
Allah’ın adıyla mı? Allah adına mı?
“Rahmân, Rahim, Allah’ın ismi ile “Bismillahirrahmanirrahim.
Merhum Şeyh Muhammed Abduh Fâtiha suresinin tefsirinde zikretmeye değer bir mana daha yazmış ve şöyle demiştir: “Bütün milletlerde ve bu cümleden Arap milletinde de bilindiği gibi birisi bir reis veya büyük bir zat hesabına -ve kendi şahsından bahsetmeden- yalnız onun için bir iş yapmak istediği zaman “falanın adına” der. Ve o zatın ismini söyler ki “O ve onun emri olmasaydı ben bu işi yapmazdım ve yapamazdım.” demek olur. Bunun en açık örneğini devlet mahkemelerinde görürüz. Hâkimler gerek sözlü hükümlerinin ve gerek ilâmlarının başında “falan hükümdar adına veya falan reis adına” başlığını söylerler. İşte bunlar gibi bir Müslüman da “şu işe başlıyorum” derken “Ben bu işi kendim için değil, Allah adına, onun emri ile ve ancak onun için yapıyorum.” demiş olur.
Elimdeki mahkeme ilamında “ Yüce Türk milleti adına! Yazısı uzun süre zihnimi meşgul etmişti. Demiştim ki; Bu hareket sonuç, kimin adına işleniyor ise, Büyüklenilen sahiplenilen düşünce arka planında var olan gerçekliklere (fikirlere) atfediliyor. Yani Allah’ın adına veya Allahın adıyla değil. “ Yüce Türk milleti adına! Bu milletin söz de sahiplendiği temel referans laiklik adına! Yani Siyasette hukukta vesair sahalar da “ Allah’ın adı’nın yerine ““ Yüce Türk milleti adına!
Bir dönem Osmanlı sultanlarının “Adı’na okunan, okutulan hutbeler gibi. Siyasal bildiri anlamına kullanılan Cum’a hutbelerinde; Adı geçen şahsın o bölgenin beldenin ülkenin tek hâkimi olduğunun tescili olarak işlendiği vakıa.
Şimdi biz Kuran’da İnsanın sığınağı, sığınması ile ilgili rabbimizin verdiği bilgilere baktığımızda. Neler gördüğümüzü ilave edelim.
İstiâze (Eûzü billahi mine’ş-şeytânirracîm demek) “Kur’ân okumak istediğin zaman kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl, 16/98) âyetinde.
Besmeleden daha genel olan tesmiye konusu “Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alâk, 96/1) ayetinde; hayvan keserken besmele okuma konusu da En’âm sûresi (6/121) Neml suresinde (27/30) yine besmele ile ilgili açıklamayı görüyoruz. “Rahmân, Rahim, Allah’ın ismi ile.
Bu açıklamalar bize ne anlatıyor? Nasıl bir sorumluluk yüklüyor? Kula kulluğu reddeden Allah, her işimizde kendisinin adına hareket etmemizi, kendisinin koyduğu kurallara uygun ona bağlı kalarak yaşamamızı istediği bir gerçek olarak mübarek Kuranda kayıtlanmıştır.
Aksine yaşamak için onun kurallarını hiçe saymak, görmezden gelmek, gale almamak kulluk sözleşmesinin çiğnenmesi olarak bizi ciddi tehditlerle muhatap ediyor.
Nefislerin ilahlaşması demek olan keyfilik yaşam sahamızın tümünü işgal altında bulundurduğu halde, Bismillah demiş olsak bile, anlam kayması yaşadığımızı fark edebiliyor muyuz?
“ Euzübillahimineşşeytanirracim,Bismillahirrahmanirrahim.
Daha açık bir ifade ile söylemek gerekirse; Şeytan ve onun avanesi olan Taguttan bağımsız olarak, onu ve yolunu reddederek, ona karşı tümü ile vahiyle direniş üreterek başlayan bir adım. Hem tagutun yasal düzenleyiciliği ile hayatımızda bulunmasını istemediğimizi, onun düzeninin reddinin iman olduğu bilinci ile hareket edeceğimizin bildirgesi olarak.”
“ Euzübillahimineşşeytanirracim.
Ve ahiren, bu nitelikli reddiyeden sonra, kime kim için maksat ve manasının bilinmesi ile, her şeyimizi teslim ettiğimiz, yaratan, yaşatan rızık veren terbiye eden Rahmân, Rahim, olanın adına, adı /ismi ile,
Bismillahirrahmanirrahim. Demenin anlamı olsa gerek. Sosyal siyasal hukuki sahaya dair her ne varsa ibadet niteliği taşıyacağından elbette ki bu bilincin ıskalanması kabullenemez!
Aksi halde; Besmeleli besmelesizlik ve hatta besleme-li besmelesizlik (her tür rızkın sahibinin Allah olmasına rağmen!) Onun rahmetinden nimetlerinin tümünden istifade etmemize rağmen, sahte bir besmele, taguta itaati önceleyen bir hayatı yaşıyor olmak gibi abuk sabuk, niteliği belli olmayan, cahillerden farksız bir hayatı tüketip gittiğimiz de, bilmemiz gereken şey yarın, Ellerimizin yanımıza düşecek olmasıdır.
Kim diriliş gününde böyle bir hezimeti yaşamayı ister ki.!
Madem istemeyiz/ istemiyoruz, hayatımızı besmeleli, onun ismi ile yaşamamızın gerekliliğine inanmışız.”Onun adı/ismi ile” O halde onun yasalarını hayatın her alanında yaşatıyor olmamız gerekmektedir..
O yasalar henüz hayatta değilse, Allah’ın elçisinin yaşamı içerisinde önemli bir yeri olan davet metodolojisinin bilinmesi elzem olmaktadır. Ki; Allah’ın razı olduğu elçisi gibi olabilelim ve Allah’ta bizden razı olsun.
Ve yeniden; “Rahmân, Rahim, Allah’ın ismi ile. Hayata başlayalım. Yalnızca Allah’ın bulunması gereken zihin dünyamızda, asla ve kat’a bir başka ilahın bulunmasına izin vermeden. Bismillah..
Ne acı ki; Hayatımızın tüm sahalarını işgal etmiş fikir putuna/ putlarına karşı içeriği bilinmeyen, bilincin oluşması için gözle görülür elle tutulur bir inşa faaliyetinin olmadığı bireylerden duyduğumuz “Euzü besmelenin etki alanına şeytanın /tagutun girmemesi hiç mi hiç mümkün gözükmüyor.
Besmele ile direncin oluşmadığı birey de, zihin ve hayatında. Şeytan cirit atarken, tagut ona dilediğini yaptırmakta zorlanmıyor. Her alanda ona kulluk ettiğinin farkında olmayan insanlar bazı ritüellerle ömürlerini tüketiyorlar.
İman etmiş, emin olmuş, dininin kaynağını iyi bilmiş, bilen kişinin, “Şeytandan Allah’a sığınması ne kadar anlamlı ise, cahilin dil alışkanlığı ile terennüm ettiği bu kelime o kadar anlamsızdır. Bu kelimeden olarak besmeleli (!) besmelezsizler ordusuyuz!
O halde kulluğun gereğine iman ettiğini söyleyenlerin kendilerine ait olan bu kelime ve kavramların içeriğini bilmeleri gerekli ön şart olarak önümüzde durduğunun bilincinde olmamız, bu kelimelerin anlam dünyasında kendimize gelmemiz olmazsa olmazlarımızdan olmalıdır.
Sözün özü. Besmele sıradan bir ağız alışanlığı değildir. Rahman, Rahim olan Allah’ın adı ile her işe, yalnız ona kulluk, yalnız ondan yardım, yalnız ona itaat ve yalnız onu ilah, rab edinerek yaşamın başlangıcında hareket ettiğimizi dilimizle hal ve hareketimizle ispat ederek yaşamaktır.
Nasıl ki; Tevhit kulluğa girişte cehalet duvarlarının aşılması ise, Besmele her harekette kulluğu ona ispat edişin pusulasıdır. Ona sığınmak ondan gayrıyı hayatımıza dahil etmemektir. Bu bağlamda besmele bir tevhid eyleminin hayatın rengini aldığı kaynağın tarafında olma bilincidir.



Besmele bize Allah’ın adıyla yaşamayı öğretir. Aynı zamanda Onun adını anarak yapılamayacak işlerden de el çekmeyi işaret eder. Bu açıdan Allah’ın adıyla hareket eden insanların kuracağı sistemler de besmeleli olacaktır. Allah’ın adı yerine başkalarının adlarını önceleyen sitemler ise tağuti sistemlerdir. Bu tür sitemlerde Allah’ın adının yönetici kesimler tarafından anılması ise, Şeytanın Allah’ın adını anarak sapmasına gerekçe üretmesinden farksızdır.
Allah’ın adını andıktan sonra yapılması gereken, Onun istediği yol ve yöntem gereğince de hareket etmektir. Yoksa ortaya çıkan sonuç; Allah’ın adıyla aldanmaktan başka bir şey olmayacaktır.