GenelYazarlardanYazılar

“Allah İndindeki Din İslâm’dır” Neden?

İnsanı yaratan allah cc onun fıtratına/yazılımına tapınma içgüdüsünü de koymuştur. bundan dolayı insanoğlu (kur’an’a göre) hep bir şeylere tapına gelmiştir; ağaca, taşa, hayvana, herhangi bir mekâna,  meleğe, cine… yüce allah insanlar aslına (fıtrata) dönsünler diye onların işini kolaylaştıracak, gerçek tapınılması gereken varlığı onlara anlatsın diye kendi cinslerinden elçiler seçip vahiy göndermesi bundandır.

buna rağmen, insanlar kendilerine gelen vahye sırtlarını dönerek veya onu aşırı yorumlara maruz bırakarak saf/arı duru olan öz kaynağı bulandırmışlar. ali şeriati’nin ifadesiyle “ey muhammed getirdiğin dini öyle bir hale getirdiler ki, kalkıp gelsen sen bile tanıyamasın.”

An itibariyle, her bireyin, gurubun, cemaatin, mezhebin, meşrebin… kendine ait bir islâm’ı var. ve bu yapılar etraflarına öylesine duvarlar örmüşler ki, ne dışardan içeriye ne de içerden dışarıya herhangi  bir şeyin sızmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. ve herkeste kendi islậm’ın dan memnun görünüyor!

Peki allah’ın indinde olan islâm dini ile kulların kabullendiği islâm aynı mıdır? kullar indindeki islâm, hak indindeki islâm ile ne kadarı örtüşüp benzerlik arz etmektedir? bu sorular daha çoğaltılabilir ama bunlara verilecek cevap meseleyi hülasa edecektir.

Allah indindeki din olan islâm, adem (as) dan muhammed (as) ma kadar gelen bütün resullerin getirdiği şeriatlara verilen bir isim olarak anlaşılmıştır. (hac 78) bu bağlamda allah katında makbul olan din, tevhidi merkeze alan ve her şeye onun rengini veren dinin adıdır.

Dil âlimleri, din kelimesinin arapça deyn kökünden masdar veya isim olduğunu kabul ederler. cevherî dinin “âdet, durum; ceza, mükâfat; itaat” şeklinde başlıca üç anlamını verir ve terim olarak dinin bu son anlamdan geldiğini belirtir (eṣ-Ṣıḥâḥ, “dyn” md.). râgıb el-isfahânî sadece “itaat” ve “ceza” (karşılık) anlamlarını kaydetmiştir (el-müfredât, “dyn” md.). ibn manzûr bunlara “hesap” ve “islâm”ı da eklemiş, ayrıca deynin masdar, dinin isim olduğu yolundaki bir görüşü aktarmıştır (lisânü’l-ʿarab, “dyn” md.). zebîdî, âyet ve hadisler yanında arap şiirinden aldığı çeşitli örneklere dayanarak din kelimesinin yirminin üzerinde anlamını ve terim olarak iki ayrı mânasını zikreder (tâcü’l-ʿarûs, “dyn” md.). mütercim âsım efendi ise dinin otuzu aşkın anlamından söz etmiştir. bunlardan dinin terim anlamını yakından ilgilendirenler şunlardır: ceza ve karşılık, islâm, örf ve âdet, zül ve inkıyad, hesap, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat, itaat (kāmus tercümesi, “dyn” md.)’ (tdv islam ansiklopedisi).

Tanrı düşüncesine dayalı toplumsal bir kurum. diye tarif eder (tdk).

Kur’an da, din kelimesi doksan iki yerde geçmektedir; ayrıca üç ayette de (et-tevbe 9/29; es-saffât 37/53; el-vâkıa 56/86) değişik türevleri yer almıştır. bu ayetlerde dinin başlıca şu anlamlarda kullanıldığı görülür: zül, yönetme-yönetilme, itaat, hüküm, tapınma, tevhid, islâm, şeriat, hudûd, adet, ceza, hesap, millet. bu üzerinde durup merceklemeye çalıştığımız “allah indindeki din”den bahseden şu ayet yer almaktadır: “muhakkak allah’ın indinde din, islâm’dır. ve kitap verilen kimseler ihtilaf etmediler.” (âl-i imrân: 3/19) ayet-i kerimeden anlaşılacağı üzere islâm dini yalnızca muhammed (as) gönderilen şeriat değildir. kendilerine kitap verilen resullerin getirdikleri dinlerin hepsi islâm dinidir.

“(nuh dedi ki:) eğer yüz çevirmişseniz, ben sizden bir ücret istememiştim. benim ücretim sadece allah’a aittir. ben müslimlerden olmakla emrolundum.” (10/yunus, 72)

“(de ki:) ben ancak, hürmetli kılınan bu şehrin rabbine kulluk etmekle emrolundum. her şey o’nundur. ben müslimlerden olmakla emrolundum.” (27/neml, 91)

“ibrahim yahudi de hristiyan da değildi fakat, hanif bir müslimdi. müşriklerden de değildi.” (3/âl-i imran, 67)

Allah (cc) yanında islậm dışında hiçbir din geçerli değildir. böyle bir din arayışı olan insan, hem dünya hem de ahirette hüsrana uğramış ve kaybedenlerden olmuştur. bu şu demek değildir, birden çok geçerli din var ve allah bunlardan birini seçmiş gibi bir anlayış doğru değildir. çünkü insan yaratıldığı ilk günden beri, yaratanı tarafından nasıl bir hayat yaşayacağı kendisine vaz edilmiş, bunu unutan insana aziz olan allah merhameti gereği tekrar tekrar resuller göndererek yeniden hatırlatmıştır. işte bu vaz edilen dinin adıdır islam.

“kim islâm’dan başka bir din ararsa; (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (3/âl-i imran, 85)

Allah’ın katında tek geçerli din olan islam’ı din edinmek ve hidayet önderi olan resullerle aynı dinden olmak isteyen kişinin önceliği, islam’ın ne olduğunu öz kaynağı olan kur’an’dan araştırıp, öğrenmek ve allah’ın razı olacağı şekliyle itiraz etmeden bu dine intisap etmektir. yoksa “bende iman ediyorum” iddiasında bulunmak ve islam’ın gereklerini yerine getirmemek, herhalde allah’ın razı olacağı bir iman değildir.

araplar, “inandık.” dediler. de ki: “siz inanmadınız, fakat teslim (esleme) olduk, deyin. çünkü henüz iman kalbinize girmedi. eğer allah’a ve resul’üne itaat ederseniz, o, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” kuşkusuz allah, çok bağışlayıcıdır, rahmeti kesintisizdir.” (hucurat 14)

‘İslam’ kelimesinin dilciler tarafından birçok anlama geldiği bildirilmiştir; islam lafzı arapça bir kelimedir. se-le-me/ kökünden türeyen bu kelimenin kök manasını (lisanu’l arab, 12/296; mekayisu’l luğa, 3/90.) şöyle veriri; ayıp, kusur ve eksikliklerden uzak/beri olmaktır.

‘İslam’ kelimesini (müfredat. rağıb el-isfahậni) şöyle verir; esenlik, selamet, güven, selam, barış, teslimiyet, merdiven ve büyük bir ağaç. bu anlamların her biri bir veya birden çok ayetlerde geçen kelimelerdir. kur’an’da geçen çok anlamlı kelimeler kök anlamından kopmadan cümle içerisinde anlam kazanırlar. bu kadar güzel anlamın bir kelimede mündemiç olması da ayrı bir güzellik.

İslam dan başka ‘din’ kabul olunmadığına göre, demek ki islam dışında başka dinlerde var ve olacak demektir. Kur’an’ın ifadesiyle bu dinlerden bir kısmını hatırlatalım; atalar dini; büyüklerinden her ne görmüş ise onların “cümlesi haktır ve gerçektir” diyen ve bunun dışında ne verilirse verilsin kabul etmeyip reddeden dine atalar dini denir. (bakara 170, maide 104) heva ve heves dini; kişinin istek ve arzularına göre hayatını şekillendirmesi. “benim nasıl bir hayat yaşayacağıma benden başkası karar veremez” diyenlerin dini. (casiye 23) kậfirlerin dini; Allah’ı reddeden, hayatlarına karışmasına müsaade ettirmeyen din. (kafirin 1-4) bizde allah gibi kural koyar/hükmederiz diyenlerin dini. (maide 44) uydurulmuş din; kendi hevalarından din icat edenler, uydurduklarına kendileri de uymayanlar. (hadit 27) şirk dini; allah’ı kabul eden fakat, o’na alan belirleyen, ondan rol çalan ve o’na ait olan bir vasfı bir başkasında da gören, allah ile kullar arasına aracılar koyan din. müşrik olabilmek için Allah’a inanmanız lazım! (zuhruf 9, zümer 3, yunus 18, ankebut 63, enam 148)

Kur’an’dan bir kısmını sıralamaya çalıştığımız bu dinlerin Allah indinde geçerliliğinin olmamasını hülasa eder isek; ayetlerden de anlaşılacağı gibi ‘din’ denildiğinde: ‘hayat şekli’ anlaşılmalıdır. bizim hayatımızı her ne şekillendiriyor; yemeden-içmeye, düğünden-derneğe, giyimden-kuşama, işimizden-aşımıza, eğitimden-hukuka, kamusaldan-özele, yaratıcıyla-yaratılana, canlıdan-cansıza… ilişkilerimizi her ne kim düzenliyorsa ve neye göre, hangi normları baz alarak yaşıyorsak işte o bizim dinimizdir. biz onun adına ne dersek diyelim, bizim isimlendirmemizin Allah katında bir geçerliliği olmayacaktır. sonuçta hesaba çekecek olan odur, neyden hesaba çekeceğini de o belirlemektedir. çünkü Allah katında geçerli olan din islam’dır. islam dinini insanlar için seçip beğenen, onun kural ve kaidelerini de belirleyen kendisidir, doğal olarak diğer dinlerin o’nun yanında bir değeri yoktur. Allah kendi dinini muammaya çevirmemiş, kulları anlasın diye kolaylaştırmış, “kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. var mı öğüt alıp düşünen?“ (kamer 17,22) kula lazım olan kuru yaş her şeyden bahsetmiş (en’am 59) insanlar için Allah’a nasıl kul olacaklarını belirleyen kitabın adıdır kur’an.  dolaysıyla kur’an bilinmeden islam’ın doğrusu eğrisi de bilinmez, onun için biz buna ‘kur’an islam’ı’ diyoruz.  birileri buna, “kur’an islam’ı sapıklığı” diyebilir! rahmetli Ercümend Özkan’ın ifadesiyle “evet biz saptık, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan ‘kur’an islam’ına’ saptık, bu sapıklığı da önderimiz Muhammed (as) öğrendik.”

Allah hangi kulunun dininden razı? Kur’an’ı hakkıyla anlamak için okuyan, anladıklarını iman ve amel olarak hayata geçiren, bütün bir hayatı kulluk bilinci içerisinde yaşayan, emir ve yasaklarına riayet eden, doğru bir şekilde hakkın şahitliğini yapan, önce kendisinden başlayıp bütün bir insanlığı bu anlayışla bütünleştirmenin mücadelesini veren, hayatın her anının sınama olduğunun farkına varan, hayatı, ölümü ve ibadetleri bu titizlik içerisinde Allah’ın razı olacağı şekilde dini yaşayan ve müslim olarak, o’nun koyduğu hudutlara riayet eden o’nun rızasına ermiş, razı olacağı kullarının arasına girmiş olanlardan… vesselam

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir