibi bir sürü gereksiz, doğruluğunu yada yanlışlığını kimsenin ispatlayamayacağı
daha önemlisi her ihtimalde de gerçek hayatta dinin yaşanmasına fayda yada zarar
vermeyecek konuları tartışmanın da, insanların gündemini meşgul etmeninde, samimiyetle bir
alakası yoktur. Pratikte karşılığı olmayan teorinin hakikat dünyasında zerre miskal yeri yoktur. Pratik
şansı olmayan teorinin de, teoriye dayanmayan {tek kullanımlık} pratiğinde gerçek hayatta ciddiye
alınacak bir tarafı yoktur.

İmtihan için geldiğimiz bu dünya hayatında, örneğin iş dünyasında sadece çok bilgilisiniz diye kimse
size ücret ödemez. Ancak bilginizin işe yaraması, bilginizle çalışmanız {amel etmeniz} sayesinde
işinizin bir değeri, maddi bir karşılığı olur, ücret alabilirsiniz. Teori pratize edilmeli, bilgi amele
dönüşmeli ki kıymet bulsun. Sadece teori/bilgi peşinde koşmak ve edinmek konu din olunca, hakikat
namına bizi doğruya iletmez. Doğru bir pratik yani din endeksli bir yaşam için, sahih bir akide/
sağlam bir teori şarttır. Netice itibarıyla insandan beklenen ameldir/pratiktir. Hesap günü insan
yaptıklarından sorguya çekilecektir. Terazi amellerimizi/pratiğimizi tartacaktır, bilgilerimizi/teorilerimizi
değil. Nelerle meşgul olduğumuzun farkına varmalı, o çok beğenip {içten içe övündüğümüz}
bilgilerimizi sahneye davet etmeliyiz.

Evet, sahne bizim!

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı