
Büyük camilerde namaz kılmak maneviyatı yükseltir mi?
Büyük camilerde namaz kılmak maneviyatı yükseltirken İslami mücadele bakımından atalet meydana getirir mi?
SORU: Apartman altlarındaki izbe bir mescitte de veya kenar mahallelerde küçük ya da temizliğine riayet edilmeyen cami yerine şehrin süslü ve büyük Selâtin camilerine gidip namaz kılmak maneviyatı yükseltirken, bu rahatlık Kuran’daki İslâm’ı öğrenme veya mücadele yönünden bir atalet meydana getirebilir mi?
CEVAP: Allah Teâlâ, kılınan namazları, nerede kılındığına bakarak değerlendireceğine dair bir bilgi vermediğine göre; bu işin kerameti kendinden menkul gözükmektedir. Namaz, oruç hac gibi ibadetlerde, ibadetin nerede yapıldığından ziyade; o işi yapanın ihlâs ve samimiyetine bakılarak Allah katında anlam kazanır. Büyük camide kılanın sevabı büyük, küçük camide kılanın sevabı küçük olur demek değildir. Kim Allah için ihlâsla amel ederse onun ameli daha muteberdir. Bunun Kur’anî delili ise, Âdem (as) iki oğlu arasında geçen ilk kavgada şöyle ifade edildiğini görüyoruz:
“Onlara, Âdem’in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat: İkisi birer kurban sunmuşlardı da, birininki kabul edilmiş, diğerininki edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, «And olsun seni öldüreceğim» deyince, kardeşi: «Allah ancak muttakilerin takdimesini kabul eder» demişti…” (Maide 5/27)
Bu nedenle yapılan ibadetlerde ihlâs ve samimiyet çok önemlidir. İbadetin sevabı yapıldığı yerin metre karesine göre değil yapanın ihlâsına göredir.
Müslümanların dinin yüceltilmesi konusundaki duyarsızlıkları, Namazı büyük camilerde kılmanın vermiş olduğu “görevini ifa etmişlik hissinden çok, kılmış oldukları namazın farkında olmayışlarından kaynaklanmaktadır. Namaz günde beş vakit Allah’a hesap verme zamanı olarak algılanmış olsaydı, onlar üzerinde belki bir tesir icra edebilirdi. Zira namaz kılarken Peygamber efendimizin: “Allah’ı görür gibi ibadet edin; siz onu göremeseniz de o sizi mutlaka görüyor” sözünü hatırlamak, insanı derinden sarsacaktır. Çünkü birçok insan namazda dâhil ne yaptığının, niçin yaptığının ve kime karşı yaptığının farkında olmadan bir teamülü icra ediyorlar. Rabbimiz Maun suresinde bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarının farkında değillerdir. Onlar gösteriş için yapar, hayra da mâni olurlar.” (Maun 107/4-6)
Ayrıca İslam namazdan ibaret bir din de değildir. İnsan hayatının dünyasını ve ahiretini tanzim eden bütüncül bir hayat nizamımıdır. Bu nedenle Allah hiçbir istisna bırakmadan tüm inananlar için şöyle buyuruyor:
“(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah’ın yardımı ne zaman dediler!? Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara 2/214)
“Yoksa insanlar; inandık demeleriyle bırakılıvereceklerini ve kendilerinin denenmeyeceklerini mi sandılar!?” (Ankebut 29/2)
“Yoksa Allah, sizden, cihad edip Allah’tan, peygamberden ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Tevbe 9/16)
İşte bu işlerden haberdar olmayan o uydum kalabalığa ehlinden olan birçok insan, varlığı ile batılı ihya ederken, durduğu namazda batıl işinin başarıya ulaşması için, Allah’tan yardım isteme gafletini gösterebilmektedirler…

