GenelYazarlardanYazılar

Devlet Aklı, Devlet Ahlakı

Son dönemler de ki imam-hatip okulu açma furyası başlamazdan evvel, okullarda ki din eğitimi, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi adı altında kontrollü (ve hedefi de bizce malum) bir halde düzenlenmişti. Bu durum, her alanda olduğu gibi din ve eğitiminde de sınırları biz çizeriz düşüncesinin eseriydi. Bu dersin ismine takmıştık o zamanlar, din değil kültürü ve de ahlakının bilgisi diye. Ama kesinlikle içerik olarak din bilgisi değildi. Hoş, adı din bilgisi olsa bile, Allah’ın dininden bahsetmeyen dersin adının ne önemi vardı, oda ayrı bir konu.

Bugün gelinen noktayı gözlemlediğimiz de dinden geriye (sözde hedeflenen) o ahlak bile kalmamış. Toplum içinde genel olarak kültürel, folklorik ritüellerle bezenmiş düzeyde bir din yaygınlaşmış ve yaşanıyor. Artık kendisini dindar atfeden nice insanlarda bile, dininin gereği ahlaktan eser göremiyoruz. Oysaki dinin görünür yüzü ahlaktır. Her din kendine has bir ahlak üretir ama ahlak tek başına bir din değildir. Bununla birlikte insanın bir dini olmasa bile, ahlaken kendisini diğer insanlar arasında kötü kabul edilen şeylerden koruyorsa eğer, iyi biridir ve bu durumunu devam ettirdiği sürece herkesçe de saygı görecektir. İyi ve kötüyü ayırt edip ve her zaman iyiden yana saf tutuyor oluşumuz bizi ahlaklı kılar. Müslüman için iyi ve kötünün ayırt edicisi mutlak suretle Allah’ın dini olmalıdır. Dinimizden kaynaklanan ahlakımız toplumsal hayatta en büyük sermayemizdir çünkü.

Ahlak ile din arasındaki bağı kuracak olan akıldır. Akledenler için Allah kitabında nice öğütler vermiştir ki bunlar Müslüman’ın ahlakını oluşturan yapı taşlarıdır. Sahabeden, Hz. Aişe’ye peygamberimizin ahlakını soranlara verdiği cevap müthiştir; ‘siz hiç kur’an okumaz mısınız, O’nun ahlakı kur’an idi’. Bunu Allah’ın da teyit ettiğini ‘Sen elbette yüce bir ahlak üzerinesin’(kalem 68/4) sözü ile görüyoruz.

Hazır ahlak ile akıl bağına değinmişken sözü getirmek istediğimiz yere gelelim artık.

Son günlerde sıkça karşılaştığımız bir söz var; DEVLET AKLI. Hemen belirtelim ki bahsettiğimiz bu devlet aklının, eserlerine bakınca ahlaktan beri olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz. Ve tamda burada sormak lazım, aklınız var ise ahlakınız nerede diye. Batılı devletlerden bahsetmiyorum onların ne dini, nede ahlakı var, onların kutsal(!) emperyal planları var çünkü. Sözümüz her zaman olduğu gibi bize, Müslüman bireye, (sözde)Müslüman idareciye ve bu Müslüman idarecilerin devlet yönetimlerinedir elbette. Var mı Allah aşkına İslam’ın ahlakı ile devlet yöneten, DEVLET AHLAKI tesis edebilen bir lider. Yok, niye yok çünkü ahlakın sadece bireysel ilişkilere mahsus bir şey olduğunu düşünüyor olmalılar. O halde akıl dan da vazgeçin öyle ya akıl da birey-insan için.

Ahlakı kur’an olan’ peygamberin ümmeti ve o ümmetin liderleri, hiç düşünmez misiniz, Peygamber’in (a.s.) yönettiği devletin aklı ve ahlakı yok muydu? Allahın resulü birey olarak, kul olarak aklı, ahlakı ne ise lider olarak, devlet olarak ta aynı gerekçeler ve kriterler ile duruş sahibi değil miydi? Nasıl da görmezden geliyorsunuz?

Ey Müslüman halkların liderleri, Filistin’e, Afganistan’a, Irak’a ve Suriye’ye yapılan müdahalelere hangi gerekçeler ile kayıtsız kaldınız ya da yapılan zulme hangi gerekçeler ile ortak oldunuz. Nerede aklınız, nerede ahlakınız. Gerçi hikmetinden sual olunmaz o meşhur DEVLET AKLI ile hareket etmişsinizdir yine. Biz cahiller de anlamayız zaten(!)

Ulusal çıkarlarınızın, Allah’ın rızasını ve ümmetin menfaatini gölgelemesi her hangi bir ahlakınızın olmayışındandır. Başta Türkiye ve İran olmak üzere tüm halkı Müslüman ülkelerin liderlerinin özellikle de uluslar arası ilişkilerini izleyin, belirleyici unsurun, ulusal çıkarlar olduğunu hemen göreceksiniz. Kendi aralarında bile bu değişmez kural olmuştur. Doğası gereği bir noktaya kadar anlaşılabilinir ancak varsa yoksa ulusal çıkarlarımız durumuna geldiğiniz anda, orda ne din kalır, ne akıl ne de ahlak. Güncel bir örnek olması açısından kuzey ırak bölgesel yönetimi lideri Barzani’nin referandum çıkışına, komşu Müslüman ülke liderlerinin tepkilerini, özellikle de Türkiye ve İran’ın tepkisini değerlendirelim meramımızı anlatmaya yeter. İki ülke de kendi toprakları içindeki Kürt nüfusu ve bunların olası taleplerini düşünerek aldıkları pozisyon kendi içinde bir noktaya kadar tutarlıdır. Ancak, bunu dile getiriş şekli, sahiplenilen söylem ve sonuçlar üzerinden tehditkâr bir eylem boyutu itici, incitici, yakışıksız ve asla Müslüman ahlakı ile bağdaşmayacak türde oldu. ‘’Bağımsızlıkta ısrar edilmesi halinde sonuçlarının ağır olacağını’’ söyleyip, sınırları kapatmak, halkı açlığa mahkûm etmek gibi (sadece söylem boyutunda kalsa bile) tehditler devlet aklı gereği olabilir, ancak bir dinden bir ahlaktan beslenemez bu duygular, gerçi devletler duygularla yönetilmez di değil mi?. Hafızamızı yoklayınca Müslümanların tarihinde, açlığa mahkûm edilmeyi ilk defa, müşriklerin Peygamberimize ve ilk Müslüman topluluğa karşı uyguladıklarını görüyoruz. Açlığa çaresizliği mahkûm etme İslam’ın, Müslümanların ahlakında yoktur. Müslümanların böyle bir geleneği yoktur. Bu söylem ahlakı olmayan bir söylemdir. Eylemi dönüşmesini ise zaten konuşmaya bile gerek yoktur.

Devlet denen mekanizmayı kim yönetiyorsa, devlet o yöneticinin/yönetim kadrosunun aklı, ahlakı ve bu ikisinin filtresinden geçen diğer tüm araç ve gereçlerle işler. Sonuçta at sahibine göre kişner. Size göre kişnemeyen at sizin değildir. O halde kimse kimseyi kandırmasın. Kimse, dine, akla, vicdana ve ahlaka sığmayan işlerini devlet aklı ambalajına sokmasın. Müslüman evini, işini nasıl ki dininden beslenen bir akıl ve ahlak üzere yönetmek zorunda ise her ne iş yaparsa yapsın, aynı zorunluluğa tabidir. Bu iş devlet yönetmek olsa da böyledir. Eğer Allah rızası gibi bir davanız varsa, bakkal dükkânı da çalıştırsanız, devlette yönetseniz, aklı ve ahlakı yok sayamaz ve de kötüye kullanamazsınız. Allah kitabında bize defalarca ‘’cahillerden olmayın’’ der. Cahillikte ısrar edenin ise hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Buna din, akıl ve ahlak ta dâhil. Kişi zaten aklı ve ahlakı ihtiyaç görmediğinden cahil kalmıştır.

O kadar cahilsiniz ki; (kendinizce bir) Dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadığını sanıyorsunuz.” (Nikola Tesla.)

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı