Yazılar

Dine Atanlar Ve Katanlar

Din kelimesi Arapçada çeşitli manalarda kullanılır ben sizlere şu manada kullanılır kelime anlamı şudur ıstılahı anlamı şudur diyerek kafanızı karıştırmayacağım. Benim bakış açım din denilince: Hayat ve yaşam için kurallar koyan ve bir yaşam biçimi öneren her türlü sistem, düşünce, ideoloji sahipleri için bir dindir. Fakat bu din batıldır. Sahiplerini hem bu dünyada hem de ahirette kaybedenlerden oymaya mahkûm eder. Bunları örnekler vererek biraz daha açacak olur isek: Mesela kapitalizm bir dindir ve onun ilahı paradır. Yine sosyalizm ve demokraside bir dindir. Bu iki sistemin ilahı ise insandır. Hayatta onlarca hatta yüzlerce veya binlerce din vardır. Ama bir tek din vardır ki oda İslam’dır. Bunu bizzat bu dinin göndericisi ve sahibi olan Allah söylemektedir. “ Şüphesiz Allah katında din İslam’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.” ( Al-i İmran- 19) Bu ayet bizlere İslam’ın Allah katında kabul edilen tek geçerli din.Diğer bütün dinlerin ise batıl olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. İslam’ın dışındaki bütün dinlerin kaynağı ve ortaya çıkışı sizlerin de bildiği gibi insan aklının ürünü olan düşünceden ortaya çıkan yaşam biçimleridir. İnsan aklının ortaya koyduğu her düşüncenin doğru olmadığı malumunuzdur. Zira insan sonradan yaratılmış, hata ve yanlış yapmaya müsait bir varlıktır. İnsanı hata yapmaz olarak kabul etmek başka bir deyişle o insanı ilah ve rab olarak kabul etmek anlamına gelir. Bu insanın sıradan bir insan olması ile Allah’ın elçileri olması arasında bir fark yoktur. Burada kişiler değil yaptığınız eylemin niteliği söz konusudur. İslam’ın dışındaki bütün dinlerde bu işi bilen konuşur onun dışındaki her kes susar. Söylenenler mutlak doğrudur, eleştirilmez ve akıl devre dışı bırakılarak hareket etmek zorunluluğu vardır. Konumuz aslında İslam dini esas alınarak bu yüce din hakkında atanlar ve katanlar konusunu işlemek üzere başlık atılmış iken böyle bir kısa girişin de yapılması gerektiğini düşünerek sözü biraz uzattım. Bundan dolayı hakkınızı helal ediniz.

Yukarıda dinden bahseder iken Allah katında geçerli ve tek dinin İslam olduğunu söylemiştik. İslam söz konusu ise bu dinin göndericisi ve sahibi de sadece Allah’tır. Kullarından hiç kimsenin bu din üzerinde tasarrufu ve imtiyazı söz konusu olamaz veya olmamalıdır. Bu dinde Allah konuşur insanlar susar zira Allah’ın sözünün üzerine asla söz söylenmez. Çünkü dinin sahibi bizzat Allah’tır. Allah’ın insanlar içerisinden seçmiş olduğu o şanlı resuller de sadece Allah’ın kendilerine vah yetmiş olduğu dini muhataplarına götürüp anlatmışlardır. Allah’ın hiçbir resulü kendisini elçi seçen makamın söylemediği bir şeyi de bunu bana Allah söyledi diyerek ne bir ilavede bulunmuş nede kendisine verilenden bir şeyi gizlemiştir. Şayet böyle bir davranış içerisine girmiş olsalardı kendilerine tevdi edilen görevi yapmamış kabul edileceklerdi ayrıca da dünyada ve ahirette azabın en şiddetlisine çarptırılacaklar ve içimizden hiç birimizde onlara yardımcı olamayacaktık. Böyle olumsuz ve istenmeyen bir durum yaşanmadığına göre Allah’ın elçilerinin tamamı Allah’tan aldıklarını olduğu bibi muhataplarına aktarmışlardır. Buraya kadar sıkıntı yok ancak diğer insanlar gibi ölümlü olan resuller bu dünyadan ahirete irtihal edince ki işin doğasıda budur zira her nefis ölüm acısını tadacaktır sonradan bu dinin mensupları arasından çıkan ve genellikle alim ve ulemam son  elli yılda ise isimlerinin önüne: Yrd. Doç., Dr, Prof unvanı ile meşhur olan birtakım kişiler İslam söz konusu olunca  atmada ve katmada sınır tanımaz  hale geldiler. Özellikle dini medyalaştıran televizyon hocaları bedavadan cennet vererek  atmanın ve katmanın sınır tanımaz  ve iğrenç örneklerini vermeye devam ediyorlar. Sadece bunlar mı ebetteki bunların dışında kalan ve sadece kendisinin kurtulanlardan olacağına kesin olarak inanıp elindeki parça ile övünen cemaat ve gurupları da unutmamak gerekir. Belki bunların başında da İslam’dan başka bir din olan tarikatlar ve tasavvuf düşüncesi bu işin öncülüğünü yapmıştır ve yapmaya da devam etmektedirler.

Peki, Dinde atma ve katma nasıl olur? Malumunuz bu işin birçok yolu vardır ama en çok kullanılan metotlardan birisi Allah’ın kendisine vah yetmediği halde bana da vahyolunuyor diye Allah’a iftira atan zalim, nankör ve iftiracının din de yapmış olduğu atmalar ve katmalarıdır ki tamamı yalan ve zandan oluşmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak Allah şöyle buyuruyor: “Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vah yedilmemişken, “ Bana vahyolundu” diyen, ya da “ Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir..?” (En’am-93) Elbette ki bu tür düşünceyi dillendirip inancı haline getiren her kes bu ayetin kapsamına girerek zalimlik sıfatını kazanmış olur. Burada ince bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum: Oda bir takım insanlar belki bana vah yediliyor dememekle birlikte kendisine vah yedildiğini iddia eden zalimlerin söylediklerini kabul edip inanıyorlar. Bu durumları onları asla sorumluluktan kurtarmaz aksine daha da sorumlu olurlar. Bu düşünce sahipleri bazen Allah’ın resullerine Allah’ın vah yetmediği bir takım şeylerinde onlara vah yedildiğini kabul edip inanarak ta Allah’a ve onun elçilerine de iftira ederek müfteri durumuna düşmüşlerdir. Zira Allah en son elçisine Kur’an’la vah yedeceğini vah yetmiştir. Bir daha hiç kimseye kıyamete kadar insanların sorumlu olacağı ayrıca inanç ve itikatları haline getire bilecekleri hiçbir şeyi vah yetmeyecektir. İtikadın da amelin de kaynağı Kuran ve onun yürüyen hali olan Allah resulünün yaşanarak gelen sünnetidir. Bu gün kim bunun aksini iddia eder veya ediyor ise yukarıdaki ayetin muhatabıdır. Durumunu bir kez gözden geçirmesini ona tavsiye ederiz. Kuran’a rağmen ikinci bir vahiy kabul etmek ki bunun adına ne derseniz deyiniz dinde atanlar ve katanlar sınıfına girmenize sebep olmuş olur.

Dinde atmanın ve katmanın diğer bir yolu da Elleriyle yazmış oldukları ve tamamı insan ürünü olan bir takım görüş ve düşüncelerin Allah’ın dininden olduğunu iddia ederek bu kitaplarını Allah’ın kitabı olan Kur’an’ın önüne geçirmeleridir. İster iseniz bu sınıfın yaptıklarını afişe eden ve kınayan ayetin mealini vererek konumuza devam edelim: Rabbimiz olan Allah Şöyle buyuruyor: “Bunlardan birde ümmi takımı vardır. Bunlar kitabı bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntularıdır. Onlar sadece zan da bulunuyorlar. Vay o kimselere ki, elleriyle kitabı yazarlar, sonrada onu az bir karşılığa değiştirmek için,” Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline! Vay kazandıklarından dolayı onların haline! ( Bakara-78-79) Tamamı altı yüz dört sahife ve altı bin iki yüz küsur ayetten oluşan Kuran ile ilgili yazılıp çizilenlere bakınca küçük dilimizi yutuyoruz. Allah Kuran’da meramını maksadını asla ikinci bir anlama gelmeyecek şekilde muhkem ayetlerinde ortaya koymuştur. Onun müteşabihatı ise asla anlamı bilinmeyen ayetleri olmayıp gerçek mahiyetini sadece Allah’ın bildiği ayetlerdir ki bu ayetler üzerinde kafa yorup muhkemini bırakıp onun müteşabihatına uyanların ise gerçek niyetlerinin fitne çıkarmak olduğunu zaten rabbimiz bizlere bildirmektedir. ( Al-i imran-7) merak eden kardeşlerimin ilgili ayeti okumalarını tavsiye ederim. Gayet açık ve anlaşılır olan Kur’an’ı içinden çıkılmaz anlaşılmaz bir kitap haline getirmenin yollarından biride maalesef insanoğlunun elleriyle yazdıkları ve insanların Allah’ın dininden sanarak okudukları kitaplardır. Kur’an’ı bir kez olsun anladıkları dilden okumayanların Kur’an’ın dışında okudukları tefsir, hadis ve ilmihal kitaplarından öğrendiklerini nasıl din diye insanlara yutturduklarını görüyorsunuz. Yıllarca Said Nursi’nin yazmış olduğu eserlerini başucu kitabı haline getirip okuyanlara niçin Kuran okumuyorsunuz denilince “Efendim bu kitaplar zaten Kuran’dan bahsediyor bunları okuyan Kuran okumuş oluyor” diyerek karşı çıktıkları malumunuz. Oysa risaleyi nurun içerisinde barındırdığı toplam ayet sayısı en iyimser rakam ile beş yüz ayettir. Buda toplam ayetlerin ancak on ikide birine tekabül etmektedir. Peki! Geriye kalan onca ayetler nerede? Bu görüş sahiplerine önerimiz birazcık olsun Kuran’a daha çok önem verip Kuran’ın önüne geçirdikleri bu kitapları Kuran gibi görmemeleridir. Yukarıda dile getirmiş olduğumuz tefsir ve hadisler ile ilgili yazılan eserlere gelince kimse bizi bu kitapları veya bunları yazanları küçümsediğimizi zannetmesin. Amaçları Allah’ın dininin anlaşılması olan her türlü esere ve o eserleri yazanlara da saygımız sonsuz. Allah hepsinden razı olsun. Bizim yazımız kapsamına giren bu tür insanlar değil. Bizim üzerinde durduğumuz insan grubu ise: Allah’ın dininden olmadığı halde bu halis dine kendi görüş ve Kanaatlarını din diye katanlardır. Diğer bir ifade ile Allah’ın söylemediğini söyledi diyenlerdir. Allah’ın dinine atmamanın ve katmamanın yolu insanın o dine yani İslam’a kendi görüş ve düşüncelerini ilave etmeden saf, arı ve duru bir şekilde sunmasıdır. Bu nasıl olacak diye aklınıza bir sorunun takıldığını hisseder gibiyim, Kardeşlerim şunu kesinlikle unutmayalım ki Allah dinini insanlar içerisinden seçmiş olduğu elçilerine göndermiştir. Bizlere düşen bu dini anlama konusunda elçileri örnek almak olmalıdır. Bizler elçilerin yaşadığı dini yaşar isek Allah’ın dinini yaşamış oluruz. Aksi durumda yaşadığımız din Allah’ın dini olmaz ve Allah’ta bizlerden razı olmaz. Günümüzde kendisine vah yedilmediği halde vah yediliyor diyen insanlar ile yazdıklarını kitaptan sanılmasını savunanların sayıları ve etkileri nispeten azalmıştır. Çünkü toplumumuz ne okuyor nede düşünüyor ancak seyrediyor seyretmekten maksadımda görsel basının en etkili aracı olan televizyonlar. Şu an herkes susuyor bir tek televizyon kanalları! Konuşuyor. Her kesin evinin en güzel köşesini süsleyen bu alete her kes saygı duyuyor ve susup dinliyor. Bu durumu en iyi şekilde kullanıp İslam’ın bir dua ve menkıbeler dinine dönüşmesini isteyen ve bu konuda gayret gösteren ve belli ki birilerinin adına görev üslendikleri belli olan ve adına hoca denilen bir gurup insanın fütursuzca, herhangi bir ahlak kuralı tanımaksızın ayrıca nasıl hesap vereceklerini düşünmeksizin Allah’ın dinine nasıl attıklarını ve neler kattıklarını özellikle Perşembe ve Cuma günleri hepimiz görüp şahit olmaktayız. Önce kendimizi sonrada ailemizi daha sonrada diğer insanları bu atıcıların ve katıcıların söylediklerinden etkilenmemeleri için bizlere çok önemli görevler düşmektedir. Öncelikle onlara zaman ayırıp Halis dini kaynağından katıksız ve karışıksız anlatmalıyız. Unutmayalım ki aksi bir davranış ve düşünce atıcıların ve katıcıların ekmeğine yağ sürer. Buda bizi Allah katında sorumlu hale getirir. Allah’a emanet olunuz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir