Yazılar

Din Adamlığı Mı Yoksa Dinin Adamı Mı Olacağız

Aziz İslam’ı bu gün yeryüzündeki mevcut din ve ideolojilerden ayıran en bariz özelliği onun mensuplarının Allah katında takva “Allah’ın koymuş olduğu kanun ve kurallara karşı hassas ve duyarlı olma hali müstesna hiçbir farkın olmamasıdır.” Bu özellik İslam’ın diğer din ve ideolojilerden ayrıldığı en bariz ve önemli özelliklerindendir. Bundan dolayı da İslam kendisini bir yaşam tarzı ve hayat nizamı olarak kabul eden mensuplarından kabul ettikleri dinleri hakkında tam ve mükemmel bir bilgiye sahip olmalarını. Ayrıca dinlerini kimseye havale etmemelerini mensuplarından ister. Zira “Dinlerini din adamlarına havale edenlerin gerçek anlam da dinlerinden bahsedilmez “. Problem bu gün Müslümanların dinlerini hangi kaynaktan öğrendikleri sorunudur. İster iseniz Müslümanların dinlerini öğrenmeleri gereken Kuran’a nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunu irdeleyelim. Bakın Allah kendisine iman edenlerden ne istiyor: “(Resulüm) Kuran’ı  okumayı, anlamayı ,tebliğ etmeyi ve ona uymayı sana farz kılan Allah, elbette seni dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir “ (Kasas-85) İlgili ayetin bizzat Allah’ın elçisine hitap ediyor olması elbette ki bu kitaba iman ettiğini söyleyen Müminleri kapsamaması veya ilgilendirmemesi asla mümkün değildir. Mensubu bulunduğu kitabı bilmeyen neye göre ve nasıl Müslüman olacak?

Geriye bir tek ihtimal kalıyor oda dini kendisinden daha iyi bildiğini zannettiği hocasından, üstadından, ağabeyinden, şeyhinden televizyon , radyo ve din adamı diye toplumda bilinip tanınan insanlardan dinini öğrenecektir. Geleneksel anlamda böyledir. Ya meseleye Kuran ve resulün perspektiflerinden baktığımız zaman ne olacak? Allah Kuran’ı okumayı anlamayı ve yaşamayı bu kitabın mensupları için farz kılmıştır. Kuran okumak bu günkü geleneksel anlayışa göre sünnettir. İşin doğrusu bu mudur? Elbette ki hayır.   Hiçbir inanmışın bundan kaçışı söz konusu olamaz. Ben kitabı “ Kuran’ı anlayamam efendim her önüne gelen Kuran’ı anlar mı “? Diyerek” sorumluluktan asla kurtulamayız. İslam da Hristiyanlık ve Yahudilik te olduğu gibi bir ruhban sınıfı asla yoktur. Diğer bir ifade ile (din adamlığı değil dinin adamı) olmak vardır. Bu da herkesin dinini mutlaka asıl kaynağından öğrenmesini zorunlu kılar. Yoksa  “Din adamları, doğru dürüst hareket etmediği zaman, “din adamlığı ”adıyla gerçekleri saptırmaya en müsait araçlar konumuna düşerler. Kuran’ın Ehl-i kitabın bu gurup hakkında kaydettiği gerçeği, biz zamanımızda çok rahat anlıyoruz. Onlar daha önceden belirlenmiş bazı hükümlere varmak için kitaplarının metinlerini çarpıtarak yorumluyor, istedikleri tarafa çekiyorlar, kitabın metinlerinin bu anlamda  olduğunu ve verdikleri bu hükmün gerçeğin somut ifadesi olduğunu iddia ediyorlardı. Hâlbuki önceden belirlenen bu hükümler, temelinde bu dinin gerçeği ile çelişiyor du.Bu işi yapanlar; pasif durumdaki halkın çoğunun dinin gerçeği ve bu metinlerin gerçek anlamları ile metinleri kendilerine uyarladıkları uydurma hükümlerin arasını ayırmayacağı var sayımına dayandırıyorlardı .Göstermelik olarak  “din” kılıfına büründürülmüş  bazı din  adamlarında bu örneği  bu gün çok rahat anlaya biliyoruz. Bunlar dini meslek edinenlerdir; dini her türlü isteğin hizmetine verenlerdir. Onalar bir menfaat elde edeceklerini sezdiklerinde, bu dünyanın mallarından birinin onlara hediye edileceğini  fark ettiklerinde, nasları alırlar, arzu edilen şekilde kullanırlar!  Bu metinleri alırlar götürürler beşeri arzuların peşinde kullanmaya başlarlar.

Bu nasların konusunu belirlenmiş arzulara uygun düşürmek için eğip bükerler. Bu din ve dinin temel gerçekleriyle çelişen yönelişler ile dini bağdaştırmak için sözlerin yerlerini değiştirirler. Söz benzerliği bile olsa Kuran ayetlerinden birinin anlamı ile yaltakçılık yapmayı görev bildikleri kişilerin arzu ve istekleri arasında bir benzerlik bulma  çabasına düşerler!Bu çalışmada ha bire didinir,var gücüyle çalışırlar. “Onun Allah katından olduğunu söylerler. Hâlbuki Allah katından değildir. Bile bile Allah adına yalan söylerler. “Aynen Kuran’ın sözünü ettiği Ehl-i Kitap gurubunun yaptığı gibi .Bu yalnız Ehl-i Kitaba özgü bir felaket değildir. Din mensupları  arasında Allah’ın dininin ucuzladığı, bu dünyanın mallarından birinin pahasına bile değmez konuma düştüğü her çeşit arzu ve isteğe rahatlıkla boyun eğer hale geldiği, her ümmetin başındaki felakettir. Bağlılığın bozulduğu, gönüllerin Allah adına bile yalan uydurmaktan çekinmediği, Allah’ın kullarına yaltaklık için onun sözlerini saptırmaktan çekinmeyen Allah’ın dinine aykırı  olan saptırılmış olan arzuların peşinde  koşan her ümmetin durumu budur.

Sanki yüce Allah bu açıklamayla Müslüman cemaati  o bulaşıcı hastalıktan sakındırmaktadır. Çünkü Yahudilerden liderlik emanetinin alınmasına bu olmuşuz tutumlar; neden olmuş bulunmaktadır.Ayetlerden anlaşıldığına göre İsrail oğullarının bu kesmi Allah7ın kitabında mecazi anlamlar ifade eden cümleler arıyorlardı, onlarla ağızlarını eğip büküyorlar. Onları başka anlamlara çekiyorlardı. Böylece uydurdukları şeyleri kitlelere  “Allah’ın kitabından gerçekler” diye yutturuyorlar ve “bunlar Allah’ın dedikleridir. Demeye kalkışıyorlardı. Hâlbuki Allah onları söylemiş değildi. (Fizilalil kuran Al-i İmran suresi 79.ayetin yorumu)

İnsanın Hz. Adem (A.S) dan itibaren bu gün dahil fıtratı aynı, onda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Ne kafirin ne de Müslümanın bu konuda herhangi bir değişime uğraması söz konusu değildir. Allah adına yalan uydurma, Allah ile peygamberlerinin arasını açma Allah’ın ayetlerini az bir paha karşılığı satmak o gün de var idi bu gün de var bizden sonrada kıyamete kadar da var olacaktır. Ama bunlar Allah’ın inanmış ve teslim olmuş kullarının özelliklerinden değildir. Peki nedir onların özellikleri? Kısaca da bunlardan da bahsederek yazımızı sonlandıralım inşallah: Yazımıza başlık olarak seçtiğimiz konuyu esas alarak söyleyecek olur isek onlar dinlerini meslek edinmezler, dininden ekmek yemezler aksine dininin adamı olurlar ve dinlerine ekmek yedirirler. Yine onlar dini sembol ve işaretleri kullanarak (sakal, şalvar. cübbe, türban) kendi dışındaki insanların duygularını istismar edip bunlar ile onları sömürmezler. Konuştukları zaman ya hakkı söylerler yada sabrı tavsiye ederler. Sözlerinin farklı iki anlama gelmemesine dikkat ederler. Sözleri gayet açık ve nettir. İmalı konuşmazlar, sözün sürekli Muhkemine uyub Müteşabihat ‘ının  gerçek mahiyetini Allah’ın bileceğini ta baştan kabul ederler. Kuran’ın ayetlerini salt bi şeyler biliyor olmak için okumazlar aksine okuyup anladıklarını hayatlarında mutlaka uygularlar.Allah’ın ayetlerini az bir paha karşılığında satmazlar ve Allah ile de kimseyi aldatmazlar. Dinini meslek edinmeyen ve dininin adamı olan fakat bu gün toplum da din adamı olarak isimlendirilen kardeşlerimizi kastetmediğimizi belirterek başka bir yazıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir