
Miraç ve kabir azabı var mı?
SORU: Bazı hocalar Miraç ve kabir azabıyla ilgili bilgi Kuranda var diyor. Bu durumu açıklar mısınız?
CEVAP: Hukukta bir kural vardır, “müddeiye iddiasını ispat etmek düşer”. Mademki varlığını söylüyormuş o zaman bunu ispat etmekte onunun için elzemdir. Bildiğimiz kadarıyla Kur’an’da var olan sadece” İsra” olayıdır. Orada bahsedilen sadece mescidi Haramdan mescidi Aksaya götürüldüğünden ve bir takım ayetlerin gösterildiğinden bahsedilmektedir. Bu durum, İsra suresinin birinci ayetinde şöyle anlatılıyor:
“Kulu Muhammed’i geceleyin, Mescid- i Haram’dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid- i Aksâ’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O’dur.” (İsra 17/1)
Olayın bu kısmı tüm müminleri bağlayıcı bir delildir. Fakat bunun ötesinde Buhari’nin anlattığı bölüm ise tamamen hurafe ve iftiradan ibarettir. Anlatılanlar İslam’ın Allah inancıyla bağdaşması mümkün değildir. Oradaki icraat bizzat Kur’an’ın kendi içinde çelişki oluşturacak durumdadır. Söylenenler tamamen israiliyat ve bir kuruntudur. Allah ve Resulü ise böyle bir durumdan beridir, münezzehtir.
Akıl sahibi bir mümin olarak düşündüğünüzde şunu göreceksiniz. Allah’ı gökte bir makama oturtup yeryüzünden Muhammed (as) onun huzuruna götürmek, Allah’a mekân isnat etmektir. Allah ise mekândan münezzehtir. Aynı zamanda Allah kullarının istidadını bilen hatta damarlarındaki kanın hangi maksatla aktığından haberdar iken, kullarına miraç hediyesi olarak 50 vakit namazla emretmesinin ardından pazarlıkla beş vakte indirmesini hangi akıl kabul eder? “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. “ (Kaf 50 /16) buyuran Allah aynı Allah olabilir mi? Daha bunun gibi onlarca ayete ters düşen anlayışlar yumağıdır o hadis diye nakledilen söz.
Bu konuyu bayındır hocadan dinlemek lazım kastı nedir? İnternetteki konuşmasında sadece isra ayetinden bahsediyor o kadar. Bu kısımda zaten sıkıntı yok. Sıkıntı vahyin bahsetmediği konulara dalmaktan çıkıyor. O bölümü enine boyuna konuşmak gerek.
Kabir azabının varlığını söylemesi ise daha garip bir olaydır. “Kabir azabının varlığını gördüğümüz rüyalara bakarak anlayabiliriz” diyor. Allah Kur’anda iki âlemden bahsediyor dünya ve ahiret olarak. Hem dünyayı hem de ahreti anlatan bunca ayete rağmen kabir azabının varlığını anlatan bir tek ayet bile yoktur. Bu garip bir durum değil midir? Allah Teâlâ cehennem azabını bütün ayrıntılarıyla anlatırken kabir azabını niçin anlatmıyor dersiniz? Allah asla olanı gizlemez, olmayanı da anlatmaz. Kur’an haktır sadece gerçekleri anlatır. Gerçek olmayandan da bahsetmez. O “el ilimdir ve “la raybe fiyh” dir. Yanlış ve yalanın olmadığı tek kitaptır.
Bu konuda geleneksel kültürün esiri olan camia rivayetlere takılıp kaldıkları için Kur’an ı rivayetlere kurban etmektedirler. Bayındır Hocanın da bu konuda geleneğin etkisini üzerinden atamayıp rüyalara kıyasla kabir azabı anlatmaya çalışmasını anlamak mümkün değildir. Hele Mümin suresinin 46. Ayetini yorumlaması bir başka garabettir. Ağır ol molla desinler edasıyla söze başlıyor. Ayetin baş tarafını ayrı sonunu ayrı mütalaa ederek kıyamete kadar ateşe girmeyecekler sadece ateş onlara gösterilecek şeklinde yorumluyor. (Merak edenler You Tube girerek izleye bilirler.)
Hal bu ki bu ayetin manası şöyledir:
Ateş ki, onlar ona sabah akşam/ sürekli arz olunurlar. Ve kıyamet saati gerçekleştiğinde firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun denilir.” Bu mana ayetin yazılım sırasına göre verilen bir manadır. Bunu Türkçeye tercüme ederken manayı uygun bir biçimde toparladığınız zaman anlamı şudur:
“Kıyamet gerçekleştiği gün firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun denilir ve onlar sabah akşam /sürekli ateşe arz olunurlar.” (Mümin 40/46)
Burada ayet iki şeyden bahsediyor. Birincisi azabın biçimselliği, ikincisi de azabın ne zaman gerçekleşeceği. Azabın şekli, sürekli ateşe sunulacakları şeklinde olacağı anlatılırken; Bu azabın ne zaman gerçekleşeceği ise, kıyamet olayının gerçekleştiği gün olarak belirtiliyor. Bunu eğip bükmenin bir anlamı yoktur. Ayet gayet net olarak bu gerçeği ifade ediyor. Rüya âleminde yaşamanın bize bir getirisi yoktur. Kur’an’ın tümünde ahiret hayatı anlatılırken, insanlığın tümüyle diriltilip, suçluların suçları yüzlerine ispat edilip ellerine amel defterleri verilmeden kimseye bir ceza ve mükâfat olmayacağı anlatılmaktadır. Her suçlu çekeceği cezayı hak ettiğine bizzat ikna olmuş olarak azaba sürülecektir.
“O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak: «Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş» dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf 18/49)
“Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.
Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? Derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürülüyorsunuz, derler.
Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.
Rabbiniz hakkında beslediğiniz zan var ya, işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.” (Fussilet 41/20-23) denilecektir.
Bununla da kalmayıp o gün olayların devamı da şöyle anlatılıyor:
“O gün gökyüzü beyaz bulutlar halinde yarılacak ve melekler bölük -bölük indirileceklerdir.
İşte o gün gerçek hükümranlık, çok merhametli olan Allah’ındır. Kâfirler için ise o, pek çetin bir gündür.
O gün; zalim kimse iki elini ısırarak: Ne olurdu ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydım, diyecektir.
Vay başıma gelene: Keşki falancayı dost edinmeseydim.
Çünkü zikir (Kur’ân) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yapayalnız ve yardımcısız bırakmaktadır.” (Furkan 25/25-29) diyecektir.
Şimdi Kur’anı okuyan bunlardan habersiz olabilir mi? Elbette olamaz. Olsa da o gün haberim yoktu demek asla kabul edilmeyecektir. O gün “Ey suçlular ayrılın” (Yasin 36/59) sözü felaketlerini başlatacaktır.
Rabbimizden temennimiz, bizleri ve bütün müminleri, o gün pişman ve perişan eylemesin!.. Bizleri de sevdiği, sevdirdiği ve sevindirdiği kullarıyla birlikte cennetine dahil eylesin İnşa Allah!..