
Hamas’ın askeri kanadı El kassam Tugayları tarafından 7 Ekim’de başlatılan Aksa Tufanı’na ilişkin rapor yayımlandı.
‘Aksa Tufanı’nı neden yaptık?’ başlığını taşıyan 16 sayfalık raporda, 7 Ekim’de neler yaşandığı, operasyonun neden yapıldığı ve Filistin meselesiyle bağlantısının ne olduğuna yer verildi.
İsrail’in iddialarını çürütme ve gerçekleri ortaya çıkarma amacıyla hazırlandığı bildirilen raporda, Aksa Tufanı’nın, “İsrail’in, Filistin davasını tasfiye etme, toprakları ele geçirme ve Yahudileştirme, Mescid-i Aksa ve kutsal mekanlar üzerinde tam olarak hakimiyet kurma planlarına karşı koymak için atılmış gerekli bir adım ve doğal bir tepki olduğu” belirtildi.
Raporda, Aksa Tufanı’nın ayrıca, “Gazze Şeridi’ndeki ablukanın kaldırılmasının yanı sıra, işgalden kurtulma, ulusal hakların yeniden tesisi, bağımsızlık ve kendi kaderini tayin hakkının elde edilmesi ve başkenti Kudüs olan Filistin devletinin kurulması yolunda atılmış doğal bir adım olduğu” kaydedildi.
“Halkımız 30 yıl İngiliz sömürgeciliği, 75 yıl Siyonist işgal altında yaşadı.
Halkımız onlarca yıldır baskının, adaletsizliğin, temel haklara el konulmasının ve apartheid politikalarının her türlüsüne maruz kaldı.
Gazze Şeridi 17 yılı aşkın süredir boğucu bir kuşatma altında ve bu durum burayı dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüştürdü.
Gazze Şeridi, 5 yıkıcı savaştan acı çekti ve her seferinde israil başlatan taraf oldu.
2000’den Eylül 2023’e kadar işgal 11 bin 299 Filistinliyi katletti ve çoğunluğu sivil olan 156 bin 768 kişiyi yaraladı.
İsrail’in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi, dünya ülkelerinin temsilcileri önünde İnsan Hakları Konseyi raporunu yırttı.
Halkımızın, Birleşmiş Milletler ve onun aciz kalan kurumları beklemesi mi gerekiyordu?
Aksa Tufanı, Filistin davasını tasfiye etme planlarına karşı koymak için gerekli bir adım ve doğal bir tepkiydi.
Aksa Tufanı, İsrail’in bölgeyi kontrol etme, Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa üzerindeki egemenliği çözme planlarına karşı gerçekleşti.
Aksa Tufanı, Gazze Şeridi’ndeki haksız kuşatmanın sona ermesi için gerekliydi ve işgalden kurtulma çerçevesinde doğal bir adımdı.
Aksa Tufanı, diğer dünya halkları gibi bağımsızlığa, özgürlüğe ve kendi kaderini tayin hakkına ulaşmanın doğal bir adımıydı.
Aksa Tufanı, başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasına yönelik doğal bir adımdı.
7 Ekim’de Aksa Tufanı Operasyonu İsrail askeri bölgelerini hedef aldı ve esirlerimizi serbest bırakmak için düşman askerleri ve savaşçılarını yakalamaya çalıştı.
Saldırı, İsrail’in Gazze Askeri Tümeni’ne ve Gazze Şeridi’ni çevreleyen yerleşimlerdeki İsrail mevzilerine odaklandı.
Sivilleri, özellikle de kadınları, çocukları ve yaşlıları hedef almaktan kaçınmak, HAMAS’ın evlatlarının üzerinde büyüdüğü dini ve ahlaki bir yükümlülüktür.
Direnişimiz hak İslam dinimizin kontrol ve talimatlarıyla disipline ediliyor ve askeri kanadımız, işgal askerlerini ve halkımıza karşı silah kullananları hedef alıyor.
Hassas silahlara sahip olmasak da sivillerden uzak durmaya çalışıyoruz ve eğer böyle bir şey olursa, bu kasıtlı yapmamışızdır.
Gazze Şeridi’nde esir alınan sivillerin dosyasıyla olumlu bir şekilde ilgilendik ve ilk günden itibaren onları mümkün olan en kısa sürede serbest bırakmaya çalıştık.
İşgalin, 7 Ekim saldırısında Kassam’ın İsrail’li sivilleri hedef almasıyla ilgili yaptığı propaganda tamamen iftira ve yalandır.
Kassam mücahitleri, sivilleri hedef almıyordu ancak işgal saflarındaki kafa karışıklığı nedeniyle birçoğu İsrail polisi ve ordu güçleri tarafından öldürüldü.
İsrail kaynaklarının da kabul ettiği gibi 40 bebeğin öldürüldüğü iddiasının yalan olduğu kesin olarak kanıtlandı.
Direniş savaşçılarının İsrail’li kadınlara tecavüz ettiği iddiasının yanlış olduğu kanıtlandı ve HAMAS bunu kategorik olarak reddetti.
7 Ekim’de yakalanan çok sayıda İsraillinin ölümüne İsrail baskınları neden oldu
Bombalama ve imha operasyonları işgalin tutukluların hayatlarına kayıtsız kaldığını ve onları feda etmeye istekli olduğunu gösterdi.
7 Ekim’de direnişle çatışan çok sayıda silahlı yerleşimci vardı ve öldürülenler işgal tarafından ‘sivil’ olarak kayıtlara geçirildi.
Adil soruşturmalar, öykümüzü ve işgal iddialarının yalanlarını doğrulayacaktır.
Başta ABD, Almanya, Kanada ve İngiltere olmak üzere büyük ülkeleri Filistin’deki suçların soruşturulmasına desteklerini açıklamaya çağırıyoruz.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni, tüm suçları ve ihlalleri soruşturmak üzere acilen ve derhal işgal altındaki Filistin’e gelmeye çağırıyoruz.
7 Ekim olayları daha geniş bir bağlama oturtulmalı ve çağdaş tarihteki dünyadaki kurtuluş mücadelesi örneklerini hatırlatmalıdır.
Bu ülkeler, sorunun ve krizin kökeninin işgalin varlığı ve halkımızın özgür yaşama hakkına el konulması olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
HAMAS hareketi, işgale direnme meşruiyetini halkının kendini savunma hakkından alan, meşru hedefleri olan bir ulusal kurtuluş hareketidir.
Silahlı direniş de dahil olmak üzere işgale her türlü yolla direnmek, kanunlar ve dinler tarafından garanti altına alınan ve uluslararası kanunlarla da onaylanmış meşru bir haktır.
İsrail saldırganlığına derhal son verilmesi, işgalin işlediği suçların ve soykırımların sona ermesi ve kuşatmanın sona ermesi çağrısında bulunuyoruz.
İsrail işgalinin, işgali ve bundan kaynaklanan tüm acılar, mağdurlar ve kayıplar nedeniyle yasal olarak cezalandırılması çağrısında bulunuyoruz.
Özgür dünya ülkelerini, özellikle de Küresel Güney ülkelerini, işgali destekleyen güçlerin çifte standartlarına karşı ciddi bir duruş sergilemeye çağırıyoruz.
Büyük güçler, siyonist yapıya koruma sağlamayı bırakmalı ve dünya ülkelerini sorumluluklarını üstlenmeye çağırıyoruz.
Gazze Şeridi’nin geleceğini, işgalin standartlarına uygun bir şekilde belirlemeyi ve devamını sağlamayı amaçlayan her türlü uluslararası ve İsrail projesinin reddedilmesi çağrısında bulunuyoruz.
İşgalcileri Gazze Şeridi’nden çekilmeye zorlamak için ciddi çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz.
Filistin halkı kendi geleceğine karar verme, kendi iç meselesini kendi kararıyla düzenleme, yetenek ve becerisine sahiptir; hiç kimse onlara vesayet dayatamaz.”
İsrail sistemi çöktü, bazı aksamalar yaşandı
Hamas’ın kurulduğu tarihten bu yana sivilleri hedef almaktan kaçındığı dile getirilen raporda, “Aksa Tufanı Operasyonu sırasında İsrail’in güvenlik ve askeri sisteminin tamamen ve hızla çökmesiyle bazı aksamalar ve Gazze ile operasyon bölgelerini birbirinden ayıran tel örgülerde geniş gedikler açılması sebebiyle kaos yaşanmış olabilir.” ifadesi kullanıldı.
Hamas’ın, ‘Aksa Tufanı’ sırasında İsrailli sivilleri hedef aldığı yönündeki suçlamalara da değinilen raporda, ‘kadınlar, çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere sivillerin hedef alınmasından kaçınmanın, Hamas mensuplarının aldığı ahlaki ve dini terbiyenin bir gereği olduğu’ vurgulandı.
Raporda, “Kassam mensuplarının 7 Ekim’de sivilleri hedef aldığı iddiası tamamen iftira ve yalandır. Bunları iddia edenler İsrail kaynaklarıdır. Bunu teyit eden hiçbir bağımsız kaynak yoktur. O gün çekilen videolar ve İsraillilerin daha sonra yayınlanan ifadeleri gösteriyor ki, Kassam savaşçıları sivilleri hedef almadı, sivillerin çoğu İsrail ordusunun ve polisinin şaşkınlığı sonucu İsrail polisi ve askeri tarafından öldürüldü.” denildi.
Raporda, direniş güçlerinin, Filistin halkına karşı silah taşıyanları ve İsrail askerlerini hedef aldığı, bunun da daha önce defalarca dile getirildiği aktarıldı.
ABD ile Avrupa ülkelerinin, İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı (UAD) önünde yargılanmasına karşı çıkmasına da değinilen raporda, ‘özellikle ABD, Almanya, Kanada ve İngiltere’ye, eğer gerçekten adalete inanıyorlarsa, Filistin’de işlenen tüm suçların soruşturulması için yargı sürecine destek vermeleri’ çağrısı yapıldı.