
Dünyaya Gelmeden Sorulamayacak Sorular!
İnsan doğup büyüdüğü yaşadığı çevresel faktörlerin etkisinden bağımsız değildir. Bu etki zamanla bazı yönleri ile artıp eksilse de, aileden yakın çevreden arkadaşlarından kültürel etkileşimlerin etkisi, basın yayın araçları kişiliğin etkilendiği alanlardır.
Bu etki alanlarından az ya da çok etkilenir. Hamuru mayası kumaşı bu tezgâhlarda işlendiği için.
Bağımlıdır.
Olmaması düşünülemez. Bağımlılık seviyesine göre ileri taşınır hale gelir. Bu etkilenilen şeyler, kişiliğin henüz olgunlaşmadığı hallerin tezahürüdür.
Zorunludur.
Tercih yapacak yetkinlikte değildir. Sevgi ve taklidin aşamaları zaman içerisinde değişkenlik ortaya koyabilir. Bu ise yeni tercihlerin kabulü ile kimlik değişikliği yaşamaktan geçer. Bütünü ile değişim söz konusu edilmese de, siyasi tercihlerin, dini tercihlerin uzmanlık alanı seçimindeki tercihlerin şekillendirmesi ile aşama kaydedilir.
Coğrafi tercihler de buna dâhil edilebilir.
Şehirlerde lüks içinde bir hayat yaşamak veya dağ başında yaşamayı tercih gibi.
Bunların oluşumunda insan aklı boş durmaz, soruları vardır hayata, cevap bulmaya çalışır.
Her sorduğu sorunun cevabını bulamayabilse de. Belki de sorularının cevapları verilmişte olabilir, bu cevapların nerede olduğunu bilemez veya bulamaz.
Bu kelimeden olarak insan denen varlığın aklına gelen bazı soruları sıralamaya çalışırken, konuyu sorulu cevaplı devam ettirmek istiyorum.
Aslında dünyaya gelmeden önce, Bazı sorularımız olsaydı! Fikrimiz alınsaydı? İsteklerimize uygun olarak gelseydik, sanki fena mı olurdu?
Bu soruya Allah’ın meleklerle olan diyalogu cevap olabilir. “ Ben sizin bilmediklerinizi bilirim. Meleklerin cevabı ise
“ Senin bildirmediklerini bilemeyiz şeklindedir.
İnsan, Allahın bildirmediklerinin peşine düşerek ömrünü israf etmekten geri durmaz. Ahirette önüne konacak kitabını okuyuncaya kadar..
Biliyorum, böyle bir soru da abestir, bu soruya cevap bulmakta.
Varsayımlardan bazılarını sıralamaya çalışacak olursak.
Nerede hangi zaman diliminde doğmak isterdik. Dünyaya gelmeden görmeden bu soruya kim cevap verebilirdi ki? İmkânı var mı?
Seçebileceğimiz, Anne veya babadan olma tercihimiz olabilir mi idi? Henüz seçme yetkinliğine ve bilgisine ulaşmadan bu sorunun cevabı verilebilir mi?
Cinsiyetimizi seçmek bize bırakılmış olsaydı. Tabii ki yakışıklı veya güzel olarak gelmenin sınırları bize sorulmuş olsaydı. Ve tabidir ki; Cins nedir nasıldır? Bilmeyince!
Yakışıklı veya güzel olmak gibi göreceli kavramları bilemeyeceğimiz için sağlıklı bir cevap verebilme şansımız olmaması gerekmez mi?
Varlıklı veya yoksulluk tercihimiz olabilseydi.. Burada şu örnek isabet kaydeder. Çobana sormuşlar, zengin olsan ne yersin diye, cevap çok manidar, soğanın cücüğünü demiş! Başka yiyecekle tanışmamış biri için en iyi bildiği şey çoban örneğinde olduğu gibi “ soğanın cücüğü olacaktır. Tabi ki; kiviyi havyarı muzu bilse onu söyleyecek ama nereden bilsin, ömrü köyün dağlarında geçmiş. Bir de hiç yaşamamış olununca tercih şansı olabilir mi?
Ölümden sonra nerede yaşamak istediğimiz sorulsaydı! Akla hayale gelmeyecek bir soruya nasıl ne şekilde cevap verilebilir ki?
Dünyada yaşarken müşahede ettiğimiz ve edemediğimiz gayb hayatının sırlarını bilmeyi tercih hakkımız olsaydı? Burnumuzu sokmadık delik bırakır mıydık?
Veya, Gelmeme tercihimiz olabilseydi. Zor bir soru. Ben dünyaya gelmek istemiyorum. Bu ve benzer sorular insan aklını her zaman meşgul etmekle kalmadığı gibi, insanın sapıtmasına sebep olmuştur.
İnsan diğer yaratıklardan çok ama çok farklı bir yaratılışa sahip. Bu fıtri özellik onun iyi veya kötü tercihi yapmasına sebeptir.
Meraklıdır.
Bu merakını kendisini yaratana sorarak gidermek yerine kendisi gibi aciz mahdut sınırlı varlıklara sorarak, daha olmadı kendi aklı ile cevaplar bulmaya çalışarak ömür tüketir.
Bu akılla “ Sorularına cevap bulur mu? Tabi ki hayır bulamaz.
“Dünyaya gelmeden sorulamayacak soruların cevabının olmayacağını / olamayacağını bilmesi gerekirken.


