
Faizi kat kat artırmadan yiyebilir miyiz?
SORU: Âli İmran suresinin 130. ayetinde: “Ey iman edenler! Faizi kat kat artırarak yemeyin” buyrulmaktadır. Kat kat artırmadan faizi yiyebilir miyiz?
CEVAP: Malum olduğu üzere Kur’an yirmi üç yılda tamamlanan bir kitaptır. Bu nedenle topluma konulan hükümler de tedrici olarak bu zaman dilimine yayılmıştır. İçkinin (insan aklını giderip sarhoş eden içeceklerin) yasaklanması birkaç aşamada yapıldığı gibi; faizin (riba’nın) yasaklanması da birkaç aşamada yapılmıştır. İşte bu ayet (Ali İmran 3/130) o aşamalardan bu sürecin ortasında gelen bir ayettir. Riba konusunda ilk gelen ayet Rum suresi Rum 30/39. ayetidir:
“İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz her hangi bir faiz Allah katında artmaz; fakat, Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz herhangi bir sadaka böyle değildir. İşte onlar sevaplarını kat kat artıranlardır.”
Bu ayetin geldiği ortamı bize yansıtan ayetlere baktığımızda, insanlara rızkını verenin, genişletip daraltanın Allah olduğunu; akrabaya, yoksula yolda kalmışa hakkının verilmesinin gerekliliğine, bunun Allah’ın rızasını dileyenler için daha hayırlı olduğuna dikkat çekilerek, mallarını artırmak için faize vermenin Allah katında artıcı olmadığını, fakat Allah’ın rızasını isteyerek verilen zekat ve sadakanın kat kat mal ve sevap olarak artacağını bildiriyor. Bunun anlamı, henüz yasaklanmamış ama faizin çirkinliğini Allah için verilen sadakanın ise güzelliğini insanlığa takdim ediliyor olmasıdır. Bunun ardından gelen Medine döneminin ilk çeyreğine rastlayan yıllarda (ki Uhud Savaşı’ndan sonra olduğu rivayetleri vardır) bahse konu olan Ali İmran 3/130. ayeti gelmiştir. Bu ayetin nüzul sebebi olarak nakledilen olaylardan birisi de şöyledir: Kureyş Bedir yenilgisinin öcünü almak için Uhud’a kalabalık bir orduyla gelerek, tam olmasa da kısmi bir başarı elde ederek geri dönüyorlar. Müslümanlar, bu orduyu meydana getiren ekonomik gücün arkasında Kureyş’in sermayedarlarının olduğunu; bunların ekonomik güçlerinin, faiz yoluyla elde edildiğini düşünerek, henüz yasaklanmamış olduğu için, Müslümanlardan bir kısmı faize yönelerek elde edilen kazançla güçlü bir ordu hazırlamayı öneriyorlar. İşte Uhud savaşının atmosferinde söylenen bu söze Allah Teâlâ’nın cevabı:
“Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.”(Ali İmran 3/130) “Kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının!”(Ali İmran 3/131) “Size merhamet edilmesi için, Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” (Ali imran 3/132) “Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!(Ali İmran 3/133)
Uhud’ da ki yenilginin ardından böyle düşünenlere gerekli açıklamayı (3/136) yaparak, başarının sırrını bir noktaya bağlıyor:
“Başarı için Allah ve Resulüne itaat edeceksiniz ve başarıyı Allah’tan isteyeceksiniz. Bedir’de bir avuç iken sizi galip getiren Allah’tı, yine buna muktedirdir. Bu iş parayla, çoklukla olmaz; teslimiyet ve Allah’a dayanıp güvenmekle olur. Gerekirse size beş bin melekle de yardım ederiz” buyuruyor.
İşte bu ayet böyle bir ortamda gelerek yanlış anlayışları bastırıp: “faizi kat kat yemeyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz” ilkesini hatırlatıyor. Bunun “mefhum-u muhalifinden” hareketle: “Artırmadan yenilir” demek mümkün değildir. Fıkıhtaki bu kural her yerde kullanılabilecek bir yöntem de değildir. Bugün bizim için hükmün (Kur’an’ın) tamamı gelmiş, Kur’an tamamlanmıştır. Faizi kesinlikle yasaklayan ayetler Bakara suresinin 275-281 ayetleridir. Bu ayetlerde faiz kesin bir dil ile yasaklanmış, gerekçeleri de açıklanmış tır. Bundan sonra faiz, Müslüman için meşru bir kazanç yolu değildir. “Çoğu haram olan şeyin azı da haramdır” kaidesine göre de, azı-çoğu, kat-kat olanı ile olmayanı arasında fark yoktur. Kazanç yolunun faiz olması yeter sebeptir. “Karz-ı hasen” anlayışı İslam’ın önerdiği bir yöntem iken; faiz anlayışı da gayr-ı İslamî bir akidenin önerdiği bir yöntemdir. Bu nedenledir ki, Yüce Allah faize yönelenleri şöyle uyarmıştır:
“Böyle yapmazsanız (faizi bırakmazsanız), bunun Allah’a ve peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz.” (Bakara 2/279)
“Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah’a döndürüleceksiniz. Sonra da herkese kazancı tamamıyla ödenecek ve hiç kimse haksızlığa uğramayacaktır.” (Bakara 2/281)
“Faizi yasaklayan ayetlerin en son gelen hüküm ayetleri olduğu ve bu ayetler hakkında Peygamberimize yeterince soru sorulmadığından bu konu tam anlaşılmamıştır. Çünkü bu ayetlerin gelmesinden kısa bir zaman sonra Peygamberimiz vefat etmiştir” iddiasını asla doğru bulmuyoruz.
Allah dinini ikmal edip tamamladığını ve Islam adını verdiğini ve ondan da razı olduğunu (Maide 5/3) ifade etmiştir. Kur’an’da ayrıca birçok ayette: “Hakka dönsünler diye işte ayetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz.” (Araf 7/174) “Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız” (Enam 6/55) ifadelerini de birlikte düşündüğümüzde, faiz ayetlerinin açıklanmadan, anlaşılmadan bırakılmış iddiasını anlamak mümkün değildir.
Tarihi bir belge olan Veda Hutbesi’nde de, bu konu zikredilmektedir: “Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz Abdülmuttalib’in oğlu -amcam- Abbas’ın faizidir. Ama anaparanız sizindir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.”
Bu durum gösteriyor ki, ayetler Veda Haccı’ndan önce gelmiş ve ilk uygulamalar da yapılmıştır. Bundan sonra Veda Hutbesi’nde dünyaya ilan edilmiştir. Bu olaydan sonra (Veda Hutbesi: 8 Mart 632, vefatı: 27 Mayıs 632) yaklaşık üç ay aralarında yaşamıştır. Bu denli insanları ilgilendiren bir konuyu anlamamış olsalardı peygambere gelerek ne anlama geldiğini sormazlar mı idi? Olaylar gösteriyor ki, Allah’ın hükmünün ne anlama geldiği gayet açıktır. Faizin ne olduğu konusuna gelince, o toplum yediden yetmişe bunun her çeşidiyle iç içe yaşadığından bunun anlamını da herkesten iyi biliyorlardı. Ayrıca Peygamberin diliyle “her çeşidi” diye de açıklandığına göre konunun sorulacak yanı kalmamıştır. Allah hükmünü anlaşılmaz bir halde bırakır mı?