GenelMektuplara Cevap

Kur’an’ı anlamada, hadis, sünnet, tefsir ve Kur’an’ın geldiği coğrafyanın rolü nedir?

Soru : Kur’an’ı anlamada, hadis, sünnet, tefsir ve Kur’an’ın geldiği coğrafyanın rolü nedir?

Cevap: Hadislerle Kur’an’ı anlamaya gidenlere İmam Serahsî’nin şu sözünü hatırlatırız “İslam’a soku­lan bid’atların tamamı, sünnetin Kur’an’a götürülmesin­den değil Kur’an’ın sünnet / hadis çerçevesinde izahı netice­sinde ortaya çıkmıştır” diyor ki, bu tespitinde ne kadar isabet ettiğini zamanımıza baktıkça daha iyi anlıyoruz.

Bunları tek tek ele alırsak;

Hadis’i;  “Peygamberin söylediği söylenen sözleri” olarak tanımlıyoruz. Peygamber (a.s), İmam Buhâri’ye söyleyip o da kitabına yazmış değildir. Bunun için Peygamberin söylediği şüpheli olan sözlerdir. Hadisler, doğruluğunu ispat için Kur’an’a arz edilmeye ihtiyacı olan bir konum­dadır.

Sünnet; “Takip edilen yol, metot” anlamında kullanılan bir ifade olarak, Peygamberimizin hiç ayrılmadan takip ettiği sünneti Kur’an’ı anlamak, ahlak edinmek, O’nun hayat boyu yaptığı şeydir ki bu sünnetinden ayrılmak mümkün değildir. O’nun Kur’an’ı yaşama sünnetini Kur’an’a bakarak anlamak mümkündür. Sünnet’i Resulullah’ı Kur’an dışında aramak, Peygamberi Kur’an’dan ayırmak olur ki bu asla doğru değildir.

Tefsir; “Kapalı bir ifadeyi, açmak” anlamında kullanıldığı gibi “eski felsefi ifadeleri izah” için de kullanılmıştır. Bu ilim dalının Kur’an’ın müşkil lafızlarını açmak, izah etmek için tedavüle çıkmasına rağmen bazı meraklı alimlerimizin sınır tanımazlığı ile İsrailî bilgi­lerin odağı haline gelmiştir. Bunlardan hareketle Kur’an’ı anlamak yerine başka şeyleri anlar hale gelir insan. Ancak Kur’an’ın mantalitesini kavrayanlar için istifade edilebilecek yönleri yok değildir.

Ayrıca tefsir okumadan önce Dr. Abdullah Aydemir’in “Tefsirde İsrâiliyat” isimli eserinin mutlaka okunması gerekir kanaatindeyiz.

Kur’an’ın geldiği coğrafyaya gelince bunun Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü artı bir değere sahip olsaydı bu coğrafyanın insanının Kur’an’ı en iyi anlayanlar olması gerekirdi. Her insan o coğrafya da yaşayamayacak ve de oraya gitme imkanını elde edemeyeceğine göre evrensel olan Kur’an’ın tüm tâbilerince anlaşılması da mümkün olmazdı. Onun geldiği coğrafyanın havasını teneffüs eden ve riyaset makamını işgal eden Suudî ailesinin Kur’an’ı ne kadar anlamış olduğuna bakınız.

Peygamber soyundan geldiğini iddia eden Kral Hüseyin’in Kur’an’ı ne kadar anladığına bakınız. Ana dili Arapça olan Arap dünyasının Kur’an’ı ne kadar anladığına bakınız. Bunların hiçbiri doğru kullanılmadığı zaman bir anlam ifade etmiyor, ancak “Ey iman eden­ler, eğer Allah’tan korkarsanız o, size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.”(8/29)

Allah’tan gereği gibi korkma şerefine erenlere selam olsun.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir