Genel

A’la suresi ve hatırlattıkları

Doç. Dr. Ahmet Abay/aawsat

Sebbih isme rabbike-l-a’lâ/Rabbinin en yüce ismini tesbih et diye bir emir!

Muhtemelen insan soracaktır, neden el-A’la?

Akla gelmesi muhtemel bu soruya şu cevap verilir:

Her şeyi yaratan ve şekil veren odur. Ve odur; her şeyi mükemmel bir ölçü ve dengeyle ayarlayan ve her varlığı kendine özgü özelliklerle donatarak insana, varoluş gayesine giden yolu gösteren. Ve yine odur; (topraktan) yeşil otu çıkarıp sonra da onu kapkara bir sel artığına çeviren.

Ve ardından; yeni bir durum veya şeyle karşılaşınca şaşırıp telaşlanan peygamberi/insanı rahatlatan bir nida; “Öğrenmen gerekeni biz okutacağız ve sen öğrendiklerini unutmayacaksın.”

Unutmayacaksın ama unutmama düşüncesi seni gurur ve heyecana sevk etmesin, zira Allah unutturmayı dilediğini unutturur! Unutma ey insan! Senin bilgin sınırlıdır; oysa O, yaratılmışların kavrayışına açık olanları da bilir, gizli kalanları da…

İmtihan için gönderildiğin şu dünyada işlerini doğru ve fıtrata uygun olarak yürütebilmen için seni, en kolaya kolayca ulaştıracağız. Yeter ki sen sana öğretilene tabi ol…

Bundan sonra sana düşen görev; zamanını ve zeminini gözeterek sana okutularak öğretilen hakikatleri hatırlat/öğütle. Çünkü uygun yöntemle, zamanında ve yerinde yapılan hatırlatmalar/öğütler fayda verir.

Allah’a saygı duyan ve O’na karşı sorumlu olduğunun farkında olan kimse, öğüt alıp Rabbinden gelen çağrıya uyacaktır.

Fıtratına yabancılaşarak bedbahtlığı ve ebedi âlemde mutsuzluğu tercih edenler ise, kendilerine yapılan hatırlatma ve öğütten bırakın pay almayı, ondan yüz çevirerek onu yok etmenin yollarını arayacaklardır.

Hakikatten, hatırlatmadan yüz çevirme, onların en büyük ateşe doğru yol almalarına ve böyle devam ettikleri sürece de ateşe girmelerine neden olacaktır………….

Onu küçümseme, ey hatırlatmayı dikkate almayan insan! Bu dünyadaki gibi orada ölüm olmayacağı için orada ne ölüp kurtulacak, ne de doğru dürüst yaşayacaksın. Yani yaptıkların sebebiyle karşılaşacağın cezadan ötürü yaşadığın hayata her gün pişman olacak, dünyada iken hiç hesaba katmadığın ve hiç karşılaşmak istemediğin ölümü çağırıp duracaksın…

Oysa iman edip salih amel işleyenlerin durumu öyle mi?

Kendisine yapılan hatırlatma ve öğüde kulak verip kendi nefsini, şirkin ve cahiliyenin her türlü kirinden arındırarak rabbinin adını anan, namaz örneğinde olduğu gibi kulluğunun gereklerini yerine getiren, kurtulacak, felaha ve rahata erecektir…

Yahut da Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman ve onlar gibi davranıp sahip oldukları mal ve imkânları arınmaları için vesile kılanlar arınacaktır…

Ayetlerin nüzul/iniş sebebi olarak anlatılan şu olayda olduğu gibi;

“Medine’de bir hurma ağacı bulunan münafık bir kişi vardı. Bu hurma ağacı ensardan birisinin evine doğru eğilmişti. Rüzgârlar esince taze hurmaları ensardan olan kişinin evine düşürürdü. O ve ai­lesi bu hurmaları yerdi. Münafık kişi ensardan olan kişiye bu sebeple davacı oldu. Ensardan olan şahıs da Rasûlullah (sav)’a komşusunun kendisinden rahatsız olduğundan şikâyette bulundu. Peygamber o şahsa haber gönderdi ve ona şöyle dedi, “Bu kardeşin senin hurma tanelerinin evine döküldüğünü, kendisinin ve ailesinin bunları yediğini söyledi. Senin o hurma ağacının yerine cennette sa­na bir hurma ağacı verilmesine ne dersin?”

Münafık: “Ben peşini veresiye mi satayım. Ha­yır, böyle bir şey yapmam” dedi.

Bunu duyan Hz. Osman, söz konusu hurma ağacına karşılık bir hurma bahçesi vererek ondan ağacı satın almıştır.”[1]

Tercihler, sonucu belirlemede önemli rol oynar…

İnkârcılar, imanı tercih etmemekle zaten dünya hayatını ahirete tercih ettiklerini gösterdiler…

Peki, biz Allah’a ve ahiret gününe iman ettik diyenler!

Bize ne oluyor da dünyayı ahirete önceleyip tercih ediyoruz. Özellikle de ikisinin gerekleri çakıştığı noktalarda. Hâlbuki iman ettiğimizi söylediğimiz rabbimiz, ahiret hayatının ve orada bizler için var edilen nimetlerin bizim için daha hayırlı ve daha kalıcı olduğunu bildirmektedir.

O halde yaptığımız tercihlere dikkat!

Ve son olarak Sure, çağlar üstü hakikatleri hatırlatır…

Ey insan baştan beri sana anlattığımız bu hakikatler, evrensel hakikatlerdir. Yani ilk andan kıyamete kadar geçerli olacak niteliktedir. İstersen geçmişte gönderdiğimiz vahiylerden kalanlara bak…

Örneğin; İbrahim ve Musa’ya gönderdiğimiz vahiylerde burada sana anlattığımız temel ilkeleri görebilirsin…

Bütün bu hatırlatmalardan sonra ey insan!

Tercih senin…

İster A’la’yı tesbih eder istersen fıtratına yabancılaşır bedbaht olursun…

[1] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/944.

Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir