
İşlerimizi Danışarak Yapmak
“Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.” (Şûrâ, 42/38-39)
Kur’an da kişinin olumlu yada olumsuz eylemlerinin sonucunda yaptıkları güzel veya ihlal ettiklerinin etkilerini nefislerinde tatarlar buyurulmaktadır. İstişare, karşılıklı görüş alışverişinde bulunma, danışma anlamlarına gelen bir kelimedir. İstişare Resulullah’ın çeşitli konularda sahabeleri ile yaptığı konuşma ve görüşmeler sonucunda mutabakata vardıkları ortak görüş ve kararlarını içeren toplantılara verilen isimdir. Dinimiz istişareyi tavsiye etmiş, hatta emretmiştir. İnsanlar yaratılış itibari ile çeşitli bilgi ve beceride yaratılmışlardır. Bu nedenle her insanın kendine göre olayları analiz etmede karar vermede ayrı ayrı özellikleri vardır. Mes’uliyet ten kaçınan ve doğru kararlara varmak isteyen her akıl ve vicdan sahibinin ,diğer insanlarında görüşlerini dinlemeye ihtiyacı vardır. Kişinin herkesten akıllı olduğunu iddia etmesi doğru olmadığı gibi makul de değildir. Yapılan istişareler sonucunda maddi ve manevi kar/zarar sorumluluğu da paylaşılmış olur.
Cenab-ı Hak insanı sosyal bir varlık olarak yaratmıştır. Yüce Allah, yaratılışın gereği olarak hayatımızı sürdürebilmek için bizi birbirimize muhtaç kılmıştır. ’’Kişi komşusunun külüne muhtaç’’ halk deyimini unutmayalım. Bu ihtiyaç insanları bir arada yaşamak zorunda bırakmıştır. Bir arada hayat, ihtiyaçlarımızın karşılanmasında olduğu kadar yaptığımız işlerde de birbirimize danışmamızı gerekli kılmıştır. Zira halk deyimiyle “danışan dağlar aşmış, danışmayan düz ovada şaşmıştır.” Bir arada yaşamak aynı zamanda birbirimize karşı sorumluluklarımıza, hak ve hukuka riayet etmeyi gerektirir. Bu durum, istişarenin sadece bir fikir alışverişi ve danışmadan ibaret olmadığı, gerektiğinde insanların fiilen yardımlaşması ve dayanışma içerisinde olmaları anlamına geldiğini de hatırlatılır. Âyet-i kerimede, “şûrâ”nın yani ‘’istişare’’ ve danışmanın sosyal dayanışma ve yardımlaşma anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Kur’an müminlerin güzel ahlak ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini bu âyette ve diğer âyetlerde müminlerde olması gereken güzel davranışları olarak bizlere açıklamıştır. Allah’ın davetine icabet eden biz müminlerin önemli özelliklerinden birinin “istişare” olduğu vurgulanmaktadır. Âyet-i kerimede “onların işleri aralarında şûrâ (danışma) iledir” buyurulduktan sonra, “onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler” buyrularak müminlerin önemli özelliklerinden birinin de yardımlaşma , her türlü infakta bulunmak olduğu vurgulanmaktadır. Takip eden âyette ise “Bir saldırıya uğradıkları zaman aralarında yardımlaşırlar” buyurularak müminlerin bir diğer sorumluluğunun da zorda ve darda kaldıklarında aralarında yardımlaşmaları gerektiği hatırlatılmaktadır.
İstişare ederken dikkat edilmesi gereken hususların başında ,istişare edilecek kişinin iyi seçilmesi gerekir. İstişare edilecek konuda, fikirlerini dayatmayan iyi huylu ,hilm sahibi ,müşfik ve yeterince bilgi ,görüş ve tecrübe sahipleri öncelikle tercih edilmelidir. Kaba davranışlı bir kimse istişare heyetinde nefret uyandırır; insanlar böyle bir kimseyi dinlemek istemezler veya onunla istişare yapmaktan kaçınırlar.
‘’Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.’’(Âl-i İmrân :159 )
Cenabı Allah Kur’an da Resulu’na da bir konuda karar vermeden önce onu arkadaşlarına danışmasını, onlarla tartışmasını ve istişare sonunda kararını verince artık Allah’a güvenerek uygulamaya geçmesini emretmektedir. İstişare etmek aslında. “herhangi bir iş hakkında konunun uzmanlarının veya o konuda görüş bildirebilecek kimselerin görüşlerine başvurmak, onlarla görüş alış-verişinde bulunmak” demektir.
Burada “iş hakkında onlara danış” şeklindeki ilâhî buyrukla Resulullah’ın şahsında bütün ümmete ve özellikle yöneticilere, danışarak iş yapmaları emredilmiştir. Başka bir âyette de “İşleri aralarındaki danışma ile yürür” (Şûrâ 42/38) buyurularak istişare ile hareket etmek müslümanların üstün meziyetleri arasında sayılmış, böylece müslüman toplumlarda yönetimin şûra ve meşveret esasına dayanması gerektiği belirtilmiştir. İstişare edilen konuda Ayet ve sünnetin açık hükmü ortaya çıkması halinde ,Allah Resulü (s.a.s.) ve tüm istişare kurulu üyeleri hiçbir kimsenin farklı görüşüne aldırmadan ,ayet ve sünnetin kararlarına oy birliği ile uyar ve derhal uygulamaya koyarlardı. İstişareyi gereksiz görerek her şey yolunda gidiyor düşüncesi ile yönetici, yönettiği kurum üyeleri ile istişare yapmayı gereksiz zaman kaybı olarak değerlendirmesi çok yanlış bir tutum olur. Zamanla yönettiği topluluğun yavaş yavaş eridiğini fark edemeden yalnızlığa gömülmüş olur. Bu davranışlar sonucunda toplumda ayrışmalar yeni yeni gurupların oluşmasına sebebiyet verir. İstişare; Her yöneticinin alışkanlığı ve vaz geçilmez hasleti olmalıdır. Bu hasletlere sahip yöneticilerin etrafı kalabalık, başı dik,yol gösterici, başarılı ve sevimli olanlardır.
Yapılan istişareler sonunun da insanların birbirlerine karşı sevgi ve saygıları daha da artarak birlik ve beraberlikleri sağlanmış, kötü niyetli insanların meseleleri istismar edebilecekleri kapılarda kapatılmış olur.
Resulullah şahsî hayatlarında ,toplumla ve devlet yönetimiyle ilgili meselelerde de şûraya büyük önem vermişler, daima etraflarındaki müslümanların görüşlerini alarak hareket etmişlerdir. Resulullah vahiy dışındaki meselelerde özellikle savaş konularında sahâbe ile istişare eder, tartışır, sonra karar verirdi. Kararında kendi görüşüne aykırı da olsa çoğunluğun görüşünü ve doğru olanı kabul ederdi. Bunun pek çok örneği vardır. Bedir Savaşı’nda ordu için seçilecek karargâh konusunda arkadaşlarıyla yaptığı istişarede sahâbeden birinin teklifini kabul etmiş ve karargâhı onun işaret ettiği yere kurmuştur. Bedir esirleri hakkında verdiği kararı da arkadaşlarıyla yaptığı istişare sonunda vermiştir. Uhud Savaşı’nda da sahâbe ile yaptığı istişare neticesinde kendi görüşüne aykırı olan çoğunluğun görüşünü kabul ederek düşmanla Medine dışında meydan savaşı yapmaya karar vermiştir. Hendek Savaşı’nda düşman ordusundaki bazı kabileleri savaştan vazgeçirmek için Medine hurmalıklarının yıllık gelirinden bir miktarını onlara vermeyi düşünmüş, konuyu Medineli sahâbîlere danıştığında onlar, “Bu çözüm vahiyle bildirilmişse tabii ki itiraz etmeyiz. Fakat vahiy değilse müşriklik dönemimizde bile haraç vermediğimiz insanlara şimdi Allah bizi İslâm’la şereflendirdikten sonra haraç vermek istemeyiz” diyerek itiraz edince Resulullah (s.a.v. ) kendi görüşünden vazgeçmiştir.
İstişarenin bir diğer önemi de toplumu oluşturan insanlara ve fikirlerine değer vermek olup onların kararlara katılımını ve sevgisini kazanmaktır. Görüşüne müracaat edilecek kişi adaletli, bilgili, aklı selim ve basiret sahibi kimselerden olmasına mutlaka dikkat edilmelidir. İstişare edilen kişilerin görevi, kendi arzu ve isteklerini ifade etmek değil naklî ve aklî deliller ışığında doğru çözümü ortaya çıkarmaya çalışmaktır.
İstişarede dikkat edilmesi gereken hususlardan biride tecrübeli bilgin kişilerin iradesine ve tecrübesine değer vermektir. ‘’İstişarenin sonunda varılan karara uymanın yanında aynı zamanda diğer taraftan da Allah’a dayanıp güvenmek ve işin sonunu O’na bırakmak” demektir. Toplumsal huzur ve dayanışmanın, birlik ve beraberliğin , sağlanabilmesi için topluma istişareler sonucu kararlar alınacağını bilgilendirmek en doğru yol olur. Bu davranış biçimleri sergilendikten sonra Allah’a tevekkül ederek, sonucu beklememiz gerekir.
Yapıla istişareler sonucunda ;İnsan bizzat kendi nefsinde olması gereken, yumuşak kalplilik, alçak gönüllülük ve başkalarının görüşlerine değer verip kendi başına buyruk olmamayı prensip edinmiş olur. Verilen kararlarda fikir alışverişi önemli olmakla birlikte meseleyi sadece bir fikir danışmanlığından ibaret görmeyip; sorunların çözümünde imkânlar el verdiği ölçüde maddi ve manevi bakımdan yardımlaşmak, dayanışma içerisinde olmak ve fiilen yardımda bulunmanın gereğini anlamış olur.
Bu itibarla ister toplumun bağımsız bir ferdi isterse sorumluluk mevkiindeki bir kimse olalım, bir arada yaşamanın gereği ve toplumsal huzur, barış ve asayiş için kendi başımıza buyruk hareket etmemiz doğru değildir.
Her hareketimizin, yaptığımız her işin ve attığımız her adımın ailemizi, komşularımızı ve toplumun diğer bireylerini etkileyeceğini düşünmek zorundayız.
Bu düşünce ve sorumluluk bilinci, kişisel ahlakımızın ve sosyal benliğimizin şekillenmesinde ve gelişmesinde önemli bir etkendir.
Bu bakımdan istişare, yapmayı düşündüğümüz herhangi bir konuda özel olarak konunun uzmanlarına veya o işi bilenlere danışıp fikir almamız , ileride oluşabilecek olumsuzluklara meydan vermemiş oluruz. Unutmayalım ki: Önce istişare ,sonra tevekkül mümin kişinin vaz geçilmez hasletlerindendir., selam ve dualarımla.
‘’İlmin Sahibi Yüce Allah’a Hamdolsun’’.