Etkinlikler

ZULKARNEYN (as)

İktibas Dergisi Kayseri temsilciliğinde bu yıl yapılan Ramazan etkinliğinde, Muhammet Emin GÜNÇÜ kardeşimiz  “ZULKAYNEYN(as)” konusunu işledi, bu konuşmanın tam metnini siz sitemiz okuyucularına sunuyoruz 

Adı Kur’ân’da geçer. Allah ondan övgü ile bahsetmiştir. Zülkarneyn kelimesi

Arapçadır. Zü ve karneyn kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Zü, sahip ve malik demektir. Karn ise, boynuz, perçem, tepe, zaman, güneş anlamlarına gelir. Karneyn, karn’ın tesniyesi yani iki tanesi demektir. Buna göre Zülkarneyn kelimesi iki boynuz sahibi şeklinde tercüme edilir

Zülkarneyn’in kim oluğu ve neden kendisine bu lakabın takıldığı konusu, eskiden beri tartışmalı bir husus olarak devam etmiştir. Kendisine Zülkarneyn denilmesi, alimler tarafından, başının iki yanında iki boynuza benzer çıkıntıların bulunması, dünyanın şark ve garbını dolaşması, başının iki yanının bakırdan olması, örülmüş iki deste saçı olması, Allah’ın kendisine nur ve zulmeti emrine vermesi, yürürken nurun önünden, zulmetin ise arkasından gelmesi, şecaatı dolayısıyle bu lakabı almış bulunması, rüyasında gökyüzüne çıktığını ve güneşin iki tarafına asıldığını görmesi anlamlarında yorumlanmıştır.

Zülkarneyn’in kim olduğu hususu da, çok farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bilindiği gibi Zülkarneyn kelimesi onun esas adı değil, lakabıdır. Onun esas adı hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür. Birçok kişi, onun Büyük İskender  olduğunu iddia etmiştir. Fakat Kur’ân’da söz konusu olan Zülkarneyn ile Büyük İskender’in vasıfları birbirini tutmamaktadır. Zülkarneyn, Allah’a inanan, dürüst bir hayat süren ve peygamber olduğu bile ileri sürülen bir kişidir. Büyük İskender ise, tek tanrı inancından uzak, girdiği şehirleri yerle bir edecek kadar zalim  ve barbar bir insandı.

Bilhassa son devrin alimlerinin geneli ise, Zülkarneyn’in İran kralı Kisra  olduğunu kabul etmişlerdir. M.Ö 6. asırda imparatorluk kuran Kisra’nın vasıfları, Kur’ân’da adı geçen Zülkarneyn’in vasıflarına daha uygun düşmektedir.Yine de Zülkarneyn’in gerçek adını Allah bilir. Onun peygamber olup olmadığını ihtilaflıdır.

Tevrat tahrif edilip azaltma  ve eksiltmelerle  değiştirilmeseydi, Zülkarneyn  hakkında güvenilir bir kaynak olabilirdi.fakat Tevrat,mitoloji uydurma ve vahyedilen metne eklendiği kesin olan yalan ifadelerle doldurulmuştur.Onun anlattığı tarihi öyküler  kesin  ve güvenilir  olmaktan çıkmıştır.

Elimizde tahrif  ve değiştirilmeden korunmuş sadece Kuran,ı Kerim kalmaktadır.

 

Zülkarneyn’in adı Kur’ân’da üç âyette geçmektedir:

  

Mekke halkını oluşturan cahiliye toplumunda çeşitli dini guruplara mensup insanlar bulunmaktaydı. Zülkarneyn hakkında bilgisi olan bu insanlardan bir grubu; Tevrat’ta yer alan metinler vasıtasıyla bilgi sahibi olan Yahudilerdir. Bir diğer gurup ise, Eski Ahit olarak niteledikleri Tevrat’ı, kendi kutsal kitapları İncil yanında dini metin olarak kabul edip okuyan Hıristiyanlardır. Bunların yanı sıra Kur’an tarafından “Ehl-i Kitap” olarak adlandırılan, Yahudi ve Hıristiyanlarla sosyal ilişkileri esnasındaki bilgi iletişimleri ile ve cahiliyye dönemi hikâye-efsane anlatıcıları olan “Kassas”ların ticaret yollarından edindikleri rivayetler yoluyla, kıt ve zannî manada da olsa kültürel olarak bilgi sahibi olan müşrik Araplar vardır. Eğer Zülkarneyn hakkında soru soranlar arasına, Müslümanlar da dâhil edilecek olsa bile Müslümanların da Zülkarneyn hakkında bilgilerinin kaynağı ya müşrik Arap toplum hafızası ya da Ehl-i Kitap olması gerekmektedir.

Bu tespite göre Kur’an’daki, Zülkarneyn kıssası nazil olmazdan evvel hangi dini guruba mensup olursa olsun cahiliye toplumunun bir takım bilgileri mevcuttur ve bu bilgilerin tamamına yakını Tevrat kaynaklıdır.

Bazı alimlerin rivayetine göre, Yahudilerden birkaç kişi, Hz. Muhammed (s.a.s)’e gelerek Zülkarneyn’in kim olduğunu sormuşlar. Bunun üzerine  âyetler nazil olmuştur .

Diğer bir rivayette ise, Mekkeliler kitap ehli olan Yahudilere adam gönderip Hz. Muhammed (s.a.s)’i çetin bir sınavdan geçirmek için, birkaç soru hazırlayıp göndermelerini istemişlerdi. Onlarda şu üç şeyden sormalarını tavsiye etmişler:

        1)  Ruh,

        2) Ashab-ı Kehf

        3) Zülkarneyn Bunun üzerine ilgili âyetler inmiştir .

 

KURAN,I KERİM,DE Zülkar neyn ŞÖYLE GEÇMEKTEDİR.

83. Sana Zülkarneyn’i soruyorlar. Ondan size bir öğüt okuyacağım, de.

84. Biz, onu yeryüzünde güçlendirmiş ve ona her şeyin yolunu öğretmiştik.

85. O da bir yol tuttu.

86. Sonunda, güneşin battığı yere varınca, ona kara bir çamurda, bir göze de batarken buldu. Orada da bir kavim buldu. Ona dedik ki:

-Ey Zülkarneyn, onları ister cezalandır; ister iyi davran.

87. Dedi ki:

-Kim, zulmederse onu cezalandıracağız, sonra Rabbine döndürülür ve Rabbi onu görülmemiş bir azapla cezalandırır.

88. Fakat, kim de iman eder ve doğruları yaparsa, ona da iyi bir karşılık vardır. Ona emrimizden kolay olanı şöyle yapacağız.

89. Sonra bir yol tuttu.

90. Sonunda, güneşin doğduğu yere vardığında onun, güneşe karşı hiçbir siper yapmadığımız bir kavmin üzerine doğduğunu gördü.

91. İşte böyle, onun yanındakilerin hepsini baştan başa biliyorduk.

92. Sonra yoluna devam etti.

93. Sonunda iki dağ arasında, hemen hemen hiçbir söz anlamayan bir kavme rastladı.

94. -Ey Zülkarneyn, dediler, Ye’cüc ve Me’cüc bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir set yapman için sana vergi verelim mi?

95-96. -Rabbimin bana verdikleri, sizinkinden daha hayırlıdır. Bana gücünüzle yardım edin, Bana demir kütleleri getirin de sizinle onlar arasına sağlam bir duvar yapayım, dedi.

Bunlar iki dağın arasını doldurunca:

-Körükleyin, dedi. Sonunda onu ateş haline getirdi.

-Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim, dedi.

97. Artık, seddi aşmaya güçleri yetmedi ve delip geçmediler.

98. -Bu, Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onun yerle bir eder. Bu, Rabbimin gerçek bir vaadidir, dedi.    (KEHF:83-98)

Kur’an-ı Kerim’deki, Zülkarneyn kullanımı, Kur’an’ın kendi tanımı olan kelime, kavram ya da lakap değildir. Resule sorulan soru, “Zülkarneyn” olarak sorulmuştur ki, Allah bu kelimeyi baz alarak muhatapları cevaplamaktadır.

ZÜ’LKİFL (A.S.)

İsmail’i, İdris’i ve Zülkifi de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerdendi. (21/85)

Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdendi. (21/86)

İsmail’i, Elyesa’ı ve Zülkifl’i de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardandır. (38/48)

Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir