Genel

Rastgele harfler

Gökhan Özcan/Y.Şafak

Her gece başımı yastığa beni kendi aslıma uyandıracak bir sabahın ümidiyle koyuyorum” dedi beyaz saçlı adam. Bakışlarıyla tasdik etti onu yeryüzündeki sessiz çoğunluk.

Sürekli bir dağılma hali içindeyiz. Parçalarımızı bir türlü bir araya getiremiyoruz. Yekpare olamıyoruz, bütün duramıyoruz. Bir parçamıza yakın durduğumuza diğer parçamızın uzağına düşüyoruz. Hep eksiğiz kendimizden. Ve sanki kapıldığımız her şey bizden çok fazla. Başa çıkılamaz bir girdabın içinde dönüyoruz. Durup biraz kendimize gelmeye ihtiyacımız var, duramıyoruz, durduramıyoruz bu baş döndürücü ve kısır döngüyü. Yaşadığımız her şey akıp giden bir şeye dönüşmüş gibi, tek bir anında, noktasına dikkatimizi veremiyoruz. Yaşamaya değecek her şey elimizden kaçıyor, bizden uzaklaşıyor sanki. Yaşamıyormuş da bir şeylere maruz kalıyormuş gibi hissediyoruz kendimizi. Kendimizi akıntıya bırakmaya mani bir şeyler var içimizde. Ama tümüyle akıntının dışına çıkmaya da güç yetiremiyoruz. Bir arada kalmışlık duygusunun kekre tadı var dimağımızda. Sanki gözümüzü açmışız da bize ait olmayan bir hikayenin içinde bulmuşuz gibi kendimizi. Yerinin yabancısı biri gibi… Ama zaman geçiyor ve olan biten hep bu, bu bitimsiz döngü…

“İşte modern çağın en çok göze çarpan özelliği de budur: Ardı arkası kesilmeyen bir telaş, sürekli değişim ve bizzat olayların kendisiyle birlikte sürüklendiği, durmadan artan hız gereksinimleri… Bu, çokluk içinde dağılmadır. Öyle bir çokluk ki, artık hiçbir üstün/aşkın ilke bilinciyle birleşemez. Ayrıca bu, bilimsel kavramlarda olduğu gibi, günlük hayatta da aşırılığa vardırılan bir çözümleme, sınırsız bir parçalama ve beşerî faaliyetin, hâlâ çalışabileceği tüm alanlarda gerçek bir ufalanışıdır” diyor üstad Rene Guenon (Abdülvâhid Yahya), ‘Modern Dünyanın Bunalımı’ kitabında.

Bir beyaz kağıdın üstüne rastgele savrulmuş harfler gibiyiz. Varlığımızın birbirine tutunarak kelimeler oluşturmayı gerektirdiğini biliyoruz içten içe. Ama kelime teşekkül ettirmenin gerektirdiği şuurdan yoksunuz. Bir kelimesizlik çağını yaşıyoruz o kağıdın üstünde. Bir şeyin parçası olduğumuzu bilmek, o şeyi teşekkül ettirememenin sıkıntısıyla birleşiyor, içimizi yakıyor.

Koca bir sessizliğin içinde oturuyordu. Bir an kederle dönüp etrafına baktı ve “Kim bilir kimim ben” diye mırıldandı kendi kendine, “keşke bilebilsem!”

Bir de şunu düşünün; kar tabakasından kendine bir yolup yüzünü güneşe çeviremeyen bir kardelen ne hisseder?

“Olric insan nedir biliyor musun? Ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda ‘ağaçları koruyun’ yazandır” diye yazmış ‘Tutunamayanlar’da temel çelişkimizi Oğuz’um Atay.

Dışımızın derin uykulara daldığı bir anda içimizden gizlice bir dilek tutalım.

Geçen bütün zamanı bir yumak ip gibi sükûnetle sağ eline dolayan insanlar da var.

“Eskiden dünya dönüyordu” dedi meczup, “şimdi sadece insanlar dönüp duruyor!”

Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı