GenelYazarlardanYazılar

Kur’an’da İman- Amel İlişkisi

Kıymetli Müslümanlar bu gün dinin esaslarından zannedip yaşadığımız veya itikadı konular arasına soktuğumuz öyle konular vardır ki inanın bunlar İslam’ın tek ve değişmez kaynağı olan o yüce Kuran’da ne de o Kur’an’ın yaşayan ve hayata uygulayıcısı olan son elçi salat ve selam bütün elçiler üzerine olsun ne yer almış nede Resul hayatta iken asla konuşulup tartışılmamıştır. Mesela günümüzde veya bizlerden önce uzunca bir süredir Müslümanların gündemini işgal edip uğraştıran uğraştırmakla da kalmayan ayrıca da milyonlarca Müslümanın katledilip öldürülmelerine neden olan Kuran halıkmıdır yoksa mahluk mudur?  İnsan fillerini kendisi mi yaratır yoksa rüzgârın önündeki bir çer çöp müdür: Kader var mıdır yok mudur, şefaat var mı resulün şefaati nasıl olacak? İman amelden bir parça veya bir cüz mü dür? vb. Konular Kuran’dan uzaklaşan Müslüman aleminin gündemini geçmişte olduğu gibi günümüzde de meşgul edip birbirlerini acımasızca katletmelerine neden olmaktadır. Oysa konuşulan mevzuların birçoğunun ne itikatla ne de amel ile kesinlikle ilgi ve alakası yoktur. Bu kısa girizgâhtan sonra şimdi iman ve amel kavramlarını kısaca açıklayalım.

İMAN: Dil bilimcilerine göre; Kesp/çalışma ve ihtiyar/özgür iradeyle seçim ile kalpte hasıl olan tasdik demektir . Yani İMAN, kelime anlamı olarak “verilen haberi kabul ve itiraf ederek haber sahibini yalanlamamaktır”

Dini terim olarak iman ise: “sadece tasdik olmayıp Peygamberlerin Allah tarafından getirdiği ve dinden olduğu zaruri ve kesin olarak bilinen haber ve hükümleri kendi irade ve ihtiyarı ile tasdik ederek bunları kabul ve itiraf etmektir.”  Ben bu gün bu tasdik, kabul ve itirafın ne anlama geldiğini sizlerle kısaca paylaşacağım. Ondan önce şu soruları kendimize sorarak konunun açılımını yapalım.

1-Sadece Kalben kabul ve itiraf yeterlimi?

2-Sadece dil ile kabul ve itiraf yeterlimi?

3-Hem kalben hem de dil ile kabul ve itiraf mı gerekir?

4-Dil ve kalp ile itiraftan sonra pratikte uygulama olması gereklimidir? Bu ve buna benzer soruları geçmişte de bir çok İslam âlimi kendi aralarında sormuşlar ve cevabını bulmaya çalışmışlardır. Özellikle Hz. Ali’nin hilafeti ile bu tartışmalar yoğun bir şekilde İslam ümmetinin gündemini işgal etmiştir. İşte bundan sonradır ki  ümmet bir anda kendisini  kerramiye ,Havariç, Mutezile, selef/Muhaddis un gibi bir çoğu ifrata birçoğu tefrite kaçan mezhepler ve ekoller ortaya çıkmıştır. Bunlardan kimisi ameli olmayan bir Müslüman’a çekinmeden kâfir demiş kimisi de ameli olmayan bütün Müslümanları cennet ile müjdelemiş ve böylece günahkarlığı cesaretlendirmiştir. Biz bu tartışmaları bir tarafa bırakarak bu konuda Allah’ın gönderdiği Kuran ne diyor ön kabul süz  şartsız ve  tarafsız olarak Kuran’a bakalım:

Bunun la ilgili olarak ilk ayetimizi okuyalım. “İnsanlar, denenmeden, “İman ettik ”demeleriyle bırakıl verileceklerini mi sandılar? Ve ant olsun ki biz, onlardan öncekileri de denemiştik. Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.” (Ankebut-2-3)

Aslında bu ayet bile başlı başına bir ilke ve prensip ortaya koymaktadır.  O da inandık demekle işimizin bittiğini zannetmemeliyiz zira inandım demek daha işin başında sorumluluk almanız demektir.

Diğer bir ifadeyle inandım demek inanmayanlar ile safların ayrışması demektir. Aslında yukarıdaki ayet insanların iman anlayışlarına, onu dille söylenen bir sözden ibaret sanmalarına yönelik kınama amaçlı bir soru edatıyla başlaması çok düşündürücüdür.  Sizlerin de bildiği gibi İman sırf dille söylenen bir söz değildir. İman bir takım yükümlülükleri olan bir gerçektir. Kendine özgü   ağırlıkları olan bir emanettir. İman sabretmeyi gerektiren bir cihaddır. Katlanılması zorunlu olan bir çabadır. Bu yüzden insanların inandık demeleri bu ayete göre mümkün gözükmemektedir.

Evet, aslında sadece inandım demek ile işin bittiğini kabul edip inanmak Allah’ın yeryüzüne müdahale hakkının olmadığını onun sadece göklerin ilahı olduğunu söylemek ile eş değerdir. Çünkü Allah hâkimiyetini ve otoritesini kendisine iman eden samimi Müslümanların eliyle yeryüzünde icra etmektedir. Amelin olmadığı bir dünya hayatı fitne ve fesadın hüküm sürdüğü bir yaşam alanı haline gelir. Bizler iman ile amelin kesinlikle birbirinden ayrılamayacağı Kanaat’ını taşıyoruz. Bu konu ile ilgili olarak sizler ile şu ayeti paylaşmak istiyorum. “Kim izzet istiyorsa bilsin ki izzetin tamamı Allah’a aittir. O’na hoş kelimeler yükselir, onu da ameli Salih yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azap vardır ve onların tuzakları tarumar olur.” (Fatır-10)

Kuran’ı kerimde amel iman ilişkisinin den bahseden yaklaşık altmış beş ayet vardır. Hepinizin bildiği gibi bir ayetin olması bile iman edenler için bağlayıcıdır. Tekrar yukarıdaki Fatır suresinin onuncu ayetine dönecek olur isek ayetin içerisinde geçen onu da ameli Salih yükseltir ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini kısaca açıklayalım:  “Üstünlüğü Allah katında arayanların yararlanacakları sebep ve başvuru yöntemlerinin ne olduğunu ortaya koyarak tartışmasız bunların güzel söz ve iyi amel olduğunu bizzat Allah’ın kendisi söylemektedir. Güzel söz yüceliği ile Allah’a yükselir. İyi amele gelince, Onu Allah kendi katına yükselterek onurlandırır. Buna bağlı olarak bu amelin sahibini de onurlandırarak ona itibar ve üstünlük bağışlar.” ( Fizilal-il Kuran Cilt sekiz)

Evet, bizden öncekilerin bu konuda ne dediği bizler için kesinlikle bağlayıcı değildir. Şunu unutmayalım ki hiçbir insanın görüş ve Kanaatları bir başka insanın itikadı ve dini olamaz. İtikadın da dinin de konusunu ve çerçevesini Allah’ın vahyi yani kuran belirler. Amel imandan bir cüz mü dür yoksa değil midir? Filan mezhep imamı şöyle demiş bir başkası onun tam aksini söylemiş hiç önemli değildir. Bizi bağlayıcı olan Allah’ın ne dediğidir. İtikadın konusu insanların görüş ve Kanaatlarına bırakılmayacak kadar önemlidir.

Değerli kardeşlerim Kuran’da imanın geçtiği her ayette hemen peşinden salih amel de zikredilmektedir. Bu ifade sizlerin de aşina olduğu gibi  “illellezine amenu ve amilussalihatı” diye sık sık geçmektedir. Bu konu ile ilgili birkaç ayetin mealini sizler ile paylaşmak istiyorum.

  • “Asra yemin olsun ki, insan gerçekten zarardadır. Ancak, iman edip Salih amel işleyenler, bir birlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler zarar etmeyenlerdir.” Asr- 1 ile 3)
  • “İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.” (Rad-29)
  • “Gerçek şu ki iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz. (İbrahim-30)
  • “Şüphesiz, iman edip Salih amel işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara-277) Bu ve benzeri ayetlerin sayısını artırmak mümkün iken konunun anlaşıldığını tahmin ederek bu kadarıyla yetinilmenin uygun olacağını düşünüyorum. Bizler iman ile amelin aynı şeyler olduğunu söylemiyoruz. Ancak birinin varlığının ve performansının diğerinin varlığına bağlı olduğunu söylemeye çalışıyoruz. Sizlerin de bildiği gibi Allah insanı kendisine kulluk etsin diye yaratmıştır. “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”  (Zariat- 56) Kulluk imanı amele dönüştürmektir. Şayet bu olmaz ise yani iman amele dönüşmez ise Allah’a kulluk yapılmış olunmaz. Amel iman etmenin neticesidir. İman olmadan Allah katında hiçbir amelin geçerliliği olmadığı gibi, tamamen amelsiz bir imanında hiçbir değeri yoktur. Burada şöyle bir soru akla gelebilir herhangi bir nedene bağlı olarak amellerden birini terk eden insan mesela rahatsızlığı nedeniyle ramazan orucunu tutamayan insan amelini terk ettiği için imanını da terk etmiş olmaz mı? Buna bizim cevabımız ebetteki hayır olacaktır. Çünkü biz amelsiz bir imanı yaşam tarzı haline getirenlerin bu imanlarının kendilerine bir fayda vermeyeceğini söylemek istiyoruz. Diğer bir ifade ile amelsiz Müslümanlığın moda olduğu günümüzde böyle bir imanın gerçek iman olmadığını söylemeye çalışıyoruz. Teoride Müslüman olanların, pratikte de Müslüman olması şarttır. Yukarıdaki anlamlarını verdiğimiz ayetlerde Allah’ı razı etmenin ve ahirette cennete gitmenin iman etmeye ve Salih amel işlemeye bağlı olduğunu bilmem söylemeye hacet var mı? İmansız amelin sahibini cennete götürmeyeceği gibi amelsiz imanında sahibini cennete götürmeyeceği ortadadır. Belki burada Salih amelin ne olduğu konusunu biraz açmak gereke bilir. Salih amelin kaynağı Kuran’dır. Tebliğcisi, tebyin ve tatbik edicisi ise Allah’ın elçileridir. Bu iki kurumdan onay almayan hiçbir amel Salih amel değildir.  Salih amel imanın doğal ürünüdür. İman gerçeğinin kalbe yerleştiği andan itibaren başlayan, özden kaynaklanan harekettir. Çünkü iman. Aktif ve harekete geçirici bir gerçektir. Amel, ihsan şeklinde insanın pratiğin de kendini gerçekleştirmeye çalışmadan insanın kalbinde ve vicdanında yerleşip duramaz. İşte İslam’ın iman anlayışı budur. Hareketsiz ve sönük halde beklemesi müminin içinden dışa çıkıp dışında kendini göstermeden gizli kalması mümkün değildir. Eğer iman bu doğal hareketini sağlayamıyorsa ya zayıftır ya da ölüdür. İman hareket içinde somutlaşmayan sırf iyi niyetlerden de ibaret değildir. Mesela: Namaz, bir Salih ameldir. Fakat bay ve bayanın kol kola girip bir müzik eşliğinde yaptıkları hiçbir faaliyet Salih amel değildir. İnandığını söylediği halde, inancının gereğini yapmayanın, inanmayandan ne farkı var? Neticede her ikisi de Allah’a kulluk yapmamaktadır. İnanmadığı halde kulluk yapmayan ile, inandığı halde kulluk yapmayanın Allah’ı razı etmediğini düşünür isek iman amel ilişkisinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmış olur.

Hepinizin bildiği gibi ister beşeri olsun ister ise ilahi olsun veya ister hak ister ise batıl olsun hiçbir görüş ve ideoloji mensuplarının sözlü desteğini yeterli görmez. Onlardan en kıymetli olan canlarını ve mallarını, mesailerini, gayret ve çabalamalarını gerekir ise davaları için yer ve yurtlarını terk etmelerini ister bu gün günümüz insanlarının birçoğunun yaşam tarzı haline getirdiği demokrasi dini kendi ibadetinin oy vermekten geçtiğini açıkça söylemektedir demokrasinin müminleri oy vererek imanlarını salih amelleri! İle süslemektedirler Değerli kardeşlerim aynı şey İslam içinde geçerlidir. “  Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin gözü kapalı olarak alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın. Şunu bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye layık olanda odur.” ( Bakara-267) Nihayet bizden öncekilerin şu güzel sözünü de hatırlatmakta fayda vardır: “ Lafla peynir gemisi yürümez.”

İmanın amelden farklı bir şey olduğunu amelsiz de imanın ola bileceği görüşü aslında Hristiyanlık ve Yahudilikten belirli oranda etkilenmiştir. Bildiğiniz gibi Hristiyanlıkta ruh çok önemlidir beden ise ruhtan bağımsızdır tamamen özgür olan beden her türlü zevk ve heyecanı tatmakta serbesttir bedenin tatmış olduğu her türlü haz ruha herhangi bir zarar vermez şimdi bu düşünceyi alın her türlü günah ve şirki işlemekte bir mahzur görmeyenlerin efendim siz benim kalbime bakın aslında benim kalbim birçok namaz kılan kişilerin kalbinden daha da temizdir demelerine ne kadarda benzemektedir.

Bu durum amelsiz Müslümanların moda olduğu yeni bir şirk toplumunun oluşmasını sağlamıştır buda İslam’ın ve Müslümanların yararına olan bir şey değildir. Sokaklar amelsiz ve imansız insanlardan geçilmez oldu.

Son olarak şunu da ifade ederek konumuzu bitirelim. Bakara suresinin yirmi yedinci ayetinde rabbimiz şöyle buyuruyor: “ Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman amel) ilişkisini koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” Bu ayeti  ehli sünnetin görüşünü esas alarak meallendiren alimlerimiz  akrabalık bağları diye anlayarak iman amel konusunu yine ıskalamışlardır. Çünkü mevcut siyasi otoritenin himayesi altına giren ve siyasi ideolojiyi dillendiren devrin alimleri  içki havuzlarında banyo yapan devrin idarecilerinin durumlarını halklarına nasıl izah edebilirlerdi.?  Bunun cevabını da sizlerin düşüncelerine bırakıyorum.

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı