Yazılar

Cehennem İle Müjdelenenler

Bizlere anlatılan İslam’da bu tür ifadelere hemen hemen hiç rastlamadık. Buna karşılık cennetle müjdelenen sahabelerin isimlerini sürekli hafızalarımızda tutmamız dinimizin bir emri gibi bizlere telkin edildi (aşere i mübeşşire) Bunları ifade eder iken hiç kimse bizlerin sahabe düşmanı veya Allah’ın kullarının cennete gitmesini istemiyoruz gibi bir anlayışın sahibi olduğumuzu da zannetmesin. Zira zannın gerçekten hiçbir şeyi bünyesinde barındırmadığını da bu arada hatırlatmış olalım. Allah’ın peygamberi bile bana ve size ne yapılacağından emin değilim derken birilerinin çıkıp bunun aksini söylemesi elbette doğru olmaz. Yukarıya alıp yazımıza başlık yaptığımız ayet hiç farklı anlama gelmeyecek kadar açıktır. Şimdi ne demek istediğimizi sizler ile paylaşmanın zamanı geldi sanırım:

İslam’ın tek ve en önemli kaynağı olan Kuran’ın bahsetmiş olduğu konuları bir den çok anlama gelir, bu ayetten bu anlaşılmaya bilir veyahut da efendim bu sizin anlayışınızdır bunu genelleyemezsiniz. Demek suretiyle ya kabul etmeyen veya kabul edilmesine mani olan zihniyet sahiplerine benim şahit olduğum gibi sizlerde mutlaka şahit olmuşunuzdur. Bunlara göre Kuran’da bahsedilen konular tek bir anlama gelmez birden çok anlamlıdır dolayısıyla sizin söylediğiniz tek doğru değildir. Bahsetmiş olduğunuz ayet şu anlama da gelir demek suretiyle Kuran’ı anlaşılmayan ve gerçek konumundan uzaklaştırmak suretiyle kitabı tahrif edenler dün olduğu gibi bu günde varlıklarını sürdürmektedirler.

Oysa Kuran bunu hak eden bir kitap değildir. Her şeyden önce sizlerin de bildiği gibi bu kitap bir insana evet bizim gibi beşeri özelliklere sahip olan bir insana bir elçiye son peygamber( salat ve selam üzerine olsun ) indirilmiştir. Ne o nede onun arkadaşları Kuran hakkında yukarıdaki bahsetmiş olduğumuz görüş ve düşünceleri asla benimsememişlerdir. Onlar Allah’ın ayetlerini okumuşlar anlamışlar ve anladıklarını da hayatlarına uygulamışlardır. Kuran’ın bir insana indirilmiş olması zaten onun anlaşıla bilir, yaşanıla bilir olduğunun da delili kabul edilmelidir. Kuran’ı ona teslim olan bir Müslüman gibi okumak var iken adetini ve okuma türünü sayamayacağımız kadar okuma türleri ortaya çıktı.(tarihsel okuma, litarel okuma, parçacı okuma) vb okumalar. Hükmünün nasıl uygulanmasını düşünüp kafa yorması gereken kitabın mensupları onun nasıl okunması konusunda kafa yorar hale geldiler. Oysa rabbimiz olan Allah bizlerden kitabı hakkı ile okumamızı sonrada anladıklarımızı hayatımıza tatbik etmemizi üzerimize farz kılmıştır. “Bu indirdiğimiz, içerisindeki hükümlerin uygulamasını farz kıldığımız bir suredir. Onda apaçık ayetler indirdik, belki düşünüp öğüt alırsınız.” (Nur- 1) Başka bir ayette ise şöyle buyrulmaktadır: “Kendilerine verdiğimiz kitabı gereğince okuyanlar var ya, işte ona ancak onlar inanırlar. Onu inkâr edenler ise kaybedenlerdir.” (Bakara-121) Okumaktan maksadın anlaşılmak olduğu unutulmamalıdır. Anlaşılmadan okunan bir metnin onu okuyana herhangi bir fayda salamadığı da ortadadır.

Kitabı indiren rabbimiz onun ayetlerinin muhkem ve  anlaşıla bilir olduğunu zaten söylemektedir. Ancak o hiçbir zaman bu kitabın anlaşılamaz olduğunu söylememiştir. “ Yemin olsun ki. Biz düşünüp öğüt alınsın diye Kuran’ı kolaylaştırdık. Fakat var mı bir düşünen?” (Kamer-17)

“Sana kitabı indiren odur. Onda kitabın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, diğerleri de gerçek mahiyetini Allah’ın bileceği ayetler vardır. Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların gerçek mahiyetini Allah’ın bileceği ayetlere uyarlar. Oysa onların gerçek mahiyetini Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler.” ( Al-i İmran-7) Kuran’daki bir ayetin onlarca hatta yüzlerce anlamının olduğunu söyleyerek inananların kalplerinde şüphe oluşturan art niyetli insanlar Kuran’a yaptıkları iftiranın her halde farkında değillerdir. Bu tür okumalar samimice okumadan daha çok Sam irice okuma biçimlerini bizlere hatırlatmaktadır.

Evet, biz şunu iddia ediyoruz ki Kuran birilerinin iddia edip savunduğu gibi ayetleri bir tek anlama gelmeyen yüzlerce binlerce anlama gelecek manalar içeren bir kitap değildir. Allah kullarına Kuran göndererek tenezzül etmiş ve onlara değer vermiş, onların işlerini basitleştirmiştir. Ayetleri hangi manaya geldiği belli olmayan bir kitaptan âlemlerin rabbi olan Allah kullarını hangi manayı esas alarak hesaba çekecek hiç düşündük mü?

Kuran’ın ayetleri anlamak isteyen için gayet açık ve nettir. Tıpkı şu ayette olduğu gibi “Doğrusu münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlara yardımcı bulamayacaksın.” (Nisa- 145) Bu ve benzeri ayetler Kuran’ın çoğunluğunu oluşturur iken hala aksi bir iddiada bulunmak bu kitaba iman ettiklerini söyleyenlerin özelliklerinden olamaz. Kitabı kutsamak adına onu gizemli, şifreli gibi göstermek en hafif ifade ile ihanettir. Konu ve konularının tamamına yakını insan davranışları ve insan psikolojisi olan kitabın anlaşılmaz ve ayetlerinin birden çok anlama gelmesi zaten bir insana indirilmiş olmasıyla da çelişir.

Kuran’ın mensuplarının öncelikle bu kitabın yüzünün dünyaya dönük olduğunu dünya işlerini yönetip yönlendirmeye talip olduğuna iman etmeleri gerekir. Cami minber ve kürsülerinden öğüt verilen bir kitap konumundan Kuran mutlaka kurtarılmalıdır. Dünyadaki karşılaştıkları problemleri Kuran’ın hükümlerini esas almadan çözmeye çalışanlar Kuran’ı ve onun ayetlerini kesin manalarından uzaklaştırarak ona en büyük ihaneti yapmaktadırlar. Çünkü böyle bir anlayış Kuran’ın hayata uygulana bilir olduğunun önündeki en büyük engeldir. Allah yeryüzündeki düzenini ve işlerini kendisine iman edenlerin elleriyle ve gayretleri ile gerçekleştirecek/ gerçekleştiriyor zira: “Allah sizlerin elleriyle kâfirlerden intikam alır” buyurması da bu açıdan önemlidir. Yeryüzüne halife olarak gönderilmemiz aynı zamanda Allah’ın adına hareket etmemizi de gerektirmez mi? Fakat Kuran ile ilgili kesin emir ve yasakları anlatmaya başladığınız zaman kendinizi Allah yerine koymayın bunu yapamazsınız gibi garip ve ucube bir itirazla karşılaşırsınız. Böylesi bir durumda meydan boş kalmakta ve isteyenin istediği gibi bir anlayışa ve yaşantıya sahip olması için uygun zaman ve zemin kendiliğinden oluşmaktadır. Bundan sonrada tevhidi çizgiden sapmalar ve İslam dışı sistem ve ideolojilere yönelimler baş göstermektedir.

Öyle ya İslam onlara göre şartları beşe indirilmiş ve şu anda bundan daha iyisini ve farklısını düşünmek fitne çıkarmak demektir. İbadetinizi yaptığınız ilahınız şayet siyasetinize, ekonominize, hukukunuza karışmıyor ise yaşadığınız dinin İslam olmadığını söylemek isteyenlere de sen kendini Allah yerine koyup hüküm veremezsin diyerek susturmaya çalışmaktadırlar. Yaptığınız her şey Allah için Allah adına olmuyor ise bunların Allah katında bir değerinin olmadığını şu ayetle hatırlayalım: “ De ki: Namazım, ibadetlerim ( yaşam biçimim) hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam- 162 ) Yaptığınız ve yapacağınız her türlü söz ve davranışınız Allah için olmak zorundadır.  Aksi halde âlemlerin rabbi olan Allah’ı razı etmeniz/ etmemiz asla mümkün değildir. Bu da demektir ki bu kitabın mensupları kitabın içerisindeki yer alan emir ve yasakları Allah adına Allah için uygulamak ve yerine getirmekle sorumludurlar. Zaten aksini düşünmek bu tür uygulamaları İslam’a mensup olmayanlardan beklemek vahyin indiriliş gayesini anlamamak demektir. Zira Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman edenler imar ederler. Oraların imarı kâfirlerin haddine düşmemiştir.

Selam ve dua ile.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir