Yazılar

Peygamber Şefaatçi Değil Şikâyetçi Olacak

İman ve inanç esaslarını Kuran’dan almayan kaynağı Kuran olmayan, düşünceye göre Peygamber insan üstü bir takım özelliklere sahip  (azları çoğaltan, gölgesi yere düşmeyen. cesedi toprağa haram olan vs.)gibi özelliklere sahip olan bir insandır. Bu daha çok dünyada yaşayan bir peygamber hakkında ki görüş ve Kanaatlarıdır ki: Tamamen Kuran’ın ruhuna ve özüne aykırı bir görüştür. Bizim esas üzerinde durup irdelemek istediğimiz konu ise Müslüman âleminin ahirette ki Peygamberleri hakkında ki görüş ve inanışlarıdır.

Onların bu düşünceleri tamamen Kuran’a aykırı ve ipe sapa gelmeyecek kadar da uçuk bir düşünce ve anlayıştır. Allah insanların kendi cinsinden bir elçi seçerek bu dinin hayata uygulana bilir olduğunu göstermiştir. Bu elçiler sizler ve bizler gibi et ve kemikten meydana gelen acıkan ve susayan yaptıklarından ve söylediklerinden hesaba çekilecek olan insanlardır: “ Yemin olsun ki kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız, peygamberlere de soracağız.”( Araf-6)

Onların bizlerden tek ve en önemli farkları vahiy almış olmaları ve hatalarının bu dünyada yaşar iken düzeltilmeleri dir. Son elçi salat ve selam bütün elçiler üzerine olsun Allah’ın kendisine indirdiği Kuran’ın tamamından sorumlu ve hesap verecek ise aynı şey o kitaba iman ettiğini söyleyenler için de geçerlidir. Bu konu ile ilgili olarak rabbimiz bakın ne buyuruyor: “Ey Muhammed! Sana vahyolunana sımsıkı sarıl, sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin, Doğrusu bu Kur’an sana ve ümmetine bir öğüttür. Ondan kıyamet gününde hesaba çekilip sorgulanacaksınız.” (Zuhruf-43-44)

Allah ahirette insanların diriltilecekleri günde kendisinden başka hiç kimsenin sözünün geçerli olmayacağını daha kitabının ilk suresi olan Fatiha suresinde: “Hamt din gününün sahibi olan Allah’a mahsustur”(Fatiha-4) Buyurarak hiç kimseye izin vermediğini hiç kimsenin konuşmak için önceden icazet almadığını net bir şekilde ifade ediyor. Gerek insanlardan gerek ise sorumluluk sahibi diğer yaratılmışlardan hiç kimsenin yapmış olduklarının dışında hiçbir şeyden başka bir şeyi karşılarında bulmayacaklarını net olarak ifade ediyor.

Bütün bunlara rağmen kaynağı ve ortaya çıkışı tamamen İslam’ın dışındaki din ve görüşlerden alan şefaat anlayışı Kuran’dan uzak bir iman anlayışına sahip Müslümanların inandığı bir iman esası olup çıkmıştır. Zira ehlisünnet itikadına göre! Bu da ne ise? Zira itikat Kuran’a göre olmalıdır ve tektir. Oysa yukarıda bahsettiğimiz ehlisünnete göre : “Şefaat haktır inkârı küfrü gerektirir. Gibi bir iman esası oluverip çıkmıştır. Bizler biliyoruz ki hiçbir yaratılmışın sözü itikadın konusu olamaz. Zira itikadın konusunu Allah belirlemiştir, ve bunu da son mesaj olan Kuran’da   net bir şekilde açıklamıştır. Meraklılarına Bakara suresi(285: ayeti) vb. ayetleri okumalarını öneririz,

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Müslüman âleminin sahip olduğu ve kabul ettiği genel görüş özellikle son peygamber (S;A:V) in şefaat edeceği ve ümmetinin en son ferdi cennete girinceye kadar da kendisinin bu şefaat eyleminin devam edeceğinden bahseder dururlar. Onlara göre peygamber kendisinden sonra ölümünden sonra kıyamete kadar onun peygamberliğini kabul ettiğini söyleyen herkesi bu sadece sözde de olsa! Tanıyacak ve şefaat edecektir. Söyler misiniz her şeyi bilen Allah mıdır yoksa onun yaratmış olduklarımı ıdır? Elbette ki Allah’tır. Bunu anlamaktan uzak anlayış

 

 

sahipleri kendilerini Kuran dışı olan şefaat anlayışıyla avutur dururlar. Bu aynen şeytanın  “Allah’ın Affediciliğine güvendirerek günah işletmesine ve Allah ile aldatmasına ne kadar da benziyor ”Bu anlayış sahipleri

Peygamber efendimizin kendilerinden şikayetçi olacaklarını hiç düşünmezler onlara göre peygamber insan sevgisi ile dolu, yumuşak huylu, yanağının birine tokat atılınca diğerini kullanıma sunan özellikle Nisan ayı içerisin de son yılların modası haline getirilen kutlu doğum(Neyiyse) kimin isim verdiği de bilinmekle beraber sadece gül ikram eden bir peygamber. Hayatında hiç savaşmamış eline kılıç almamış bir peygamber ne diye şefaat etmesin niye şikâyetçi olsun?

Evet Peygamberi ve onun son mesajı olan yüce Kuran’ı hayatlarının dışına atan onun hükümlerini önce nefislerinden sonra ailelerinden ve siyasetlerinden, ekonomilerinden, kamu ve kamusal alandan kovan ve bunları bu yüz yılda çağdışı uygulanmaz kabul eden ve sadece nüfus cüzdanları hanesinde dini İslam yazan fakat İslam’dan oldukça uzak bir toplumdan halinden peygamberin  şefaatçi olmasını beklemek affedersiniz  amma birazda safdillik olur.

Böyle bir topluluktan peygamber şikâyetçi olacaktır. Allah bu hususu Kuran’ı keriminde şöyle açıklıyor. “ O gün peygamber: “ Ya rabbi;  ben den sonra bu ümmet var ya ümmet Kuran’ı terk edip ondan uzaklaştılar” (Furkan-30 )Ayeti daha doğru ve Kuran açısından anlamak istiyor isek aynı surenin yirmi yedi, yirmi  sekiz ve yirmi dokuzuncu ayetlerini de hesaba katarak okumalıyız. Zira Kuran’ı doğru anlamanın olmazsa olmaz şartlarından biriside ayetleri kendi bağlamından koparmadan konu bütünlüğü içerisinde okumak ve değerlendirmektir. Olayın meydana geleceği ve peygamberin şikâyetçi olacağı sahne kıyamet ve insanların hesaplarının görülüp sonuçlarının açıklanacağı günden bahsediyor. Olayı dünyadaki yapılmış ve olup bitmiş bir şikayet gibi sunmak Kuran’ı samimice değil Samirice okumak Olur. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz ilgili ayetlerde rabbimiz olan Allah ne buyuruyor:

“O gün, hesap günü zalim kimse ellerini ısırıp: keşke peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene: keşke falancayı dost edinmeseydim. Yemin olsun ki beni, bana gelen Kuran’dan o saptırdı: Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor diyecek. Peşin den de Peygamberin şikayeti söz konusu olacak. Kuran’ı merasim, okuma, sevap kazanma, ölü ruhuna bağışlama kitabı haline getirip hayatlarına uygulamayan helal ve haramlarını olduğu gibi kabul etmeyen adı İslam ve Müslüman olan bu topluluklar Kuran’ı  “Mahcur”  etmiyorlar da ne yapıyorlar?

Böyle bir davranış diğer bir ifade ile yüce Kuran’ın hükümlerinin uygulana bilir kabul etmemektir. Yoksa Kuran-ı fiziki olarak ellerinde bulundurup onu süslü kılıflar içerisinde koruyanlar Kuran-I mahcur etmeyenler olarak anlaşılmamalıdır. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup dürüst ce düşünelim. Bu günkü İslam âlemi Kuran-ı mahcur mu etmiş yoksa hayat tarzlarını belirleyen bir kitap mı yapmışlar? Bunu durup düşünmeleri gerekir iken maalesef Kuran-i bir dayanağı olmayan şefaat anlayışını sürekli gündemde tutarak dünyalarını perişan etmişlerdir. Unutmayalım ki dünyası harap, olanın ahireti mamur olmaz.Başka bir yazıda buluşmak üzere sizi ve kendimi Allah’a emanet ediyorum.

Etiketler
Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir