
Geleneksel Anlayış Aklın Kullanılmasına Engeldir
Hz. Nebi’nin döneminde putlarını kendi elleriyle yapanların bu putlara tapmaları şaşırtıcı gelebilir. Üstelik Hz Nebi’nin bunun saçma olduğunu, gerçeğin tek Allah’a kulluk etmek olduğunu anlattığında kendi halkından öldürülme tehditleri aldığı rivayet edilmektedir. Peki, Nebi’leri putlarının uğruna öldürmeyi bile düşünen bu yığınları harekete geçiren mekanizma neydi?
Kur’an bize bunun “gelenek” olduğunu söylüyor. Gelen her mesajı “Biz geleneklerimizden asla vazgeçmeyiz” diye reddeden kitlelerin, sapıklığının sebebi de bu gelenekleri taklit etmeyi en doğru yol olarak yeterli görmeleridir.
Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman; “Hayır biz atalarımızdan gördüğümüz şeylere uyarız” derler. Ya ataları akıllarını kullanmayan ve doğru yolu bulamamış kimselerse? (2-Bakara 170)
Yukarıdaki ayetten, geleneklerin, aklın gerektiği gibi kullanılmasına engel olduğu anlaşılıyor. Dinler tarihi incelenirse, akıl ve gelenek çatışmasının bir çok örneğini görebiliriz. Her Nebi kendi döneminin radikalidir, yani olayları kökten değiştirmeye kalkan kişisidir. Nebi’ler, Allah’tan aldıkları mesajı insanlara iletirler ve iman sahipleri, akılları ve vicdanları aracılığıyla Allah’ın delillerini görerek, Allah’ın mesajlarına ve onları getiren Nebi’lere uyarlar. Bunu yaparken kendi toplumlarının gelenek ve göreneklerinden Allah’ın mesajı ile çelişenlerin hepsini bir kenara atarlar. Mesajı reddedenler ise bu iman sahiplerini geleneği yıkmakla suçlayarak onları bozgunculukla, atalara ihanetle itham eder ve gelenek adına aklın yolunu reddederler.
Mesajı reddedenler için akıl, başvurulması gereken bir kriter değildir. Mesajı reddetmek için mesajın gelenekle çelişmesi yeterli bir sebeptir. Ayrıca akılcı bir izaha gerek yoktur. Geleneği sürdüren unsur taklittir. Taklitte akılcı kriter aranmaz. Akılcı düşünce, körü körüne olan taklidi reddeder, delil ister. Bu yüzden taklide dayalı gelenek, aklın işletilmesine izin vermez. Çünkü işleyen akıl, gelenekteki yanlışlıkları sorgulayarak reddedecek ve taklidi ortadan kaldıracaktır. Bu yüzden atalar mirası olan gelenek, bunu devam ettiren taklit, hak dine giden akılcı düşünceyle hiçbir zaman bağdaşamaz. Tarih boyunca taklidin, Allah’ın indirdiği dinlere karşı teşkil ettiği engel, Kur’an’a göre Nebilere hitabeden şu ayetlerle örneklendirilebilir:
Nuh Nebi’ye:
Bunun üzerine halkından Kâfir meleler:1 “Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey değildir. Size karşı üstünlük kurmak istiyor. Eğer Allah isteseydi mutlaka melekler indirirdi. Geçmiş atalarımızdan da böyle bir şey duymadık.” dediler. (23- Mu’minûn 24)
Halkın ileri gelenleri.
Salih Nebi’ye:
Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda ümit beslenen biriydin. Şimdi atalarımızın kulluk ettiklerine kulluktan sen bizi engelleyecek misin? Ve biz, gerçekten de senin bizi çağırdığın şey hakkında şüphe içindeyiz, kaygılanıyoruz.” Dediler. (11-Hud 62)
Muhammed Nebi’ye:
Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman:” Bu, ancak, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi vazgeçirmek isteyen bir adamdan başkası değildir”. Kâfirler, kendilerine gerçek gelince:” Bu, ancak apaçık bir büyüdür.” Dediler. (34- Sebâ 43)
Kur’an’a göre Allah’ın kitabına ait, akılcı bir yol seçmeden doğru yola erişilemez. Kur’an, akıllara yolu kapayıp, geleneği din yapan zihniyeti reddeder. Oysa bugün, din adına ortaya çıkanların çoğu, akıllara tüm kapıları kapatıp, gelenek haline dönüştürdükleri mezhepleri, “din” diye halka dayatmaya çalışmaktadırlar.
Allah’ın, göklerde ve yerde olan her şeyi sizin hizmetinize sunduğunu, görünen görünmeyen nimetleri sizin için bollaştırdığını görmüyor musunuz? İnsanlardan öyleleri vardır ki; hiçbir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışıyorlar. Onlara “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde, şu cevabı verirler: “Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız”. Dediler. Peki! Ya şeytan onları alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı? (31- Lokmân 20-21)
Bazıları, Kur’an’a saygı gösteriyor olabilirler ama O’nun yanına dini kaynak edindikleri daha yüzlerce eseri de koyarak, atalarının geleneklerini, bu kitaplarla dinselleştirip, Kur’an’ı yüzlerce dini kaynaktan herhangi birine indirgediklerinin farkına bile varamıyorlar.
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahmin ile yalan söylerler. (6- En’âm 116)
Bu ayetten de anlaşılacağı gibi çoğunluğa uymak, kişileri yanıltarak çoğu zaman gerçeklerden sapmalara sebep olmuştur. Çoğu zaman diliminde genellikle azınlıklar haklı olmuşlardır. Allah, Kitabı Kur’an’da çoğunluğa uyarak gerçeği bulmamıza izin ve olanak vermemiş, bizi her zaman aklımızı işletmeye mecbur bırakmıştır.
Her şeyin en doğrusunu elbette ancak Allah cc. Bilmektedir.


