Yazılar

Özde Laik Ve Demokrat Sözde Müslüman

Hiç bir din, sistem veya ideoloji kendilerini benimseyip kabul eden taraftarlarından bu kabullerini sadece sözleri ile değil bizzat hayatlarına uygulayarak da kabul etmelerini onlardan şiddetle ister. Son zamanların moda tabiri ile söze değil özde laik ve demokrat gibi sözleri çok duyar olduk. Sistemin sahipleri kendi ideolojileri söz konusu olunca sözde laik ve demokratları özde laik ve demokrat olmamakla hatta samimiyetsizlik ve ikiyüzlülükle bile suçlaya bilmektedirler. Bu konuya azami dikkat gösterenler kendileri açılarından çok önemli gördükleri mevki ve makamlara bu tür insanları getirmemek için ciddi dirençler gösterip gayret sarfetmektedirler. Belkide bu konuda kendileri açılarından haklı bile sayılabilirler. İkiyüz yıldır insanlara kan, irin, göz yaşı ve ölümden başka bir şey vermeyip bütün bir insanlığı huzura ve barışa hasret eden demokrasi putu herkese sözle değil özle kabul ettirilip hayat tarzı olarak benimsenmesi istenmektedir. Dünyada egemen güçler olarak bilinen batı herhangi bir müslüman ülkeyi gözüne kestirip sömürgesi haline getirmek istiyor ise ilk bahane olarak o ülkede insan haklarının! İhlal edildiğini o ülkeleri yöneten yöneticilerin kendi halklarına kötü muamele edip onlara zulüm yaptıklarını iddaa ederek o memleketlere demokrasi götürmek bahanesi ile işgal edip yeraltı,yerüstü zenginliklerine el koymaktadırlar. Son 20 yılda halkı müslüman coğrafyada yaşanan olaylar ve gelişmeler bizlerin söylediklerinin haklılığının da bir delilidir. (Irak,Afganistan,Suriye,Libya) işin aslı “demokrasi bahane petrol ve doğal gaz şahane” kendilerinin bile tam olarak uygulayamadıkları ucube bir anlayış olan demokrasiyi halkı Müslüman ülkelere zorla da olsa uygulamaya çalışmaktadırlar. Kendileri en büyük fitne ve fesat çıkaran zalimler olmasına rağmen ısrarla bizler ifsaat ediciler değil ıslah edicileriz demek sureti ile yalnış ve haksız davranışlarına destekçi bulmaya çalışmaktadırlar. Ama Allah onların ıslah ediciler değil ifsaat ediciler olduğunu indirilen kitabı esas gayesinden uzaklaştırıp kitabın vermek istediği mesajdan habersiz olan müslümanlara haber vermektedir. En son 19 eylül de ABD başkanı Trump’ın BM de yaptığı ve timsahın göz yaşlarını andıran bir çoğuda bir takım itiraflardan oluşan konuşmasını bir kez daha ibretle ve eshefle dinledik. Siz kardeşlerimin de bu konuşmayı dikkatli bir şekilde tekrar dinlemenizi ve satır aralarında gizlenen üstü örtük tehditleri bir kez daha okumanızı veya dinlemenizi sizlere öneririm. Halkı müslüman olan ülkelerin gerek halkları gerek ise onların başında bulunan yöneticileri bu yaldızlı laflara kanmamalılar ve bu tür yaklaşımları şeytani birer tuzak olarak görüp kendi hareket metotlarını kendileri oluşturmalıdırlar. Batı ve batının insanı sadece kendisini düşünen egoist ve her şey bana aittir sadece ben varım düşüncesi ile hareket etmekte olup sadece adı müslüman da olsa başka hiç bir özelliği islam adına taşımasada yinede kendi dışındaki insanları asla ve katha sevmemektedirler. Son aylarda ve son dönemde adına islamafobi adı altında müslüman halka ve kutsal yerlerine batı ülkelerinde yapılan saldırılar giderek artmaktadır. Rabbimiz olan Allah onların dinlerine girsek bile yinede Allah ve inananların düşmanı olan gerek yahudilerin gerekse hristiyanların gereksede ataistlerin müslümanları sevmeyeceğini çok açık ve anlaşılır bir dil ile kitabında belirtmiştir.

Şimdi sözde veya özde neyi kastetdiğimizi siz değerli okuyucularımız ile paylaşalım. İnsan aklının ürünü olan bütün sistemlerde sözde değil özde bu düşünceyi benimseyip kabul edip gereklerinin yerine getirilmesi söz konusu olup bu düşünce sahiplerinden samimi olarak davranmaları istenir iken aziz islam söz konusu olunca sanki sözlede olsa islama ait bütün özellikleri taşıyor ve tam bir müslüman muamelesi gösterilmektedir. Sadece sözde La İlahe İllallah MuhammedurResulullah demesi ve başka hiç bir şey yapmaması bu tür insanları hem dünyada hemde ahiret de kurtulanlar zümresi içerisin de muamele göreceğine inanılmaktadır. Oysa işin aslı hiçde böyle değildir. Bu duruma gelinmesinde uydurulan din veya kültür dininin çok önemli bir etkisi olmuştur. Kuran ın hiç bir zaman ayırmadığı ve birbiri ile sürekli irtibatlı gördüğü iman amel ilişkisi yıllar sonra araları ayrılarak iman amelden değildir. Amelsiz imanda olur demek sureti ile bir sürü sözde müslüman ancak özde demokrat ve laik bir çok müslüman tipi ortaya çıkmıştır. Bu grup toplum üzerinde okadar baskın  ve etkili ki indirilen din olan islamdan birazcık bahsedip sizden istenilen emir ve yasakları yaşamaya kalksanız derine dalmayın kafayı bozarsınız fazlasına gerek yoktur denilerek sözleriniz kesilmektedir. Yada toplum tarafından tukaka edilen ve iğrenç uygulamaları ile diğer insanların nefretlerini kazanan gruplardan birinin mensubu olarak itham edilmeniz sizin için  kaçınılmaz olacaktır. Bizler bu konuda birilerinin ne dediğine değil rabbimizin bizden nasıl bir davranış ve eylem içerinde olmamız konusu önem arz etmektedir. Bu da sözde değil özde yani bütün bir benliğimiz ile rabbe kul olmamız gerektiğini açıkca ortaya koymaktadır. Bu konu ile ilgili olarak rabbimiz Allah şöyle buyuruyor “Yemin olsun ki, biz kendilerinden öncekileride denemişken insanlar , “sadece inandık” deyince denenmeden bırakılaverileceklerinimi sanıyorlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.”(Ankebut 2-3) Bu ayet bize açıkca şunları söylemektedir: iman, dille söylenen bir laf değildir. İman, bir takım yükümlülükleride beraberinde getiren bir gerçektir. Kendine has ağırlıkları olan bir emnaettir. Sabırlı davavranmayı tahammülü, mücadeleyi gerektiren bir caba ve gayrettir. Dolayısı ile insanların inandık demeleri yeterli değildir. Sınavdan geçirilmeden, bu sınav esnasında kararlılıklarını ortaya koymadan , bu sınavdan benlikleri arınmış, kalbleri berraklaşmış olarak çıkmadan sırf böyle bir iddaa da bulunmakla bırakılmazlar. Sadece inandım demekle insanlar kurtulu vereceklerine inanıyor iseler böyle bir iddaa ya kurandan da desteğini bulmak zorundadırlar. Oysa Kuran tam aksini söyleyerek sözde değil özde büyük bir gayrat gösterek bu konudaki samimiyetlerini ortaya koymalarını istemektedir. Kuran ın ayetlerinin tamamı kendisini anlayarak okuyan ve onu muhatap alan müminlerinden mutlaka okunan ayatlerin mesajlarının anlaşılması ve gereğinin yerine getirilmesini ister. Mesala Allah’tan başka ilahlar edinip ondan başkasına yalvarmayın ayetini okuyan muhattap okumkla kalmamalı bu ayetin kendisinden istediği davranış biçimini de yerine getirmelidir ki bu ayete imanı sözde kalmayıp öze dönüşmüş olsun. Şunu unutmayalım ki Allah kitabını sözle okunan bir mesaj olarak indirmemiştir. Gerek Mekkeli müşriklerin gerek ise günümüz çağdaş müşriklerinin Kuran’ ın ounması değil hatta son dönemler de sizlerin de şahit olduğu gibi ses yarışmalarına öykünerek bizzat devlet televizyonun da Kuran’ ı güzel okuma yarışması düzenlenmesi olmayıp esas problemin okunan ayetlerin anlaşılması ve istenilen davranışların yerine getirilmesi konusundadır. Bizler sanıyoruz ki  Bu  kesim Kuran ‘ın okunmasına karşı. Durum aslında böyle değil hatta rivayetler de Ebu Cehlin Kabe’nin örtüsü altına gizlenerek okunan Kuran ı dinlediği bizlere kadar ulaşmıştır. O ve onun gibilerin esas karşı olduğu şey Kuran ayetlerinin günlük siyasetine, ticaretine,evliliğine,boşanmasına parasını nereden kazandığına kazandığını nereye harcayacığına dair hükümler ihtiva etmesi ve kendisi üzerinde diğer bir ifade ile düşünce yapısında meydana getireceği değişim ve dönüşüme olup bundan dolayı bu hükümlerin hayatında yer etmemesi için kanının son damlasına kadar bu düşüncesinde ısrar edip canını ve malını bu yolda harcadı. Onlar peygambere değil bile bile peygambere indirileni inkar ediyorlardı. Ancak bu düşüncelerini toplum huzurunda çok fazla dillendirme cesaretini ilk etap da gösterememişlerdi.Bundan dolayıda vahyin kendisine indirildiği peygamber ile antlaşma ve barış yolunu denemişlerse de başarılı olamamışlardır. Fakat sonraları yeni sistemin eskisini yok edip varlığına son vereceğini anlayınca mücadelenin şeklide yönetimide değişti. Şimdi günümüz müşrikleri veya çağdaş Ebu Cehilleri de Kuran ın okunmasını problem edinmemektedirler. Hatta onun okunması için değişik imkanlar hazırlayarak kitapın mensuplarını bu davranışa teşvik etmektedirler. Bir dönem Türkiye Cumhuriyetinde başbakanlık yapan Ecevit in ABD yi ziyareti esnasında devrin başkanına Kuran ı kerim hediye etmesini hatırlamanızı sizlere öneririm. Aynı ABD bu gün Kuran ın hükümlerinin insanın hayatında yer etmemesi için bütün gücüyle çalışıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun mesafe gözetmeksizin sadece rabbim Allah tır diyen erkek kadın ve çocuk müslümanları katletmeye öldürmeye devam etmektedir. Bunuda yaparken halkı müslüman ülkelerin demokrasiyi kabul etmemelerini ve kendileri için başka bir hayat tarzı benimsemelerini bahane olarak göstermektedirler. Bizlerin de yeter artık  bu tür laflara karnımız toktur demek suretiyle kendimize gelmemizin vakti gelmiş ve hatta geçmiştir. Bizler için yarın çok geç olabilir. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet  olunuz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir