GenelYazarlardanYazılar

Allah’ın Sizlerden Razı Olmasının Belirli Şartları Vardır

Allah’ı razı etme işi sadece iradeli ve akıl sahibi olan ve yaratılmışlar içerisin de vahiy göndererek muhatap aldığı insanoğlu için söz konusudur. İnsanın dışında ki bütün varlıklar ilk yaratılışları günden itibaren genlerine kodlanan ve yaratanın değiştirmediği sürece asla değişmeyecek olan kaderlerine uygun olarak hareket edeceklerdir. Mesela güneş ve ay kendileri için belirlenen yörünge de akıp gidecekler ve bu yasa son saate kadar devam edecektir.

İnsanoğlunun dışında ki varlıklar için ödev ve sorumlulukları ilk yaratılmış oldukları andan itibaren kendilerine verilmiş ve onlar bu hal üzere devam edeceklerini o günden itibaren kabul etmişlerdir. Bu durumun iki istisnası vardır ki, Birisi insanoğlu bir diğeri ise daha işin başında kendisini yaratan Allah’a karşı itirazlar geliştirerek onun rahmetinden kovulan ve ebedi olarak cehennemi boylayacak olan Şeytan ve onun sıkı müritleri olan diğer insanlardır.

O zaman Allah kimlerden razı olacaktır sorusunun cevabını bulmaya çalışalım: Allah kimlerden nasıl ne şekil de razı olacağını hiç kimsenin inisiyatifine bırakmamıştır. Bu konuda herhangi bir keyfiliğe müsaade etmemiştir. Hem yerlerde hem de göklerde ilah olmasının bir gereği olarak kimden ve ne şekilde razı olacağının kurallarını da o belirlemiştir. Tabi ve doğal olan da budur. Bunun için ilk yarattığı ve kendisine elçi olarak seçtiği Hz. Âdem( as.) dan dan başlayarak son elçi Hz. Muhammed (as.) olmak üzere vahiyler göndermek suretiyle bu konuda oluşa bilecek bir boşluğa müsaade etmemiştir. Yaratan Allah yarattığı insanoğluna kendisini razı etmenin yine ancak kendisinin belirlediği kurallar ile mümkün olabileceğini belirli aralıklar ile elçiler göndermek suretiyle hatırlatmıştır.

En son olarak göndermiş olduğu ve bir daha asla kitap ve elçi göndermeyeceğini tekraren ifade eden yüce Allah kendisinin razı olacağı kuralları yüce Kuran ve onun şahsında yürüyen ve canlandıran ayrıca örnek alınması farz kılınan son elçi Hz. Muhammed (as) ile ortaya koymuştur. Bu iki önemli ve aynı zamanda bağlayıcı olan kaynağın dışında Allah’ı razı etmenin asla ve kat a mümkün olmadığını belirtmekte fayda vardır. Hiç kimse hava ve hevesine veya kafasına estiği gibi Allah’ı razı edemeyeceğini bilmelidir. Bu konuda hiçbir insana elçiler dâhil özel bir alan açılmasına müsaade edilmemiştir ve edilmemelidir de.

Allah açık ve herkesin anlaya bileceği bir şekilde kimlerden razı kimlerden de razı olmadığını da Yüce kitabın da açıklamıştır. Şimdi Allah’ın kimlerden razı olmadığını ve olmayacağını fazla uzatmadan söylemenin zamanı gelmiştir: Allah hiçbir inkârcı kâfir ve zalimden razı olmaz. Bunlar zaman zaman evrensel doğrular! Diye Kuran’ın önüne geçirdikleri sözüm ona doğru ve faydalı işler yapmış olsalar bile. Allah hiçbir müşrik, münafık, ayrıca insan aklının ürünü olan ve yaşanılan hayat için kurallar koyan fikir, sistem ve yönetim biçimi olan demokrasi havarilerinden, sekilerler den ırkçılardan, deist, ateistten de razı olmayacak ve bunların yaptıkları ne olursa olsun kıyamet günü bu yapılanlar için terazi kurmayacaktır.

“Kâfir olanlar, beni peşim sıra kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar! Biz cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık. De ki: Yaptıkları işler bakımından en çok kaybedenleri size bildirelim mi? Bunlar iyi işler yaptıklarını sandıkları halde dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden ve bu yüzden işleri boşa giden kişilerdir ki biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü (terazi) tutmayacağız. İşte, inkâr ettikleri için ayrıca da ayetlerimle ve elçilerimle alay ettikleri için onların cezası cehennemdir. ( Kehf- 102-103-104-105-106) İnsanlar kendi sanı ve zanlarınca iyi ve güzel işler yaptıklarını sana bilirler ve bunu hayat tarzları haline getirmiş de olabilirler ne var ki bu zanları onları yanıltmış ve ahirette değerlendirmeye esas alınmayacaktır. Zaman zaman efendim insanlığa şöyle faydalı böyle faydalı işler yapmış bu kadar ilmi gelişmelere katkı sağlamış bu adamlar elektriği, suyun kaldırma kuvvetini! Bulmuşlar bunların yaptıkları nasıl değerlendirilmez diye ileri geri konuşa bilirler. Bu konuda Allah sadece Müslim ve Müslimelerden razı olacaktır.

Hiç kimse kendi kapsam alanına girmeyen konularda Allah’tan rol çalmaya ve O’ndan daha merhametli olmaya çalışmasın. Cennete girmenin kriterleri yüce Kuran’da belirlenmiştir bu şartlara haiz olan herkes oraya girecektir. Biliyorsunuz buna benzer bir soruyu Firavun Musa (as.) “ Peki! Söylermisin bana önceki nesillerin hali ne olacak?” diye sormuştu. Musa ise şöyle demişti: “ Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz.” ( Taha-51-52) Kendilerini unutup başkalarının durumunu gündeme taşımak tam da bir oyun bozuculuktur. Bu hamleleriyle rakiplerini zor duruma düşüreceklerini ve tartışmadan galip çıkacaklarını zannedenler elbette büyük bir yanılgı içerisindedirler.

Bizler usul olarak kısaca Allah’ın kimlerden razı olmadığını siz kardeşlerimiz ile paylaşır iken aslında zımnen kimlerden razı olacağını da belirtmiş oluyoruz. Biliyorsunuz yüce Kuran kısa ve öz olarak nelerin haram olduğunu belirterek bunların dışındaki kalan her şeyin helal olduğunu hatta bu konuda belirlenmiş olan haramların dışında “ Şu helaldir şu da haramdır” diye ileri geri konuşmanın gevezelik ve Allah’a iftira olduğunu belirtmiştir. (Nahl-116) Dileyen ve isteyen kardeşlerimiz sure ve ayet numarasını verdiğimiz ayete bakarak fikir sahibi olabilirler.

Sanırım Allah’ın kimlerden razı olmayacağı hususunu yeteri kadar izah ettik. Şimdi gelin Allah kimlerden razı bu konuyu sizler ile paylaşalım: Bu konuda yüce kuran da bir den çok ayet ve ayetlere rastlamak mümkün. Bu konu da birçok tasnifler yapılmış biz de kısa ve öz olarak şu ayetleri sizler ile paylaşarak yazımıza devam edelim:

Allah dünyada yaşar iken onun hayat için koyduğu kuralları yaşam biçimi haline getiren siyasetin de, ticaretin de, hukukun da, evlenmesin de, boşanmasın da, yemesin de, içmesin de ve bütün bir ömründe Allah’ın emrettiği hayatı yaşayıp cennetine girmeyi hak edenlerden Allah razı olacaktır. Bu konuyla alakalı ayetimizi paylaşalım: Allah şöyle demiş olacaktır: “ Bu gün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür. Onlara, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah kendilerinden razı, onlar da O’ndan memnun olmuşlardır. İşte bu, büyük kurtuluştur.” (Maide-119) Ayrıca Beyyine 8 – Mücadele-22.) ayetlerine de bakıla bilirler.

Allah’ın kendilerinden razı olduğu kimseler kâfir ve zalimler tarafından gerek psikolojik gerek ise fiziki şiddete maruz kalıp bulunduğu yerde İslam’ı yaşama ve temsil etme imkânından mahrum bırakılmış ve bu yüzden yaşadığı kara parçasını terk ederek yer değiştiren hicret eden ve hicret edenlere yardımcı olup kucak açan bütün iman edenlerden de razı olacaktır. Yani Ensar ve muhacir olan ve gereğini yapan ki bu uygulama günümüz için de geçerlidir herkesten razı olacaktır: “Müslüman olmada öne geçen ilk muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar var ya, Allah kendilerinden razı, onlar da O’ndan memnun olmuşlardır. Allah onlara içinde ebedi kalacakları, alt tarafından ırmaklar akan cennetler hazırlamış olacaktır. İşte bu, büyük kurtuluştur.” (Tevbe-100)

Günümüz dünyasında gerek ırkçılığın gerek ise ulus devlet anlayışının etkisiyle tavan yapan acımasız ve zalimce uygulamalar sonucun da sadece Suriyeli on üç milyon insan yerinden edilmiş ve yer değiştirmek zorun da kalmışlardır. Her defasında bunların bu ülkemizde ne işleri var memleketlerine dönsünler diyen oy avcısı siyasileri anlıyorum zira onların muhacir ve Ensar diye bir anlayışları zaten yok. Fakat abdestli ve namazlı insanların bunları dillerine dolamalarına ne demek lazım varın onu da siz düşünün!

Allah’ın bütün elçilerine Resul nebi fark etmez Cebrail aracılığı ile onlara indirdiklerine özelliklede Muhammed (as) ve ona indirilen yüce Kuran’a kesin olarak iman eden ve imanını hayatının ilkeleri haline getiren herkesten de razı olacaktır. Elçileri ( Peygamberleri) yok sayarak, hafife alan veya çok yücelemeci veya örnek alınamayacak kadar basit görenlerin anlayışın ve bu anlayışların temsilcilerinin yüce İslam ile alakalarının olmadığını peşinen söylemenin bir sakıncasının olmadığını belirtmek isterim. Zira Allah kendisine elçi olarak seçmiş olduğu bütün erkeklerden razı olmuştur.

Bu konu ile ilgili olarak yüce Kuran’da şöyle buyrulmaktadır: “ Ey huzura kavuşan nefis (insan) Sen Allah’tan memnun, Allah’ta senden razı olarak Rabbine dön! İyi kullarım arasına katıl Cennetime gir.” ( Fecr- 27-28-29-30) Bu ayetten şu sonuca veya sonuçlara varmak mümkündür: “ İnsan bu dünyada nefsi ile yüzleşmez ve ısrarla gerçeği görmek istemezse, hesap gününü büyük bir pişmanlık ile suçunu itiraf edecek ve bu dünyadayken ahiret için hazırlık yapmış olmayı dileyecektir. Esasında imtihan dünyasında olduğumuzdan kul için asıl mesele bu dünya hayatındaki isteklerinin gerçekleşip gerçekleşmesi değildir. Asıl mesele, yüce Allah’ın razı olacağı ve Allah’tan razı olmuş biri olarak yaşamak, bu hal üzere ölmek ve bu hal üzere rabbine dönmektir.” ( Mehmet Okuyan Kuran Meal tefsir. İlgili ayetin yorumu)

Allah yüce kitabında İslam’dan başka birçok dinin de olacağını ancak kendisinin sadece İslam’ı din olarak seçip bu dinin emir ve yasaklarını hayatlarının kuralları haline getirenlerden razı olacağını belirtmiştir. Yaşadıkları hayat ile inandıklarını söyledikleri dinleri bir birlerinden çok farklı insanlara rastlamak pek ala mümkündür. Kendilerine Müslüman mısın diye sorulan sorulara ne zannettin tabi ki Müslümanım diye cevap veren insanların hayat tarzlarının hiç de İslam’a uygun olmadığını görmekteyiz. Bu insanların hayatlarının bir bölümün de Müslümanlıktan emareler taşıması, mübarek gece! Ve ayları kutlamaları onların İslam’ın mensubu olduğu anlamına gelmemelidir. Zira teslim olanlar ile iman edenleri iyi ayırmak gerekmektedir. Allah’ın beğenip seçtiği dini kendilerine din olarak seçmek iman edenler için adeta farzdır. “ ….Bugün, sizin için dininizi olgunlaştırdım, üzerinize nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslam’ı uygun gördüm. Kim gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse ( haram etlerden yemek zorunda kalırsa, bilsin ki) şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” ( Maide-3)

Bu ayet Yüce Allah katında tek din olan İslam’dan başka herhangi bir kabulün geçerli olamayacağı mesajını veren Al-i İmran suresi ayet on dokuz ve seksen beş. Ayetleri ile aynı prensibi içermektedir. Yani İslam dinlerden herhangi biri değildir. Zaten ayette geçen el- İslam kelimesinin başındaki elif lam takısı da dinin tek olduğunu ve adının da İslam olduğunu göstermektedir. Buradan da anlaşılıyor ki Hz. Âdem’den Hz: Muhammed’e kadar bütün peygamberlere gönderilen din, tevhit içerikli olan İslam’dır.

Bir örnek daha vererek yazımızı sonlandıralım inşallah. Allah çevresindekilere namaz kılmayı ve zekât vermeyi tavsiye eden kimselerden de razı olacağını beyan etmektedir: “Kitapta İsmail’i de hatırla! Şüphesiz ki o hem sözünün eriydi hem de peygamber olan elçiydi. Ayrıca o, ailesine (kendisini destekleyenlere) namazı kılıp zekâtı vermelerini emrederdi. O rabbi katında da hoşnutluk kazanmış biriydi.” ( Meryem- 54-55) Rabbimizin bizlerden razı olmasının olmazsa olmaz şartlarından olan namaz ve zekat İslam’ı din olarak seçenlerin amasız, fakatsız yerine getirmeleri gerekli olan iki ana unsurdur. Zira hakkı verilerek kılınan namazlar iman edenlerin can damarı zekat ise toplumun dinamosudur. Ne yazık ki Kuran ayetlerini kendi bağlam ve içeriğinden uzaklaştırıp anlamsız, akıllara ziyan olacak şekilde mana veren zavallılar:

“Efendim Kuran’da namaz yok, kurban yok türban yok “ demek suretiyle akıl karıştırmaya devam ediyorlar. Oysa Kuran’ın kendisine indirildiği elçi on üç yılı Mekke son on yılı da Medine’de olmak üzere ferden veya cemaatle imam olarak namaz kılmıştır veya kıldırmıştır. Bu tür uygulamaları yok saymak veya görmezlikten gelmek hiçbir insani özellikle bağdaşmaz. Namazı ciddiye almayıp unu savsaklayanların akıbetlerinin cehennem çukuru olacağını belirten şu ayet mealini de okuyarak yazımızı sonlandıralım: “Elçilerden hemen sonra namazı ziyan eden( kılmayan) ve şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İleride bunlar cehennem çukuru ile karşılaşacaklardır.” ( Meryem-59) Allah’ın razı olduğu kullarından olmak dilek ve temennisiyle. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı