
Allah’ın İndirdiklerinden Sadece Mekkeli Müşriklermi Kaçar?
Kuran’ı doğru anlamanın önündeki engellerden belki de en önemlisi olan tarihselci yaklaşım son günlerde gündemde tutularak kitabın mensuplarının kafaları karıştırılmaya devam edilmektedir. Bunlara göre özellikle Kuran ayetleri kendi indiği dönem ve zaman içersin de hükmünü icra etmiş ve fonksiyonunu tamamlamıştır. Dolaysıyla onu günümüze taşımanın hiçbir nedeni ve gerekçesi olamaz ve olmamalıdır. Yine bu düşünce sahiplerine göre Kuran tarihsel bir metindir. Bundan dolayı da günümüz problemlerini çözmesi ondan beklenemez ve böyle bir özelliği de zaten yoktur. Günümüz problemlerini çözmenin başka yolları vardır. Kuran ayetleri ile bugünkü hayat arasında bir bağlantı kurmanın da geçerli bir nedeni de bulunmamaktadır. Ayet ile hayat arasındaki bağıda böylelikle koparmış olarak Kurana karşı art niyetlerini de ortaya koymuş olmaktadırlar.
Bu tür düşünceler sanmayın ki bugün ortaya çıkmış daha önce hiç gündeme gelmemiş ve konuşulmamış mevzular olmayıp aksine yıllar öncede bu tür düşünceler sürekli gündemde tutularak Müslümanlar arasındaki ayrışmaların daha da derinleşmesi sağlanmıştır. Özellikle Müslüman olmayıp ancak Kuran üzerinde araştırmalar yapan oryantalistler ve şarkiyatçılar bu anlayışlarını bir takım eserlerinde dillendirmişlerdir. İslam’ı okumayı bırakıp batıyı okumaya başlayan sözde din alimleri onların bu görüşlerini halkı Müslüman ülkelerde dillendirerek Kuranın hayatın dışına atılması için İslam dışı ideoloji ve düşüncelere gönüllü hizmet etmiştir. Bu tür düşünceleri İslam’ın düşmanları dillendirdikleri zaman toplumda hemen hemen hiç kabul görmeyecektir. Çünkü düşman bellidir. Niyeti de ortadadır. Ancak İslam’a mensup oldukları söyleyip daha sonra bir Müslümanın ağzına sığmayacak ve yakışmayacak iddiaları dillendirmeye devam eden ve bu ara da iletişim araçlarını iyi kullanan sözde din adına konuşan zavallılar böylelikle İslam ve onun kitabı üzerinde çok daha fazla bir yıkıma neden olmaktadırlar. Diğer bir ifade ile “ormanı kesen baltanın sapı bizdendir” sözü de bir kez daha haklı olarak tarih deki yerini almıştır.
Kuran ı indiren Allah aynı, Kuran’ ın kendisine indirildiği insanda aynı insan olduğuna göre ne değişti de bu gün Kuran’ ın şu ayeti günümüze hitap etmiyor ve uygulanması da mümkün değildir görüşü halen toplumda kabul görmeye devam etmektedir. Özellikle Allah’ ın insanlar için den seçmiş olduğu peygamberleri ile ilgili ayetleri dillerine dolayanlar yoksa peygamberlerin yarı ilah veya ölümsüz olduklarını mı iddia ediyorlar. Kaçınılmaz olan şudur ki kitabın kendisine indirildiği elçi ile kitabı indiren arasında zaman zaman özeli bir ilişkinin olması da gayet doğaldır. Bunların neler olduğunu da “Şahsına mahsus olmak üzere gecenin bir kısmında kalk ve namaz kıl” vb. ayetler net olarak açıklamaktadır. Yine “Ey Muhammed balık sahibi Yunus gibi olma “ ayetinin son elçiye vermek istediği mesaj nasıl verilecekti. Bu ayetten şöyle bir mana çıkarmanın mahsuru ne olabilir ki?. Zira Muhammed (as) ı bir insan olarak kabul edip onun davasını dava edinen her insanın balık sahibi Yunus un sergilediği tavırlardan kaçınmasının ve ayete böylece iman etmesinin ne mahsuru olabilir?
Konusu insan ve insan davranışları olan bir kitabın tarihsel olması mümkün olabilir mi? Bunun mümkün olmasının bir tek şartı var oda yeryüzün de ne zaman insan cinsin den canlı türü kalmaz ve yok olursa o zaman da Kuran ın hükmü biter ve tarihe mal olur. Bütün bu gayretler Kuranın hayata bakan ve onu yönetmeye aday bir kitap olduğunu perdelemeye yönelik gayretlerdir. Ama bu tür çaba ve gayretler dün nasıl tarihin çöplüğüne atıldı ise bu gün bu konuyu gündemde tutanlar da unutmasınlar ki onlarda tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklardır.
Kuran insanların fıtratlarının her zaman aynı kalacağını zira yaratanın bütün insanlığa aynı özelliği verdiğini kendisinin bir yaratıcı olmasının bir gereği olarak ortaya koymuştur. Kıyamete kadar her insan ister hak ister batıl olsun kendisinden daha güçlü bir otoriteye inanmayı, sığınmayı, ona dua etmeyi ve yalvarıp yakarmayı bir ihtiyaç olarak sürekli hissedecektir. Bu Allah’ın değişmez bir sünnetidir. Kıyamete kadar da değişmeyecektir. Allah ‘ın bütün elçileri vasıtası ile kendi kavimlerinden değiştirmelerini istediği olumsuz davranışları konusunda o insanların nasıl bir tutum ve davranış ortaya koyduklarını Kuran bize çok net olarak haber vermektedir. Bu konuya örnek olması açısından şu ayetleri birlikte inceleyerek gösterdikleri direnişin sebebini ortaya koymaya çalışalım: “Onlara, müşrik ve münafıklara “ Allah ın indirdiği Kuran a ve Peygambere gelin” denildiği zaman onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün (Nisa-61)” Başka bir ayette ise : “ Onlara müşrik ve münafıklara “ Allah ın indirdiği şu Kuran a uyun” denildiğinde “ hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız” derler peki ama ataları bir şey anlamayan kimseler olsalar damı onların yoluna uyacaklar?” (Bakara-170)isteyen ve arzu eden kardeşlerimiz bu konuyla alakalı olarak Lokman suresinin yirmi birinci ayetine de bakabilirler. Bu tür ayetlerin sayısını çoğaltmak mümkün iken verdiğimiz örnek ayetlerin ne söylemek istediğimizi yeterince anlattığını düşünerek yazımıza devam edelim.
Yıl miladi 611 yer Mekke muhataplar ise Mekke’de yaşayan insanlar. Peki istenen ne? O vakte kadar Allah ın dininin dışında bir din ve yaşam biçimi uygulanmakta gönderilen elçi ise onları bu yanlışlıktan dönmeleri konusunda uyarmakta ve bir hakikate çağırmakta oda “Gelin Allah’ın indirdiği şu Kuran a uyun” cevap ne biz atalarımızı ve bizden öncekileri üzerinde bulduğumuz şeye dine uyarız derler. Burada insan ve o insanların verdiği cevaba lütfen dikkat edelim. Allah ın dini ve onun kitabı üzerinde ameliyat yapıp Kuran ın söylemediğini Kuran a söyletmeye çalışanlar bu ayetlerle ilgili olarak o insanlar elçiye böyle cevap verdiler bu gün ne elçi nede Mekkeli müşrik ve münafıklardan eser yok mu? Demek sureti ile iddialarını sürdürmeye devam mı edecekler? Velev ki etseler de kendilerine kim veya kimler itibar edip ciddiye alacaktır. Allah’ın dini İslam dün yaşanmış ve bitmiş bir olgu değildir. O bugünü ve yarını şekillendiren ilahi bir sistemdir.
Şimdi yıl 2018 yer Türkiye veya halkı Müslüman olan bir coğrafyayı düşünelim hiç kimse peygamber değildir ancak peygamberlerin görevini yerine getiren herkesin bir elçi olduğunu söylemek abartı olmaz. Bu manada sizde Allah ın dinini tebliğ ediyorsanız bir elçisiniz. Yaşadığınız toplumda Allah ın dini değil insan aklının ürün olan demokratik ve laik bir sistem uygulanmakta bu durumdan istifade edip demokratik haklarını! kullanarak Allah ın dinini parça parça edip ve gruplara bölünen Sünnilere, Şiilere, tarikat ve tasavvuf mensuplarına veya sözde Müslüman olduklarını ancak Allah ın indirdiği İslam’a değil uydurulan dinin mensuplarına İslam’ın sadece dua ve günlük yapılan bir takım ritüellerle sınırlayanlara kendilerini demokrasinin iman ilkelerine! İman etmekle övünenlere siz veya bizlerden birisi gelin “Allah ın indirdiği şu Kuran a uyun” diye karşılarına çıkıp davet etsek alacağımız cevap Mekke müşriklerinden veya Medineli münafıkların verdiği cevaplardan farklı bir cevap mı olacak? Onlar sizden önce bunları hiç kimse söylememiş de siz mi söylüyorsunuz hadi canım deyip bizlerden uzaklaşacaklar.
İnsanoğlunun 1438 yıldır fıtratında bir değişikliğin olmadığının bu olay bir işaretidir. Ne kâfirlik ne de müşirlik ne münafıklık tarihin bir döneminde yaşanan ve bir insan grubuna isim olmuş yaşanmış ve bitmiş bir olgu değildir. Aksine o günün insan tavır ve davranışlarını bu gün sergileyen insanlarda savundukları davranışlara göre kâfir müşrik ve münafık olmayı ve bu şekilde isimlendirilmeyi bal gibi hak etmişlerdir. Aynı davete dün aynı cevabı verenler müşrik ve münafık olurlarken bugün aynı çağrıya dünkü cevabın aynısını verenler niçin müşrik ve münafık olmasınlar? Oysa davete konuda aynı verilen cevapta aynı. Onlar müşrik olur iken bugünküler ise niçin Müslüman olarak isimlendirilmektedirler. Böyle bir taksim adaletsiz bir taksim değil mi?
Kuran ı belirli bir insan grubuna veya belli bir zaman dilimine hapsetmek Kuran a karşı yapılacak en büyük ihanettir. Sorarım onlara Kuran ın güya tarihsel olamadıklarını söyledikleri kaç tane ayetini kabul ediyorlar. Bu ayetlerden hangileri yaşadıkları ve övgü ile bahsettikleri devletleri tarafından uygulanmaktadır? Bunları konuşmak durur iken çıkıp insafsızca kuran tarihsel bir metin demek neyin nesi. Bunları dile getirenler kimlerin değirmenlerine su taşıdıklarının acaba farkında mıdırlar? Bu düşünce sahiplerine göre Kuran tarihsel bir metin olarak kabul edilip algılandıktan sonra insan aklının ürünü olan yaşam ve hayat tarzları özelliklede son yüz yılın modası olan demokrasinin kuralları tarihsel olmayacak ve bu kurallar insan hayatına alternatifsiz olarak yol gösterecek. Şu şaşkınların şaşkınlıklarına bir bakın bunlar mümin olduklarını iddia ediyorlar sonra da bu iddialarını bir anda kendileri çürütüveriyorlar.
Kuran a böyle bir iftira atmak işin aslına bakarsanız Allah ın elçileri vasıtası ile gönderdiklerini inkâr anlamına gelmektedir. Zira bu anlayış sahipleri Kuran a yapılanabilecek en büyük ihaneti ve iftirayı da yapmış olmaktadırlar. Kuran ın kendisi aslında bu iftira sahiplerine gerekli ve yeterli olan cevapları da bizzat kendisi vermektedir. Gerek yazılı ayetleri ile gerek ise yeryüzü ve gökyüzündeki ayetleri bu iddialarının yanlış olduğunu sürekli dillendirmektedir. Çünkü rahmanın sünnetinde asla bir değişiklik yoktur. İlk insanda kıyamete kadar gelecek son insan da Allah ın vahiyleri olmadan salt akıl ile neyin iyi neyinde kötü olduğunu belirleme özelliğine sahip değildir. Vahiy var akıl yok ise veya tam tersi akıl var vahiy yoksa bunun bir anlamı da olmayacaktır. Akıl vahye vahiy ise aklın varlığına muhtaçtır. Günümüzdeki gelişmeler ne yazık ki vahiyi yok sayıp aklı ilah edinen bir kulvara girmek sureti ile dolaylı olarak vahyi de inkâr etmiş olmaktadırlar. Başta da söylediğimiz gibi çok küçük bir azınlık tarafından dillendirilen bu düşünce günümüz iletişim araçlarını kullanarak sanki toplumun çoğunluğu tarafından kabul ediliyormuş gibi bir algı yaratılmaktadır. Bu yanlış algı operasyonuna dur diyecek Kuran a ilgi duyacak yeni ve genç bir nesle ihtiyaç vardır. Kuran a tarihseldir demek ve Kuran ı önemsizleştiren bu düşünce unutmayalım ki İslam’ın düşmanlarına hizmet etmektedir.
Bunlara karşı verilecek en güzel mücadele gerek söz ile gerek ise kalem ile yapılacak Kuran merkezli çalışmalar olacaktır. Bu konuda bütün kardeşlerimizi böyle güzel bir çalışmaya ve gayrete davet ediyoruz. Başka bir yazıda buluşmak üzere.
Allah’a emanet olunuz



Allah’ın dinine savaş açan sapkınlar tarih boyu hep oldu vede kıyamete kadar hep olacak. Bunlara ister tarihselci deyin ister modernist,gelenekselci……
nederseniz deyin,hak batıl mücadelesinde batılın yani şeytanın yanında yer alarak hakka karşı konuşlanacaklardır. Burada bizim için önemli olan husus ,şeytan ve taraftarlarına karşı kur,an merkezli bir kimlik oluşturmak ve bu kimlikte müslüman şahsiyetler yetiştirmektir.Bugün bu Allah düşmanlarının sesinin yüksek çıkması güçlü kuvvetli olmalarından değil.Müslümanların ,müslüman olamamasından kaynaklanmaktadır. Biz eğer Rabbimizi razı eder bir kulluk oluşturabilir isek batılın yer ile yeksan olduğunu göreceğiz inşaallah.