
Kur’an’da (kendi içinde) nesh var mıdır?
Soru : Kur’an’da (kendi içinde) nesh var mıdır? Kur’an bağlamında bu konuyu değerlendirir misiniz? Bu konuda kaynak var mı?
Cevap: Nesh, lugatta izale etmek, gidermek, yok etmek, değiştirmek, tebdil, tahvil ve nakletmek anlamlarına gelmektedir.
İstilahi anlamı ise; önce gelen bir nassın hükmünü daha sonra gelen bir nassın kaldırmasıdır.
Bu konu ilk asırlardan itibaren tartışılmış ve şu üç konu üzerinde yoğunlaşılmıştır:
- Prensip olarak neshin keyfiyeti aklen caiz midir?
- Pratik olarak vaki olmuş mudur?
- Kur’an’da nesh var mıdır?
Birinci soruyu ittifakla kabul ederek aklen caiz olduğunda birleşilirken ikinci soruya da kısmen olumlu yaklaşmışlardır. Ancak bunun geçmiş şeriatlarla ilgili olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.
Bizzat Kur’an’ın kendi içinde nesh olduğu konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bir kısım alimler neshi aklen caiz görmekle beraber, bunun Kur’an’dan önce gelen semavi kitaplar ile Kur’an arasında olduğunu savunarak, Kur’an’ın kendi içindeki nesh olayını kabul etmemişlerdir. Bunların başında Mu’tezili alimlerinden Ebu Müslim Muhammed b. Bahr El-İsfahani (ölümü M. 934 tür) gelmektedir. Bu zatın “Camiu’t Te’vil li Muhkemi’t Tenzil” adlı eseri bu konuyu anlatmaktadır.
Mısır’ın tanınmış tabiplerinden olan Dr. Muhammed Tevfik Sıdki de “ed Din fi Nazari’l Akli’s Sahih” adlı eserinde Kur’an’ın kendi içinde neshin olmadığını anlatmaya çalışmıştır. Türkiye de Ömer Rıza Doğrul da bu tezi müdafaa edenlerdendir. Kur’an’da neshi reddedenlerin görüşlerini şöyle özetlemek mümkündür.
- Nesh aklen mümkün olmakla beraber Kur’an da bil fiil vaki olmamıştır.
- Nesh akideyle ilgili olmayıp tefsir ilminde bir mezheptir. Akaide ilişkin olsaydı inkar edilemezdi.
- Mensuh ayetlerden maksat, Tevrat ve İncil’deki yani eski şeriatlardaki hükümlerdir. (2/106)
- Kur’an’da şu ayet bu ayeti nesh etti diye bir açık ifade yoktur.
- Neshi kabul edenlerin Kur’an’ın nesh eden ayeti dedikleri ayetlerden bir kısmı, Mensuh dedikleri ayetlerden önce gelmiştir. 2/240 ve 224. ayetlerde olduğu gibi.
- Hz. Muhammed (a.s)’dan: “şu ayet bu ayeti nesh etti” diye kesin bir söz sadır olmamıştır.
- Neshi savunanlar arasında, nasih ve mensuh ayetlerin sayıları hakkında kesin bir ittifak söz konusu değildir.
- Ahad haberlerle Kur’an’ın ayetleri ispat olunamadığı gibi inkar da edilemez.
Neshi savunanlar, Kur’an’ın geçmiş şeriatları neshine ilaveten, yeni kurulmaya başlayan İslam nizamının inkişaf ve tekamülü için nesh olayını tabii bir şey olarak görmüşlerdir.
Nesh’in hedefi hüküm olduğundan hükümlerin zaman, mekan ve şartlara göre değişebileceğini savunmuşlardır. Neshi savunanlardan bir kısmı Kur’an’ı, ancak Kur’an ayetlerinin nesh edebileceğini, mütevatir sünnetin bile Kur’an ayetinin hükmünü değiştiremeyeceğini söylerken (İmam Şafii gibi), Necm suresinin 53-55. ayetlerine dayanarak hadislerin de vahiy sayılabileceğini ve Kur’an’a girmeyen Kudsi Hadislerin de Kur’an’ı nesh edebileceğini söyleyenler olagelmiştir.
Biz burada Kur’an’ın bir grup ayetlerini hatırlayarak söze girmek istiyoruz:
“(Ey Muhammed!) Kur’an’ı önce gelen kitabı tasdik ederek ve ona şahit olarak sana indirdik. Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet. Gerçek olan sana geldiğine göre, onların hevalarına uyma. Her biriniz için bir şeriat ve bir yöntem verdik. Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı. Fakat bu verdikleri ile sizi denemesi içindir. O halde iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir.
O halde Allah’ın sana indirdiği kitap ile aralarında hükmet. Allah’ın sana indirdiği Kur’an’ın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın, hevalarına uyma. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları helak etmek istiyor.
İnsanların çoğu gerçekten fasıktırlar. Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?”(5/48-50)
Bu ayetleri dikkatlice okuduğumuzda şu noktalara vurgu yapıldığını görüyoruz: “sana gelen gerçekle aralarında hükmet, onların hevalarına uyma, her biriniz için bir şeriat verdik, amaç sizi verdiklerimiz ile denemektir. Sana indirilen ile hükmet, onun bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın. Onların hevalarına uyma. İnsanların çoğu fasıktır. Onlar cahiliye hükmünü mü istiyorlar. Allah’tan daha güzel hüküm veren kimdir?” gibi bugün de insanların en çok takıldıkları noktaları yeniden belirterek işin olmazsa olmazlarını bildiriyor.
Bu nedenle hüküm koyanların en hayırlısı olarak hükmünü koymuş, elçileri aracılığı ile de bu hükme tabii olmaya tüm insanlığı çağırmıştır. Zamanın hakimi ve tüm çağlara hükmeden Allah, zamanı ve zamana nasıl hükmedileceğini elbette en iyi bilendir. Bir ümmetin hayatında koyduğu yasaların kısa zamanda değişmeye ihtiyaç duyulacak hale geldiğini düşünmek mümkün değildir.
İslam’ın tebliğ döneminden itibaren peygamberin varlığında geçirdiği süre yirmi üç yıldır. Bunun hükümranlık dönemi ise on yıl. Bu on yıllık süre de konulan bir hükmün olaylara intibaksızlığını düşünmek mümkün değildir. Çünkü Kur’an ile konulan hükümler genel geçer hükümlerdir. İnsanın fıtratına ve eşyanın değişmeyen özelliklerine göre konulmuştur. Bu özellikler her zaman ve mekanda aynı özelliğini koruduğundan onları ilgilendiren hükümlerin de değişmezliği söz konusudur.
Araçların değişmesi hükmün değişmesini gerektirmez. Araçlar bir amaç içindir. Amaç değişmediği sürece hüküm de değişmez. Mesela 5/47’de bunun gerekçesini açıklıyor: “Size verdiklerimiz sizi denemek içindir”. Kulluğun gereği olarak verilenlere uymak ve uymamak bizim için kazanmak veya kaybetmek olacaktır. Bu kulun kendi kapasitesine uygun olarak imtihanı içindir. İbadetinden fayda isyanından zarar görecek de yine kendisidir. Amaç deneme olunca bu mal ile olur, can ile olur, evlatla olur… Takdir Allah’ındır.
İslam’ın hayata geçirilişinde uygulanan tedricilik uygulamada bir yöntemdir. Herhangi bir coğrafyadaki İslam’ı yeni tanıyan bir topluma uygulanırken aynı yöntemle hareket edilir. Her toplumun “Mekkesi” olduğu gibi her insanın da “Mekkesi” vardır. Kimse dün bugünkü gibi değildir. Bu nedenle Kur’an’ın hiçbir ayetinin hükmü nesh olunmamıştır. Yeri ve zamanı gelip, aynı şartlar tahakkuk ettiğinde bu ayetlerin ışığına ihtiyaç olacaktır. İslam kıyamete kadar insanlığın tek kurtuluş yoludur. Sahiplenenlerini kurtarırken aynı yöntemi yeniden devreye sokacaktır.
Fitneden eser kalmayıp din tamamen Allah’ın oluncaya kadar bu böyle devam edecektir.


